Bünyamin Ertekin
Köşe Yazarı
Bünyamin Ertekin
 

Ehl-i Sünnet İslam’ın bilgi evrenidir

"Bugünün mealci, modernist, oryantalist, Şia sempatizanı, Vehhabi sığlığı gibi gündem olan cereyanlar, tarihte İslam’ın merkezini terk eden, bugün de İslam’ın merkezine saldıran kökü dışarıda safsatalardır" İslam, kitap ve sünnetten ibarettir. Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye dışındaki ümmetin bilgi, ilim, irfan ve tefekkür müktesebatı, İslam değil, İslam’dandır, İslam’dan kaynaklanmış, İslam’ın muhtevasından keşif ve istihraç edilmiştir. Tefsir ilmi de böyledir, fıkıh ilmi de böyledir, kelam ilmi de böyledir ila ahir… Kur’an-ı Kerim ve onun tatbikatı olan Sünnet-i Seniyye, sayfa sayısı, cümle sayısı, kelime sayısı itibariyle sınırlıdır fakat mana itibariyle sınırsızdır. Kitab-ı Kerim, Allah Celle Celaluhu’nun ezeli ve ebedi ilmine aittir. Bu sebeple ezeli ve ebedi ilmin insana açılan kapısıdır. Sayfa sayısı, sure sayısı, ayet sayısı, kelime sayısı cihetiyle sınırlı olması, mana haznesinin sınırlı olduğunu göstermez. Fahr-i Kainat Aleyhisselatü Vesselam “Hatemü’l Enbiya”dır. Hem Risalet ve Nübüvvetin son halkasıdır hem de Risalet ve Nübüvvetin mührüdür, O’nunla mühürlenmiştir. Artık vahiy gelmeyeceği için Kur’an-ı Kerim eksilmeyecek ve artmayacaktır. Artık yeni bir peygamber gelmeyeceği için Sünnet-i Seniyye de eksilme ve artırma olmayacaktır. Öyleyse kıyamete kadar kitap ve sünnet kafidir. Kıyamete kadar gelecek tüm insanların mizaç çeşitlilikleri, insanların birbiriyle yaşayacağı münasebet çeşitlilikleri, hayattaki değişimlerle meydana gelecek hadise çeşitlilikleri, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’nin mana haznesinde mevcuttur. Meselenin düğümlendiği nokta tam burasıdır. Bir tarafta hayattaki çeşitlilik, farklılık ve değişiklikler diğer tarafta tüm bu çeşitlilikleri izah edecek Kitap ve Sünnet… Kadimden beri, meydana gelen her yeni hadise için Kitap ve Sünnet tekrar keşfedilmiş, mana haznesine tekrar müracaat edilmiş, milyonlarca ciltlik külliyat telif edilmiştir. Yani sayfa sayısı sınırlı olan Kitap ve Sünnetten, sayfa sayısı sınırlı olmayan devasa bir külliyat ortaya konmuştur, keza kıyamete kadar da böyle devam edecektir. Milyonlarca esere ulaşan İslam ilim müktesebatı; savruk, dağınık, birbiriyle tezat teşkil eden, merkezsiz ve anlamsız bir bilgi birikimi olamazdı, olmamalıydı. Nitekim olmadı… Ümmetin dâhileri, kadimden beri keşif ve telif edilen mana haznesini, belli bir tertibe tabi tutmak ihtiyacını görmüş, belli bir usule bağlamıştır. Ümmetin dâhileri, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyyede mahfuz olan manaların keşfi için sayısız ilim dalı geliştirmiş, her birisi için bir usul ikame etmiştir. Umumi manada ise bir “İslam bilgi evreni” inşa etmiştir. Meselenin özü burasıdır. Kitap ve Sünnetin mana haznesine dönük keşif ve telif çalışmaları, zaman zaman merkezden uzaklaşmış, savrulmuş, Murad-ı ilahiden ayrılmıştır. Savruklukların sapıklıklara kadar gittiği, nihayetinde İslam’ın tahrifi manasına gelecek kadar merkezden uzaklaştığı görülmüştür. Bunu gören ümmetin dâhileri; Kitap ve Sünnetteki hikmeti keşfetmenin usulü, keşfedilen hikmetin izahat ve tatbikatı için bir bilgi evrenine ihtiyaç duymuştur. İslam’ın bilgi evreni, aynı zamanda “merkez”in muhafazası ve tahkimi için ihtiyaçtır. Ehl-i Sünnet, görüşlerden bir görüş değildir, tam aksine İslam’ın merkezini temsil eden, merkezkaç düşüncelere karşı İslam’ı müdafaa eden, bunu yaparken de bir bilgi evreni inşa eden ana mecradır. Bu manada Ehl-i Sünnet, bizzat İslam’dır ve İslam’ın bilgi evrenidir. Ehl-i Sünnet İslam’ın bilgi evrenini sıhhatli ve muhkem bir şekilde kurmuş, bilgi evrenine girecek her bilgiyi sığaya çekmiş, bunun için bilgi evreninin sınırlarında bilgi gümrükleri inşa etmiş, yabancı bilgi evrenlerinden gelen bilgileri karantinaya almıştır. Karantinaya alınmayan hiçbir bilginin geçişine izin vermemiş, hesaba çektiği bilgilerin ıslahı mümkün olanlarını ıslah etmiş ve bilgi evrenine almış, ıslahı imkansız olanı ise reddetmiştir. Böylece İslam’ın bilgi evrenini kurmuş, muhafaza etmiş, mütemadiyen beslemiş ve diri tutmuştur. İslam’ın bilgi evreni, İslam’ın bilgi vatanıdır. Bugün İslam’ın coğrafi vatanının dağınıklığından, parçalanmışlığından, işgalinden bahsedenlerin unuttuğu nokta, öncelikle İslam’ın bilgi vatanının dağıtıldığı, parçalandığı ve işgal edildiği gerçeğidir. Çünkü önce bilgi vatanı parçalanmış, sonra bilgi vatanındaki parçaların her biri coğrafi vatanı parçalamıştır. Dün bilgi vatanımızın parçalanmasına göz yumduğumuz için bugün coğrafi vatanı bir arada tutmak için birbirimizi öldürüyoruz. Ehl-i Sünnet, bir mezhep değildir, hak mezhepleri bünyesinde barındıran bilgi evreni veya vatanıdır. Sahabe-i Kiram’dan başlamak üzere, tabiin ve etba-i tabiin devrinde İslam’ın merkezini temsil eden “Ehl-i Sünnet Ve’l cemaat”, doğrudan doğruya İslam’ın tarih boyunca akıp geldiği ana mecradır. Ehl-i Sünnet bir mezhep olmadığı tam aksine ana mecra olduğu için, mesela Şia başka bir mezhep değil, İslam’ın bilgi vatanını terk eden merkezkaç düşüncedir.  Sahabe-i Kiram’dan başlamak üzere ümmetin dahi alimleri, arifleri, mütefekkirleri tarih boyunca İslam’ın bilgi evrenin kurmak ve muhafaza etmek için neredeyse fevkalbeşer bir gayret göstermiştir. Üretilen her yeni bilgi, Kitap ve Sünnet çerçevesinde sayısız defa elden geçirilmiş, en keskin tenkitlere tabi tutulmuş, en küçük tereddüt bulunan bilgiler karantina bölgelerinde bekletilmiştir. Asırlar boyunca yoğrula yoğrula sıhhatli bir bilgi evreni inşa edilmiş, keza asırlar boyunca bu bilgi vatanı muhafaza edilmiştir. Ümmetin dâhileri, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’nin mana ve hikmet hazinelerini keşif için kesintisiz bir faaliyet göstermiştir. Kitab-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’deki (ve Hadis-i Şeriflerdeki) her kelime üzerinde tefsir ve teşrih çalışması yapılmış, her kelimenin mana hacmi genişlik ve derinlik boyutlarıyla tetkik ve tahkik edilmiştir. İslam’ın mana ve hikmet haznesini keşif faaliyeti, sıradan ve gelişigüzel şekilde yapılmamış, yüzlerce ilim dalı inşa ve ihdas edilmiştir. Bugün yaşadığımız idrak kaosu, Ehl-i Sünnetin ne olduğunu bilmemekten ve anlamamaktan kaynaklanmaktadır. İslam’ın bilgi evreninin (vatanını) inkar veya tahfif etmek, İslam’ı hiçbir usul ve çerçeveye bağlı olmaksızın anlamaya çalışmaktır. Bugünün mealci, modernist, oryantalist, Şia sempatizanı, Vehhabi sığlığı gibi gündem olan cereyanlar, tarihte İslam’ın merkezini terk eden, bugün de İslam’ın merkezine saldıran kökü dışarıda safsatalardır. NOT: Bu yazı, Fikirteknesi (Medeniyet Akademisi) külliyatı esas alınarak yazılmıştır
Ekleme Tarihi: 06 Ekim 2019 - Pazar

Ehl-i Sünnet İslam’ın bilgi evrenidir


"Bugünün mealci, modernist, oryantalist, Şia sempatizanı, Vehhabi sığlığı gibi gündem olan cereyanlar, tarihte İslam’ın merkezini terk eden, bugün de İslam’ın merkezine saldıran kökü dışarıda safsatalardır"


İslam, kitap ve sünnetten ibarettir. Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye dışındaki ümmetin bilgi, ilim, irfan ve tefekkür müktesebatı, İslam değil, İslam’dandır, İslam’dan kaynaklanmış, İslam’ın muhtevasından keşif ve istihraç edilmiştir. Tefsir ilmi de böyledir, fıkıh ilmi de böyledir, kelam ilmi de böyledir ila ahir…
Kur’an-ı Kerim ve onun tatbikatı olan Sünnet-i Seniyye, sayfa sayısı, cümle sayısı, kelime sayısı itibariyle sınırlıdır fakat mana itibariyle sınırsızdır. Kitab-ı Kerim, Allah Celle Celaluhu’nun ezeli ve ebedi ilmine aittir. Bu sebeple ezeli ve ebedi ilmin insana açılan kapısıdır. Sayfa sayısı, sure sayısı, ayet sayısı, kelime sayısı cihetiyle sınırlı olması, mana haznesinin sınırlı olduğunu göstermez.
Fahr-i Kainat Aleyhisselatü Vesselam “Hatemü’l Enbiya”dır. Hem Risalet ve Nübüvvetin son halkasıdır hem de Risalet ve Nübüvvetin mührüdür, O’nunla mühürlenmiştir. Artık vahiy gelmeyeceği için Kur’an-ı Kerim eksilmeyecek ve artmayacaktır. Artık yeni bir peygamber gelmeyeceği için Sünnet-i Seniyye de eksilme ve artırma olmayacaktır. Öyleyse kıyamete kadar kitap ve sünnet kafidir. Kıyamete kadar gelecek tüm insanların mizaç çeşitlilikleri, insanların birbiriyle yaşayacağı münasebet çeşitlilikleri, hayattaki değişimlerle meydana gelecek hadise çeşitlilikleri, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’nin mana haznesinde mevcuttur. Meselenin düğümlendiği nokta tam burasıdır.
Bir tarafta hayattaki çeşitlilik, farklılık ve değişiklikler diğer tarafta tüm bu çeşitlilikleri izah edecek Kitap ve Sünnet… Kadimden beri, meydana gelen her yeni hadise için Kitap ve Sünnet tekrar keşfedilmiş, mana haznesine tekrar müracaat edilmiş, milyonlarca ciltlik külliyat telif edilmiştir. Yani sayfa sayısı sınırlı olan Kitap ve Sünnetten, sayfa sayısı sınırlı olmayan devasa bir külliyat ortaya konmuştur, keza kıyamete kadar da böyle devam edecektir.
Milyonlarca esere ulaşan İslam ilim müktesebatı; savruk, dağınık, birbiriyle tezat teşkil eden, merkezsiz ve anlamsız bir bilgi birikimi olamazdı, olmamalıydı. Nitekim olmadı… Ümmetin dâhileri, kadimden beri keşif ve telif edilen mana haznesini, belli bir tertibe tabi tutmak ihtiyacını görmüş, belli bir usule bağlamıştır. Ümmetin dâhileri, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyyede mahfuz olan manaların keşfi için sayısız ilim dalı geliştirmiş, her birisi için bir usul ikame etmiştir. Umumi manada ise bir “İslam bilgi evreni” inşa etmiştir. Meselenin özü burasıdır.
Kitap ve Sünnetin mana haznesine dönük keşif ve telif çalışmaları, zaman zaman merkezden uzaklaşmış, savrulmuş, Murad-ı ilahiden ayrılmıştır. Savruklukların sapıklıklara kadar gittiği, nihayetinde İslam’ın tahrifi manasına gelecek kadar merkezden uzaklaştığı görülmüştür. Bunu gören ümmetin dâhileri; Kitap ve Sünnetteki hikmeti keşfetmenin usulü, keşfedilen hikmetin izahat ve tatbikatı için bir bilgi evrenine ihtiyaç duymuştur. İslam’ın bilgi evreni, aynı zamanda “merkez”in muhafazası ve tahkimi için ihtiyaçtır.
Ehl-i Sünnet, görüşlerden bir görüş değildir, tam aksine İslam’ın merkezini temsil eden, merkezkaç düşüncelere karşı İslam’ı müdafaa eden, bunu yaparken de bir bilgi evreni inşa eden ana mecradır. Bu manada Ehl-i Sünnet, bizzat İslam’dır ve İslam’ın bilgi evrenidir.
Ehl-i Sünnet İslam’ın bilgi evrenini sıhhatli ve muhkem bir şekilde kurmuş, bilgi evrenine girecek her bilgiyi sığaya çekmiş, bunun için bilgi evreninin sınırlarında bilgi gümrükleri inşa etmiş, yabancı bilgi evrenlerinden gelen bilgileri karantinaya almıştır. Karantinaya alınmayan hiçbir bilginin geçişine izin vermemiş, hesaba çektiği bilgilerin ıslahı mümkün olanlarını ıslah etmiş ve bilgi evrenine almış, ıslahı imkansız olanı ise reddetmiştir. Böylece İslam’ın bilgi evrenini kurmuş, muhafaza etmiş, mütemadiyen beslemiş ve diri tutmuştur.
İslam’ın bilgi evreni, İslam’ın bilgi vatanıdır. Bugün İslam’ın coğrafi vatanının dağınıklığından, parçalanmışlığından, işgalinden bahsedenlerin unuttuğu nokta, öncelikle İslam’ın bilgi vatanının dağıtıldığı, parçalandığı ve işgal edildiği gerçeğidir. Çünkü önce bilgi vatanı parçalanmış, sonra bilgi vatanındaki parçaların her biri coğrafi vatanı parçalamıştır. Dün bilgi vatanımızın parçalanmasına göz yumduğumuz için bugün coğrafi vatanı bir arada tutmak için birbirimizi öldürüyoruz.
Ehl-i Sünnet, bir mezhep değildir, hak mezhepleri bünyesinde barındıran bilgi evreni veya vatanıdır. Sahabe-i Kiram’dan başlamak üzere, tabiin ve etba-i tabiin devrinde İslam’ın merkezini temsil eden “Ehl-i Sünnet Ve’l cemaat”, doğrudan doğruya İslam’ın tarih boyunca akıp geldiği ana mecradır. Ehl-i Sünnet bir mezhep olmadığı tam aksine ana mecra olduğu için, mesela Şia başka bir mezhep değil, İslam’ın bilgi vatanını terk eden merkezkaç düşüncedir. 
Sahabe-i Kiram’dan başlamak üzere ümmetin dahi alimleri, arifleri, mütefekkirleri tarih boyunca İslam’ın bilgi evrenin kurmak ve muhafaza etmek için neredeyse fevkalbeşer bir gayret göstermiştir. Üretilen her yeni bilgi, Kitap ve Sünnet çerçevesinde sayısız defa elden geçirilmiş, en keskin tenkitlere tabi tutulmuş, en küçük tereddüt bulunan bilgiler karantina bölgelerinde bekletilmiştir. Asırlar boyunca yoğrula yoğrula sıhhatli bir bilgi evreni inşa edilmiş, keza asırlar boyunca bu bilgi vatanı muhafaza edilmiştir.
Ümmetin dâhileri, Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’nin mana ve hikmet hazinelerini keşif için kesintisiz bir faaliyet göstermiştir. Kitab-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye’deki (ve Hadis-i Şeriflerdeki) her kelime üzerinde tefsir ve teşrih çalışması yapılmış, her kelimenin mana hacmi genişlik ve derinlik boyutlarıyla tetkik ve tahkik edilmiştir. İslam’ın mana ve hikmet haznesini keşif faaliyeti, sıradan ve gelişigüzel şekilde yapılmamış, yüzlerce ilim dalı inşa ve ihdas edilmiştir.
Bugün yaşadığımız idrak kaosu, Ehl-i Sünnetin ne olduğunu bilmemekten ve anlamamaktan kaynaklanmaktadır. İslam’ın bilgi evreninin (vatanını) inkar veya tahfif etmek, İslam’ı hiçbir usul ve çerçeveye bağlı olmaksızın anlamaya çalışmaktır. Bugünün mealci, modernist, oryantalist, Şia sempatizanı, Vehhabi sığlığı gibi gündem olan cereyanlar, tarihte İslam’ın merkezini terk eden, bugün de İslam’ın merkezine saldıran kökü dışarıda safsatalardır.
NOT: Bu yazı, Fikirteknesi (Medeniyet Akademisi) külliyatı esas alınarak yazılmıştır

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.