Alkollü İçki Serbest Sigara Haram
Diyanet İşleri Başkanlığı milyonlarca Müslümanı “haram” işlemekle suçlamak pahasına sigaraya hüküm veriyor. Lakin kamu kurumlarında ve askeri tesislerde alkollü içki servisi için tek kelime dahi söyleyemiyor. Gören diyecek ki “içki mekruhtur, sigara ise haramdır”. Bu absürt durumu yöneticilerimizin kafasına sokmak için birkaç kelam etmek gerekiyor.
Sigaranın da sigarayı çıkaranın da Allah belasını versin. Ne kendim ne ailem bu zıkkımı içmeyiz. Lakin İslam alimlerinin “mekruh” dedikleri ve gerçekten de sağlığımızı bozan sigaraya “haram” denilmesini de doğru bulmuyorum. Çünkü milyonlarca Müslüman müthiş bir şekilde haram işlemekle suçlanmaktadır. Müslümanları töhmet altında bırakan böyle bir kararı almak doğru değildir.
İşin kötüsü nedir biliyor musunuz? Kuran’da açıkça içilmesi haram olan alkollü içki, birçok resmi kurum ve özellikle askeri gazinolarda serbestçe içilmekte ve satışına izin verilmektedir. Bu ne perhiz ne lahana turşusu!
Maalesef yöneticilerimiz meydanlarda mangalda kül bırakmaz lakin icraata gelince hiç de öyle konuştukları gibi davranmazlar. Böyle yöneticileri gören başta askerler de, bu durumu fırsata çevirip her türlü fenalığı yaparlar. Şimdi yargı mensupları da aynı koroya katıldı. Müebbet hapis cezası verdikleri 28 Şubat’ın darbeci generallerini tutuklayamıyorlar.
Darbeciler sadece darbe yapmakla kalmazlar bir de dinimizde yeri olmayan türlü türlü günahları işler hem de hiç korkmadan çekinmeden devam ederler. İşte kamu kurumlarında yapılan içki satışı da böylesine acı olaylardan bir tanesidir. Kim ne içiyor ise içsin bunu devletin kurumlarında ve binalarında yapmak zorunlu mudur? İlmi siyasette dahi, devlet memuruna, Mehmetçiğe içki sevisi yaptırmak ayıp değil midir?
Annesi yavrusunu yetiştirir askere gönderir, düşmana karşı nöbet tutsun, vatanımızı müdafaa etsin diye. Lakin dinden nasibi olmayan bazı komutanlar onu alır gazinolarda alkollü içki servisi yaptırır. Bir tane Allah’ın kulu da kalkıp itiraz etmez hesap sormaz. Bunun hesabını sormak da tehlikelidir ha! Kanunda yazmayan fakat yoruma açık bir maddeyi bulur birden adamı alıp kodese tıkarlar. Sen devlete veya şuna buna hakaret ettin diye başlarlar “ana adı, baba adı nedir?” sormaya.
Fakat her ne olursa olsun bu çirkin durumu yazıp yöneticilerin kulağını çekmek gerekiyor. Umulur ki bu şekilde yazıların yazıldığını gören halkımız yöneticilerden hesap sormaya başlarlar.
Milli Mücadele esnasında Ankara Hükümeti “Men-i Müskirat Kanunu’nu” çıkarmıştır. Yani alkollü içki ve uyuşturucu içmek, taşımak ve satmak suç sayılmıştır. Bunun sebebi ise işgal güçlerinin başta İstanbul olmak üzere bir çok şehrimizde ahlaksızlık ve fuhşiyatı teşvik etmek istemesidir. Bu sayede milli direncimizi yok etmeyi amaçlıyorlardı. Hatta alkol müptelası komutanlar bile bu kanunu desteklemek zorunda kalmışlardır. Çünkü vatanın selameti için böyle bir karar alınması gerekiyordu.
Şimdi ise resmi kurumlarda ucuz olduğu için aşırı kullanılan alkollü içkinin yasaklanması gerekiyor. Bu sadece benim değil Allah’tan korkan milyonlarca vatandaşımızın da istek ve arzusudur. Birkaç alkol müptelası kişi için askerlerimizi ve memurlarımızı böylesine büyük günah sayılan bir iş için çalıştırmak çirkindir. Eğer ille de içki içmek istiyorlar ise bunu yapan binlerce birahane ve meyhane mevcuttur. Nerede zıkkımlanırsa zıkkımlansınlar. Lakin yetim hakkı bulunan devlet bütçesinden bunlara para ayırmak doğru değildir.
Vakti zamanında, eşlerinin başörtüsü nedeniyle ordudan atılan askerler ile ilgili olarak atıp tutan siyasetçilere biraz ilişmiştim. Bunlardan bir tanesi “tek başına iktidara gelelim o zaman düzelteceğiz” diyerek cevap vermişti. Maalesef sözlerinde durmadılar.
Ne yazık ki, bunu söyleyen siyasetçiler iktidara gelip beni ve on binlerce dindar askeri ordudan attılar. 28 Şubat 1997 yılında yaşadığımız onca fenalık ortadadır. Hepsini yazıp anlattık yeteri kadar. Hem de öylesine bir kıyım yaptılar ki sonunda ordudan atacak subay kalmadı. Sonrasında ise karşımıza çıkıp “bakın ordudan atılan dindar asker kalmadı” diye bize cevap veriyorlar, iyi mi?
Yahu iyi hoş da, eşi başörtülü asker kaldı mı? Nerde namaz kılan asker varsa hepsinin içine kurşun suyu döküldü. İlaç için bir tane bile kalmadı ki! Kimi buldunuz ki atasınız?
Bu arada FETÖ örgütü fırsatı değerlendirip namaz kılan ne kadar asker varsa hepsine birden bunu terk ettirdi. Yetmedi, içki içmekten tutun da daha ne kadar yasak var ise helal-haram demeden hepsini çiğnetti. İran Şahı Kavat’ı dahi utandırdılar. Bunlar ibahe dini ve mezhebinden olduğundan “amaca ulaşmak için her yol mubahtır” derler. Namussuzluk dâhil değmedik rezaleti işlemekten çekinmezler.
FETÖ örgütü, askeri okul sorularını dahi çalıp binlerce mankurt yetiştirdiler. Darbeci komutanlar, bunları elbette iyi bilip tanıyorlardı. Fakat mankurt yetişmesi kendi işlerine de yarıyor, rakı sofralarında beraber içki içerken Feto’nun darbe yapması için bunları kışkırtmaktan geri kalmıyorlardı.
İyi gaz da verdiler, sonuçta 15 Temmuz 2016 darbesini yapınca halkın sokağa döküldüğünü görüp hemen kıvırdılar. Darbeciler, FETÖ örgütüne de ihanet etmeyi de unutmadılar. Halkın korkusuzca direnişi gözlerini korkutmuştu besbelli. Vaziyeti iyi görseydiler hiç şüpheniz olmasın Feto’yu baş tacı ederlerdi. Mazdek dinine uygun hareket ediyor bu faşist darbeciler.
Rahmetli Erbakan, Başbakan olduğunda Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya “burada rakı yok mu?” diyerek dışarıdan içki getirtmişti. Sonra da büyük rakıyı devirip iyice demlenmişti. İşte sorun buradan başlıyor. Ya ona içki içirtmeyeceksin ya da içkiyi gördüğün anda kafasından aşağıya boşaltıp bu terbiyesizliğinin karşılığını vereceksin. Erkaya baktı ki karşılık gelmiyor, fenalıklarına bin bir türlüsünü ekledi.
Sonra bu generallerden Osman Özbek, çıkıp Başbakan’a hakaret etti. Hem de bu general, ordudan atılmayıp terfi ettirildi. Şimdi paşa paşa geziyor…
Yıllarca bunları söyleyince “sus otur yerine, sesini çıkarma, erken öten horozun kafasını koparırlar” diyerek susturulduk, yetmedi bir tomar azar işittik.
Sonunda mecburen denizlerde çalışmak zorunda kaldım. Dünyanın her tarafını gezip görüp ne derece faşist ve ahlaksızca muamelelere maruz kaldığımı fark ettim. Bunları gazete ve dergilerde 25 senedir yazıp çiziyorum. Lakin “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” misali ilmi siyaseti öğrenemediğimden dolayı yöneticilerimize bir türlü derdimi anlatmaya muvaffak olamadım. Son örneği de anlatayım.
Korona yasağından önce askeri gazinolardan bir tanesine gitmiştim. Ne göreyim! Alkol tüketimi o kadar fazla ki; olur ya hani kaza ile kibrit çaksan, gazino havaya uçacak. O derece kesif bir alkol kokusu her yanı kaplamış. Şimdi sakın şunu demeyin! “kim ne zıkkımlanırsa zıkkımlansın sana ne!”
Durum farklı. Maalesef içki servisini askerler yapıyor. Böyle rezalet olur mu? Ben yurdumu vatanımı korusun diye çocuğumu askere göndereyim sen meyhanecilik yaptır! Dinden diyanetten uzak yetişmiş bazı generaller, içki içmekten başka bunu getirip götürmenin, alıp satmanın dahi büyük günah olduğunu bilmez, maalesef.
Tamam, bu rakı içmekten beyni sulanmış zavallıları geçelim. Pırıl pırıl gençleri çocuk yaşta alıp asker ocağında beyinlerini yıkayıp mankurt haline getiren yasa koyucu milletvekillerini nereye koyalım?
Şimdi yıllarca bu soruna çare üretemeyen yöneticilerimize iki kelam söylemeye hakkımız yok mu? Rezaleti bilenler; “ilmi siyaset” diyerek konuşmuyor. Hesap sormaktan başka çare yoktur. Ne kadar yazıp çizsek anlamıyor bu yazıları okumaya dahi vakit bulamıyorlar.
Ey devletlüler. Halkımız artık uyandı. Tankı topu caddelere sokup darbe yapma zamanı bitti artık. Madem daha önce yapamadınız bari bundan sonra böyle çirkin davranışlara müsaade etmeyin!
Biz halk olarak her seçimde vaatlerinize binaen sizi destekledik. Lakin şimdi hesap sorma vaktidir. Halkımızın manevi duygularını rencide eden asker-sivil her kim olursa olsun haddini bilmelidir. Eğer yönetici koltuğunda oturuyor isen bunu yaptırmak boynuna borçtur. Yoksa bu dünyada olmasa bile ruz-i mahşerde hesabı mutlaka sorulacaktır. Bilmenizde yarar vardır, vesselam…
Dr. Vehbi KARA