Tam tamına 28 sene. Dolu dolu bir satış, sevk ve idare organizasyonunda geçen bir ömür. Satıcılık ile başlayan pazarlamada ki hayatım; Bölge Müfettişi, Bölge Şefi, Bölge Yöneticisi, Bölge Sorumlusu, Bölge Müdürü gibi departmanlarda dolu dolu geçti.
Ulusal firmaların yönetim kadrolarında geçen satıcılık ve idarecilik hayatımızda çalıştığım her kurumdan birşeyler öğrendim ve öğrendiklerimizin üzerine hep bir tuğla koyarak geliştik geliştik.
Tabii ki tüm bunlar KURUMSAL FİRMALARIN bünyesinde çalışmak ile oluyor. Çalıştığım firmaların bir kısmı ULUSAL (Mis Süt, Karcips, Söke Değirmencilik vs ) bir kısmı da ULUSLARARASI firmalardı. (frito lays, Pepsico)
Bu firmalarda öğrendiklerimiz ise kurumsallaşma adına
BAŞARIYA,
SONUCA,
KÂRLILIĞA dönük hedef üzerine kurulu bilgilerdi.
Uzun bir girişten sonra konuyu nereye getireceğim.
Bugün okuduğum ulusal bir gazetenin köşe yazarlarından bir yazarın makalesi " 100 yıllık bir proje" başlığı ile idi. Tabii ki sizde bunu okuyunca konunun nereye gideceğini tahmin ettiniz, öyle değilmi?
Elbette.
İsrail,
ABD,
KUDÜS,
ORTA DOĞU,
ARAB DÜNYASI.
Evet, tam da söylediğiniz ve anladığınız gibi.
Yukarıda yazdığımız, Ortadoğu, Kudüs ve Arap Dünyası isimleri yazılan iki ve ilave edeceğiniz bir kaç ülke ile tam tamına 100 yıllık projeler bölgesi. Evet, tam tamına yüz yıllık proje.
Ya bizde ki projeler nasıl acaba ? Gerçekten bildiğiniz 100 yıllık projelerimiz var mı? Ben gerçekten de hatırlayamadım. Herhalde bilmiyorum? Bizde projeler günlük. Ya da bilemediniz en uzunu 5 yıllık planlamalar. Günlük olaylar ile gardımızı alır sonrasında da
VATAN,
MİLLET,
SAKARYA ile olaylara hızla girer, nefesimizi ve planlamasını yapamadığımız için çabuk yorulur sonrasında da " ya biz nerde hata yaptık" diye düşünürüz. Düşünürüz düşünmesine de elin oğlu atını almış Üsküdarı değil dünyayı geçmiştir. Sonra mı? "Vay kefere oğlu vay" der, döğünür dururuz.
Peki, biz niye o kefere oğlu kefereler gibi yapamıyoruz?
Ne üstünlükleri var?
İki göz,
İki kulak,
İki burun,
Bir ağız,
Bir BEYİN, bizde bizim kızancıklarda yok mu?
Var, var ki hemde nasıl var. Hepsi de Elhamdülillah zehir gibi, fişek gibi. Yıllarca BEYİN GÖÇÜ ile ne cevherleri yetiştirip yetiştirip kendi elcağızlarımızla
"BİZ BAKAMIYORUZ SİZ BAKIN" diye vermedik mi? Verdik ki, ne verdik.
Bugün liyakatli adam sıkıntımız var ise elbette bir çok sebebi var.
Bunlardan bir tanesi bu. Bir diğeri de aşağıda yazmaya çalıştığımız AHBAB ÇAVUŞ İLİŞKİSİ.
İşlerimiz hala, kim ne derse desin AHBAB ÇAVUŞ İLİŞKİSİ yada
KART HAMİLİ YAKINIMDIR,
şifresi ile devam ediyor. Yalan mı? Yalan diyen varsa ALNINI KARIŞLARIM! Bu kadar da iddialıyım.
LİYAKAT,
SADAKAT,
EHLİYET,
laf hem de kocaman ve boş bir LAAAAAAAAF. Boşverin bunları, biz anca bol bol laf ederiz. İcraat mı? one yaaa. Bu biraz reklama girse de aslı böyledir. Hep en iyisini ve en mükemmelini BİZ biliriz.
Peki YAPILACAK OLAN NEDİR?
Yapılacak olan,
DEVLETİN KURUMSALLAŞMASI.
Tutturmuşsun,
kurumsallaşma...
kurumsallaşma...
kurumsallaşma...
Nedir yahu bu kurumsallaşma? derseniz gelin bir bakalım.
Bir kurumun, bir kuruluşun veya bir işletmenin KİŞİLERE bağımlı olmadan faaliyetlerini sürdürebilmesi ve geliştirebilmesini sağlayan bir yapıya kavuşturulabilmesi işlemine denir.
Bugün bunu yapan devletler varmı? Elbette var. Şöyle bir etrafınıza ve dünyaya bakacak olursanız bunun örneklerini ziyadesi ile görürsünüz. Peki bu ülkeler de sıkıntı varmı? Elbette vardır, olacaktır, olması doğaldır. Lâkin karar mercii bir kişi ve o kişinin ağzından çıkacak kararlar değildir. Şayet öyle bir durum olursa o bir kişinin vereceği kararlar tüm ülkeyi ve ülkenin insanını üzebilir, üzmekle kalmaz büyük sıkıntıya, sıkıntılara sokabilir.
O halde ne yapmalı? Nasıl olmalı?
KURUMSALLAŞMANIN AMACI
Kurumsallaşmanın temel amacı; kurum, kuruluş ve işletmelerin, patron, lider yönetici ve önemli personele bağımlı olmadan faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmeleri ve geliştirebilmeleridir.
Evet, bir kişiye bağımlı olmadan (gerek işletme, gerek stk, gerek partiler ve en önemlisi ülke) yürütülebilmeli ve sistem hiç bir sıkıntıya, kaosa, darboğaza girmeden saatin çarkları gibi tıkır tıkır işlemelidir. Sistemi kurumsallaşarak yaparsanız neticelerini de fevkalade olarak görürsünüz.
O halde;
KURUMSALAŞMA İÇİN YAPILMASI GEREKENLER NELERDİR?
Kurumsallaşma için yapılması gereken temel işlemleri şöyle sıralayabiliriz;
1- İş ve görev tanımları açık seçik yapılmalıdır,
2- İşletme içi kurallar ve yönergeler belirlenmelidir,
3- İşletmedeki(Personel,mali işler, üretim, pazarlama v.b. gibi) birimlerin iş akışları tesbit edilmelidir,
4- Kurumun kendisine has temel ilkeleri ortaya konmalıdır,
5- Yetki ve sorumluluklar özenle tesbit edileli ve verilmelidir,
6- Yetki ve sorumluluklar, o yetkiyi veya sorumluluğu taşıyabilecek kişilere verilmelidir.
7- Nihai kararlar istişare ile alınmalıdır.
Evet her bir maddeyi tek tek ele aldığınızda en küçük birimden en büyük işletmelere, holdinglere özelliklede ÜLKE YÖNETİMİNE endekslediğiniz de acaba nasıl bir sıkıntı yaşarsınız?
Sizce mümkün mü? Elbette sıkıntılar olacaktır. Çünkü, kurumsallaşmanın en önemli hususiyetlerinden bir tanesi de problem dediğimiz bir meseleyi anında ve günün şartlarına göre çözen bir sistemdir. Çünkü; organizma canlıdır, atıl bir durum söz konusu değildir.
İşin başında ehil, liyakatli, sadık, cesur insanlar vardır. Problem; anında kriz merkezi oluşturularak gününde, saatinde hallolmuş olur.
Evet, kimin ne ve neler diyeceği çok önemli değil. Devlet benim nazarımda hala hantaldır. Altıyüz yıllık bir imparatorluktan alacağımız
DEVLET YÖNETİMİ,
İDARECİLİK,
LİYAKAT,
EHLİYET,
SADAKAT,
YÜZYILLIK PROJELER, olarak öğreneceğimiz çok ama çok önemli hususiyetler var. Devlet, günü birlik projeler, günü birlik kararlar ile uzağa gidemez. Büyük düşünen ve dünyanın merkezinde önemli bir oyuncu olmak istiyorsanız bizimde
YÜZYILLIK PROJELERİMİZ
YÜZYILLIK HEDEFLERİMİZ olmalı, olmalıydı.
Geç kalınmış bir durum söz konusu değil. Genç ve pırıl pırıl bir nesle sahip olan ve kökleri 600 yıllık maziye dayanan bu ülkenin insanları ecdadına yaraşır bir kalkınmaya
YİNE,
YENİDEN,
DİRİLİŞE şanlı bir imza atabilir.
Bir sonraki yazımızda da nasip olursa LİYAKAT ı değerlendirelim.
İNŞAALLAH
Selâm ve dua ile
BÜLENT ERTEKİN
Anasayfa
Yazarlar
Bülent Ertekin
Yazı Detayı
Bu yazı 701+ kez okundu.
ZAMANI GELMEDİ Mİ? (1)
Tam tamına 28 sene. Dolu dolu bir satış, sevk ve idare organizasyonunda geçen bir ömür. Satıcılık ile başlayan pazarlamada ki hayatım; Bölge Müfettişi, Bölge Şefi, Bölge Yöneticisi, Bölge Sorumlusu, Bölge Müdürü gibi departmanlarda dolu dolu geçti.
Ulusal firmaların yönetim kadrolarında geçen satıcılık ve idarecilik hayatımızda çalıştığım her kurumdan birşeyler öğrendim ve öğrendiklerimizin üzerine hep bir tuğla koyarak geliştik geliştik.
Tabii ki tüm bunlar KURUMSAL FİRMALARIN bünyesinde çalışmak ile oluyor. Çalıştığım firmaların bir kısmı ULUSAL (Mis Süt, Karcips, Söke Değirmencilik vs ) bir kısmı da ULUSLARARASI firmalardı. (frito lays, Pepsico)
Bu firmalarda öğrendiklerimiz ise kurumsallaşma adına
BAŞARIYA,
SONUCA,
KÂRLILIĞA dönük hedef üzerine kurulu bilgilerdi.
Uzun bir girişten sonra konuyu nereye getireceğim.
Bugün okuduğum ulusal bir gazetenin köşe yazarlarından bir yazarın makalesi " 100 yıllık bir proje" başlığı ile idi. Tabii ki sizde bunu okuyunca konunun nereye gideceğini tahmin ettiniz, öyle değilmi?
Elbette.
İsrail,
ABD,
KUDÜS,
ORTA DOĞU,
ARAB DÜNYASI.
Evet, tam da söylediğiniz ve anladığınız gibi.
Yukarıda yazdığımız, Ortadoğu, Kudüs ve Arap Dünyası isimleri yazılan iki ve ilave edeceğiniz bir kaç ülke ile tam tamına 100 yıllık projeler bölgesi. Evet, tam tamına yüz yıllık proje.
Ya bizde ki projeler nasıl acaba ? Gerçekten bildiğiniz 100 yıllık projelerimiz var mı? Ben gerçekten de hatırlayamadım. Herhalde bilmiyorum? Bizde projeler günlük. Ya da bilemediniz en uzunu 5 yıllık planlamalar. Günlük olaylar ile gardımızı alır sonrasında da
VATAN,
MİLLET,
SAKARYA ile olaylara hızla girer, nefesimizi ve planlamasını yapamadığımız için çabuk yorulur sonrasında da " ya biz nerde hata yaptık" diye düşünürüz. Düşünürüz düşünmesine de elin oğlu atını almış Üsküdarı değil dünyayı geçmiştir. Sonra mı? "Vay kefere oğlu vay" der, döğünür dururuz.
Peki, biz niye o kefere oğlu kefereler gibi yapamıyoruz?
Ne üstünlükleri var?
İki göz,
İki kulak,
İki burun,
Bir ağız,
Bir BEYİN, bizde bizim kızancıklarda yok mu?
Var, var ki hemde nasıl var. Hepsi de Elhamdülillah zehir gibi, fişek gibi. Yıllarca BEYİN GÖÇÜ ile ne cevherleri yetiştirip yetiştirip kendi elcağızlarımızla
"BİZ BAKAMIYORUZ SİZ BAKIN" diye vermedik mi? Verdik ki, ne verdik.
Bugün liyakatli adam sıkıntımız var ise elbette bir çok sebebi var.
Bunlardan bir tanesi bu. Bir diğeri de aşağıda yazmaya çalıştığımız AHBAB ÇAVUŞ İLİŞKİSİ.
İşlerimiz hala, kim ne derse desin AHBAB ÇAVUŞ İLİŞKİSİ yada
KART HAMİLİ YAKINIMDIR,
şifresi ile devam ediyor. Yalan mı? Yalan diyen varsa ALNINI KARIŞLARIM! Bu kadar da iddialıyım.
LİYAKAT,
SADAKAT,
EHLİYET,
laf hem de kocaman ve boş bir LAAAAAAAAF. Boşverin bunları, biz anca bol bol laf ederiz. İcraat mı? one yaaa. Bu biraz reklama girse de aslı böyledir. Hep en iyisini ve en mükemmelini BİZ biliriz.
Peki YAPILACAK OLAN NEDİR?
Yapılacak olan,
DEVLETİN KURUMSALLAŞMASI.
Tutturmuşsun,
kurumsallaşma...
kurumsallaşma...
kurumsallaşma...
Nedir yahu bu kurumsallaşma? derseniz gelin bir bakalım.
Bir kurumun, bir kuruluşun veya bir işletmenin KİŞİLERE bağımlı olmadan faaliyetlerini sürdürebilmesi ve geliştirebilmesini sağlayan bir yapıya kavuşturulabilmesi işlemine denir.
Bugün bunu yapan devletler varmı? Elbette var. Şöyle bir etrafınıza ve dünyaya bakacak olursanız bunun örneklerini ziyadesi ile görürsünüz. Peki bu ülkeler de sıkıntı varmı? Elbette vardır, olacaktır, olması doğaldır. Lâkin karar mercii bir kişi ve o kişinin ağzından çıkacak kararlar değildir. Şayet öyle bir durum olursa o bir kişinin vereceği kararlar tüm ülkeyi ve ülkenin insanını üzebilir, üzmekle kalmaz büyük sıkıntıya, sıkıntılara sokabilir.
O halde ne yapmalı? Nasıl olmalı?
KURUMSALLAŞMANIN AMACI
Kurumsallaşmanın temel amacı; kurum, kuruluş ve işletmelerin, patron, lider yönetici ve önemli personele bağımlı olmadan faaliyetlerini sağlıklı bir şekilde yürütebilmeleri ve geliştirebilmeleridir.
Evet, bir kişiye bağımlı olmadan (gerek işletme, gerek stk, gerek partiler ve en önemlisi ülke) yürütülebilmeli ve sistem hiç bir sıkıntıya, kaosa, darboğaza girmeden saatin çarkları gibi tıkır tıkır işlemelidir. Sistemi kurumsallaşarak yaparsanız neticelerini de fevkalade olarak görürsünüz.
O halde;
KURUMSALAŞMA İÇİN YAPILMASI GEREKENLER NELERDİR?
Kurumsallaşma için yapılması gereken temel işlemleri şöyle sıralayabiliriz;
1- İş ve görev tanımları açık seçik yapılmalıdır,
2- İşletme içi kurallar ve yönergeler belirlenmelidir,
3- İşletmedeki(Personel,mali işler, üretim, pazarlama v.b. gibi) birimlerin iş akışları tesbit edilmelidir,
4- Kurumun kendisine has temel ilkeleri ortaya konmalıdır,
5- Yetki ve sorumluluklar özenle tesbit edileli ve verilmelidir,
6- Yetki ve sorumluluklar, o yetkiyi veya sorumluluğu taşıyabilecek kişilere verilmelidir.
7- Nihai kararlar istişare ile alınmalıdır.
Evet her bir maddeyi tek tek ele aldığınızda en küçük birimden en büyük işletmelere, holdinglere özelliklede ÜLKE YÖNETİMİNE endekslediğiniz de acaba nasıl bir sıkıntı yaşarsınız?
Sizce mümkün mü? Elbette sıkıntılar olacaktır. Çünkü, kurumsallaşmanın en önemli hususiyetlerinden bir tanesi de problem dediğimiz bir meseleyi anında ve günün şartlarına göre çözen bir sistemdir. Çünkü; organizma canlıdır, atıl bir durum söz konusu değildir.
İşin başında ehil, liyakatli, sadık, cesur insanlar vardır. Problem; anında kriz merkezi oluşturularak gününde, saatinde hallolmuş olur.
Evet, kimin ne ve neler diyeceği çok önemli değil. Devlet benim nazarımda hala hantaldır. Altıyüz yıllık bir imparatorluktan alacağımız
DEVLET YÖNETİMİ,
İDARECİLİK,
LİYAKAT,
EHLİYET,
SADAKAT,
YÜZYILLIK PROJELER, olarak öğreneceğimiz çok ama çok önemli hususiyetler var. Devlet, günü birlik projeler, günü birlik kararlar ile uzağa gidemez. Büyük düşünen ve dünyanın merkezinde önemli bir oyuncu olmak istiyorsanız bizimde
YÜZYILLIK PROJELERİMİZ
YÜZYILLIK HEDEFLERİMİZ olmalı, olmalıydı.
Geç kalınmış bir durum söz konusu değil. Genç ve pırıl pırıl bir nesle sahip olan ve kökleri 600 yıllık maziye dayanan bu ülkenin insanları ecdadına yaraşır bir kalkınmaya
YİNE,
YENİDEN,
DİRİLİŞE şanlı bir imza atabilir.
Bir sonraki yazımızda da nasip olursa LİYAKAT ı değerlendirelim.
İNŞAALLAH
Selâm ve dua ile
BÜLENT ERTEKİN
Ekleme
Tarihi: 12 Aralık 2017 - Salı
ZAMANI GELMEDİ Mİ? (1)
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.