Bülent Ertekin
Köşe Yazarı
Bülent Ertekin
 

ÖZLEDİM EVLAT....

Zaman ne de çabuk geçti.  Doğduğun gün, minik; zeytin tanesi kömür gözlerini, gözlerime diktiğinde ne kadar da mutlu olmuş idik. Minik ellerin ile parmağımı sıkı sımsıkı tuttuğunda; BIRAKMA ELLERİMİ EVLAT! demiştim. Sen, sende o minik ellerin ile sanki  ELBETTE DEDECİĞİM ! der gibiydin.  Hala parlaklarımda, o minik ellerin ve sıcaklığın duruyor. Bırakmadın evlat, bırakmadın.  Biliyorum ki;  bırakmayacak daha uzun bir müddet, büyüyen ellerin, büyüyen vücudun, büyüyen ruhun, büyüyen ahlâkın, büyüyen inancın ile  BİR ve BERABERİZ DEDECİĞİM der gibiydin. Öyle oldu evlat, öyle oldu. Bugün; minik ellerin ile dedenin, benim elimi tutarak parkta nasıl da yürüdük. Ne güzelde koşturuyordun. " Amman dikkat,  amaan yavaş" diye diye beni nasıl  yordun be evlat. Lâkin arkandan koşmak, bir o oyuncaktan diğer bir oyuncağa koşmak nede güzeldi. Ağaçtan kopan yapraklar gibiydik.  Bir oraya bir buraya koşturuyor, daha bir oyuncağın tadını almadan, anlayamadan diğer oyuncaklara koşturuyorduk. Ne güzel gülüyordun evlat. Dede... Her, DEDE...  DEDE...  DEDE... deyişin ile ne de mutlu ediyorsun beni  kömür gözlüm. Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovaladı. Köprünün altından çok ama çok sular aktı. Bugün özlemin içimde kocaman bir yumak gibi Ağlıyorum, biliyor musun? Dizime yatıp uyumanı özledim evlat. Boyundan büyük sırt kaşıyıcısını alıp yüz üstü kucağımda yatıp,  getirdiğin kaşıyıcı ile " sırtımı kaşı" der gibi kucağımda yüz üstü yatmanı  özledim evlat. Ellerime sürdüğün ellerinin; EVLAT,  TORUN, kokusunu, senin kokunu  özledim.  Sabahın erken saatlerinde kalkıp Mardinli İbrahim ustanın hünerli ellerinden çıkan üzerinde bol susamlı,  nar gibi kızarmış gevrek ve halis Bergama tulumu peynir , sıcak tavşan kanı demli mi demli çayımız ile annen, baban ve küçük kardeşin ile yaptığımız pazar kahvaltılarını özledim evlat. Bak,  çayı senin  sevdiğin gibi demledim. Bu sefer tam istediğin gibi oldu. Hani derdin ya "Dede, benim ki tavşan kanı gibi demli" olsun derdin. İşte tam da senin istediğin gibi... Özledim evlat? Çayın soğuyor bak. Sen sevmezsin ki çayı soğuk içmeyi.  Yanına sevdiğin kekten de yaptı anneanen. Özledim be evlat?  Sesini duyar gibi oluyorum bazen.  DEDEEEEE!... DEDEEEEE!... DEDEEEEE!... Özledim, özledik be evlat.  Bekliyoruz. Tıpkı doğduğun gün; minik ellerin,  minik zeytin gibi kara gözlerin ile  TUT ELLERİMDEN TUT BIRAKMA EVLAT dediğimiz gibi. Deden. Selâm ve dua ile  Bülent ERTEKİN
Ekleme Tarihi: 09 Aralık 2017 - Cumartesi

ÖZLEDİM EVLAT....

Zaman ne de çabuk geçti. 
Doğduğun gün, minik; zeytin tanesi kömür gözlerini, gözlerime diktiğinde ne kadar da mutlu olmuş idik.
Minik ellerin ile parmağımı sıkı sımsıkı tuttuğunda;
BIRAKMA ELLERİMİ EVLAT! demiştim.
Sen, sende o minik ellerin ile sanki 
ELBETTE DEDECİĞİM ! der gibiydin. 
Hala parlaklarımda, o minik ellerin ve sıcaklığın duruyor.
Bırakmadın evlat, bırakmadın. 
Biliyorum ki; 
bırakmayacak daha uzun bir müddet,
büyüyen ellerin,
büyüyen vücudun,
büyüyen ruhun,
büyüyen ahlâkın,
büyüyen inancın ile 
BİR ve BERABERİZ DEDECİĞİM der gibiydin.
Öyle oldu evlat, öyle oldu.
Bugün; minik ellerin ile dedenin, benim elimi tutarak parkta nasıl da yürüdük. Ne güzelde koşturuyordun. " Amman dikkat,  amaan yavaş" diye diye beni nasıl  yordun be evlat. Lâkin arkandan koşmak, bir o oyuncaktan diğer bir oyuncağa koşmak nede güzeldi. Ağaçtan kopan yapraklar gibiydik.  Bir oraya bir buraya koşturuyor, daha bir oyuncağın tadını almadan, anlayamadan diğer oyuncaklara koşturuyorduk.
Ne güzel gülüyordun evlat.
Dede...
Her,
DEDE... 
DEDE... 
DEDE... deyişin ile ne de mutlu ediyorsun beni  kömür gözlüm.
Günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları kovaladı.
Köprünün altından çok ama çok sular aktı.
Bugün özlemin içimde kocaman bir yumak gibi
Ağlıyorum, biliyor musun?
Dizime yatıp uyumanı özledim evlat.
Boyundan büyük sırt kaşıyıcısını alıp yüz üstü kucağımda yatıp,  getirdiğin kaşıyıcı ile " sırtımı kaşı" der gibi kucağımda yüz üstü yatmanı  özledim evlat.
Ellerime sürdüğün ellerinin;
EVLAT, 
TORUN, kokusunu, senin kokunu  özledim. 
Sabahın erken saatlerinde kalkıp Mardinli İbrahim ustanın hünerli ellerinden çıkan üzerinde bol susamlı,  nar gibi kızarmış gevrek ve halis Bergama tulumu peynir , sıcak tavşan kanı demli mi demli çayımız ile annen, baban ve küçük kardeşin ile yaptığımız pazar kahvaltılarını özledim evlat.
Bak,  çayı senin  sevdiğin gibi demledim.
Bu sefer tam istediğin gibi oldu.
Hani derdin ya "Dede, benim ki tavşan kanı gibi demli" olsun derdin. İşte tam da senin istediğin gibi...
Özledim evlat?
Çayın soğuyor bak. Sen sevmezsin ki çayı soğuk içmeyi. 
Yanına sevdiğin kekten de yaptı anneanen. Özledim be evlat? 
Sesini duyar gibi oluyorum bazen. 
DEDEEEEE!...
DEDEEEEE!...
DEDEEEEE!...
Özledim, özledik be evlat. 
Bekliyoruz.
Tıpkı doğduğun gün;
minik ellerin, 
minik zeytin gibi kara gözlerin ile 
TUT ELLERİMDEN
TUT
BIRAKMA EVLAT dediğimiz gibi.
Deden.

Selâm ve dua ile 
Bülent ERTEKİN

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.