Dr. Vehbi Kara
Köşe Yazarı
Dr. Vehbi Kara
 

Sıra Camilere Geldi

Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek, yazmış olduğu kitaba “Put Adam” derken boşuna bu ismi koymamıştı. Çünkü aynı Hindistan’daki Hindu ritüellerine benzer bir şekilde putlara tapacak kadar ilkel bir görüntü sergilediğimizin farkına varmıştı. Öyle ki; her yılın 10 Kasım günü otoyollarda dahi durup dikilerek bir çeşit pagan ayini gerçekleştiren ve bu yüzden zincirleme trafik kazalarına yol açan insanlara rastlıyoruz. Devletimiz bu ciddi probleme çare bulmak şöyle dursun ateşe körükle giderek putperestliğin en ileri derecede uygulamalarını devreye sokmaya devam ediyor. Başımıza taş yağmaz ise iyidir… İşin daha kötüsü Türkiye’nin her yerinde pagan ayinleri yapılırken sıraya camiler de girmiş oldu. 2019 Yılında çok ağır kışkırtmalarla karşı karşıya kaldık.  Örneğin Trabzon Ortahisar’da dev resimler ile siyasi parti liderlerinin resimleri asılarak dinimizin reddettiği ikona, resim ve heykellerin bir çeşidi ile baş başa kalmış olduk. Ankara Yenimahalle’de ise “hutbede bazı şahısların adı anılmadığı için Cuma namazını sabote etmeye kalkışan kışkırtıcı bir grupla da tanışmış olduk. Bu yıl ise bambaşka bir ritüele şahitlik edeceğiz. Cami hoparlöründen ölmüş gitmiş insanlar için sirenler çalınarak yeni bir pagan ayini ile tanışmış oluyoruz. Halbuki İslam dininde ölenler için “Fatiha” suresi okunur ve dua edilir. Şahıslar putlaştırılmaz. Lakin bunu bizim putperestlere anlatmak güçtür. Hindular gibi heykel ve resimler önünde serfüru etmek bu zavallıların geleneği haline gelmiştir. Her yıl 10 Kasım’da gördüğümüz bu ayinlere Hindistan’ın hemen hemen her şehrinde rastlamak mümkündür. Belki tek fark bizimkiler baş eğerken Hindu’lar heykellerin önünde eğiliyorlar… Hazreti Muhammed Aleyhissalatü Vesselam, dedesi Hazreti İbrahim gibi putlara karşıydı. İnsanları tevhide yani Allah’tan başka ilah olamayacağı bir dine davet ediyordu. Kuran’ın en önemli mesajı da buydu: Lailahe İllallah… Kuran, Hz. İbrahim’in putları, heykelleri kırdığını anlatmaktadır. Başka bir Âyette Nuh Peygamberin kavmi ile ilgili olarak şöyle buyrulur: "Sakın ilahlarınızı bırakmayın -Ved, Suvâ, Yeğâus, Nesr- gibi putlarınızdan vazgeçmeyin, dediler. Böylece bir çok insanı sapıttılar. Sen bu zalimlerin sadece sapıklıklarını arttır" (Nuh Suresi 23-24).  Hz. Peygamber’in (asm) hadislerinde de putlara heykellere tapınılmaması gerektiği ifade edilmiştir. Hz. Âişe’den nakledildiğine göre "Kıyamet günü en şiddetli azaba uğrayacak olanlar, yaratma hususunda kendisine Allah'ın yerine koyup, kendini ona benzetenlerdir" (Buhari, libas, 39; Nesai, Zinet, 112-114) buyrulmuştur.  Mekke'nin fethinde Kâbenin içinde, çevresinde ve Safa ile Merve tepeleri üzerinde bulunan putlar-heykeller kırıp temizlenmiştir. Keza resimler de “gölgesiz suret” olarak değerlendirilmiş ve özellikle ibadet mahallerinde bulundurulması yasaklanmıştır. İslam dini; putlara, ikonlara, resimlere ve bunların temsil ettiği varlıklara tapınmayı açıkça reddeden bir dindir. Bununla birlikte özellikle Sabetay Yahudileri ülkemizde yönetimi ele geçirdikten sonra ilk iş olarak heykelleri dikmeye başlamışlardır. Yetmedi; her yerde putçuluğa benzer şekilde resimlerin bulunmasını mecburi hale getirmişlerdir. İnsanlara tapınmayı emreden bir ideoloji ve kadrolar; sadece tarihi, eğitimi, siyaseti değil İslami bütün değerleri de yıkmak istediler. Bu kadarla da kalmıyor hiç hesap vermeyen fakat hep hesap soran bir saldırgan üslupla putlaştırdıkları şahıslar için saldırmaya devam ettiler. “Hutbelerde neden adı anılmıyor?” ve “Camilerde neden adına Fatiha okunmuyor?” gibi son derece ağır ithamlarla Diyanet İşleri Başkanlığı’nı vefasızlıkla suçladılar. Diyanet ise bu baskılara boyun eğip cami minarelerinden Hindu ritüellerine benzer gösterilere müsaade etmeye başladı. Bu saldırgan ve dayatmacı ruh haliyle öteden beri muhatap olduk. Hele hele askeri okullarda adeta Hinduları çağrıştıran şekillerle karşı karşıya kaldık. Bazı insanları putlaştırdıkları yetmiyormuş gibi bunların asla hata yapmaz, sorgulanamaz olduğunu da öğrenmiş olduk. Maalesef bu şekilde binlerce hatta milyonlarca beyni yıkanmış insanla karşı karşıya duruyor ve aynı topraklarda yaşıyoruz. İslam’ın; namaz, oruç, zekât, hac gibi İslam’ın en temel şartlarına uymak bir tarafa imanın esaslarını inkâr eden bir hayat felsefesi ve pratiği içerisinde olan bu putperest anlayış acaba kime ne fayda sağlayacak? Rakı sofralarından devleti idare etmiş ayyaşlara dünyanın neresinde rastlanmıştır… Hala utanmadan ülkemizin kuruluş felsefesinden söz ederken seküler bir anlayışı ifade eden insanlar var. Devletin dini İslam olduğu bir anayasa ve Meclis’in açılışında Kuran hatimlerinden başka bir Türk geleneği olan Buhari kitaplarının okunduğunu ne çabuk unuttular? Halifenin kurtulması ve misak-ı milli sınırlarına ulaşmanın en önemli hedeflerimiz olduğunu inkar eden bu putperestlere; kimse iki kelime söyleyemeyecek mi? 1928 Yılında Anayasadan “Devletin dini İslam’dır” maddesi çıkarılmış ve 1936 yılında CHP’nin altı ilkesi anayasaya dahil edilmiştir. Tarihten haberi olmayan kişiler; kurucu değerler adı altında bize bu ilkeleri benimsetmeye çalışıyorlar. Aynı tek partili yönetimini demokrasi diye yutturmaya çalıştıkları gibi.   Hilafet’in kaldırılması, bir devlet projesi olarak ezan ve ibadetlerin Türkçeleştirilmesi, İslami değer ve sembollerin kamusal hayattan kazınıp atılması, Ramazan ve Kurban bayramlarının dahi itibarsızlaştırılması için talimatlar vermesiyle iş bitmiyor. Daha ilerilere gidiliyor, Türk Tarih ve Türk Dil Kongrelerinde açıkça ırkçı-kafatasçı hezeyanlar bilimsel tez diye bütün eğitim öğretim kurumları aracılığıyla bir deli gömleği gibi halka giydiriliyordu.  Kur’an-ı Kerim için (haşa) “gökten indiği sanılan bir kitap” ve Peygamberimiz (asm) hakkında “Arapoğlunun yavesi” diyecek kadar din düşmanlığı yapan insanlara, şimdi kalkmış; “camilerde dua edilmedi”, “fatiha okunmadı” diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar. Rakı sofralarında hafızlar için “beyni sulanmış” sözleri ile  pozitivizm ve deizm arasında gidip gelen bütünüyle seküler ve son derece pragmatik siyasetçileri 2019 Türkiye’sinde zorla dayatarak ne elde edeceklerini sanıyorlar acaba?  Aslında bu son yaşanan kışkırtmalar çok iyi oluyor. Belki bu sayede aklımız başımıza gelir. Zira yapılan her icraatı ve söylenen her sözü futbol takımı fanatikliği gibi destekleyen insanlarımız var. Şu kadarını söyleyemiyorlar:  “Dur bakalım orada! Benim dinim İslam. Peygamberim Hazreti Muhammed’dir (asm) Bundan başka birisinin resimlerini hele hele benim camilerimde asamazsın!” Şanlı Peygamberin resminin dahi asılması yasak iken yıllarca bir siyasi partinin genel başkanlığını yapmış insanın devasa resmini nasıl asacaksın? Elbette bu kışkırtmalar şimdi başlamadı. Biz Ayasofya’nın 500 yıldan beri camilikten çıkarılıp ikonalarla dolu puthaneye çevrilmesine karşı çıkarken; Leyla Alaton, bu kutsal mekanda dans figürleri sergiletiyordu. Utanmadan Sabetay Yahudilerinin eline geçmiş medya da neşrederek bizim gibi insanlarla alay ediyordu. Bunu dahi yaşadık. Hiçbir ceza almadan etrafta hava atıyor bu kadın.  Maalesef işin cılkı çıktı, vesselam… Dr. Vehbi KARA   
Ekleme Tarihi: 09 Kasım 2019 - Cumartesi

Sıra Camilere Geldi

Rahmetli Necip Fazıl Kısakürek, yazmış olduğu kitaba “Put Adam” derken boşuna bu ismi koymamıştı. Çünkü aynı Hindistan’daki Hindu ritüellerine benzer bir şekilde putlara tapacak kadar ilkel bir görüntü sergilediğimizin farkına varmıştı.

Öyle ki; her yılın 10 Kasım günü otoyollarda dahi durup dikilerek bir çeşit pagan ayini gerçekleştiren ve bu yüzden zincirleme trafik kazalarına yol açan insanlara rastlıyoruz. Devletimiz bu ciddi probleme çare bulmak şöyle dursun ateşe körükle giderek putperestliğin en ileri derecede uygulamalarını devreye sokmaya devam ediyor. Başımıza taş yağmaz ise iyidir…

İşin daha kötüsü Türkiye’nin her yerinde pagan ayinleri yapılırken sıraya camiler de girmiş oldu. 2019 Yılında çok ağır kışkırtmalarla karşı karşıya kaldık.  Örneğin Trabzon Ortahisar’da dev resimler ile siyasi parti liderlerinin resimleri asılarak dinimizin reddettiği ikona, resim ve heykellerin bir çeşidi ile baş başa kalmış olduk.

Ankara Yenimahalle’de ise “hutbede bazı şahısların adı anılmadığı için Cuma namazını sabote etmeye kalkışan kışkırtıcı bir grupla da tanışmış olduk. Bu yıl ise bambaşka bir ritüele şahitlik edeceğiz. Cami hoparlöründen ölmüş gitmiş insanlar için sirenler çalınarak yeni bir pagan ayini ile tanışmış oluyoruz.

Halbuki İslam dininde ölenler için “Fatiha” suresi okunur ve dua edilir. Şahıslar putlaştırılmaz. Lakin bunu bizim putperestlere anlatmak güçtür. Hindular gibi heykel ve resimler önünde serfüru etmek bu zavallıların geleneği haline gelmiştir. Her yıl 10 Kasım’da gördüğümüz bu ayinlere Hindistan’ın hemen hemen her şehrinde rastlamak mümkündür. Belki tek fark bizimkiler baş eğerken Hindu’lar heykellerin önünde eğiliyorlar…

Hazreti Muhammed Aleyhissalatü Vesselam, dedesi Hazreti İbrahim gibi putlara karşıydı. İnsanları tevhide yani Allah’tan başka ilah olamayacağı bir dine davet ediyordu. Kuran’ın en önemli mesajı da buydu: Lailahe İllallah…

Kuran, Hz. İbrahim’in putları, heykelleri kırdığını anlatmaktadır. Başka bir Âyette Nuh Peygamberin kavmi ile ilgili olarak şöyle buyrulur: "Sakın ilahlarınızı bırakmayın -Ved, Suvâ, Yeğâus, Nesr- gibi putlarınızdan vazgeçmeyin, dediler. Böylece bir çok insanı sapıttılar. Sen bu zalimlerin sadece sapıklıklarını arttır" (Nuh Suresi 23-24). 

Hz. Peygamber’in (asm) hadislerinde de putlara heykellere tapınılmaması gerektiği ifade edilmiştir. Hz. Âişe’den nakledildiğine göre "Kıyamet günü en şiddetli azaba uğrayacak olanlar, yaratma hususunda kendisine Allah'ın yerine koyup, kendini ona benzetenlerdir" (Buhari, libas, 39; Nesai, Zinet, 112-114) buyrulmuştur. 

Mekke'nin fethinde Kâbenin içinde, çevresinde ve Safa ile Merve tepeleri üzerinde bulunan putlar-heykeller kırıp temizlenmiştir. Keza resimler de “gölgesiz suret” olarak değerlendirilmiş ve özellikle ibadet mahallerinde bulundurulması yasaklanmıştır. İslam dini; putlara, ikonlara, resimlere ve bunların temsil ettiği varlıklara tapınmayı açıkça reddeden bir dindir.

Bununla birlikte özellikle Sabetay Yahudileri ülkemizde yönetimi ele geçirdikten sonra ilk iş olarak heykelleri dikmeye başlamışlardır. Yetmedi; her yerde putçuluğa benzer şekilde resimlerin bulunmasını mecburi hale getirmişlerdir.

İnsanlara tapınmayı emreden bir ideoloji ve kadrolar; sadece tarihi, eğitimi, siyaseti değil İslami bütün değerleri de yıkmak istediler. Bu kadarla da kalmıyor hiç hesap vermeyen fakat hep hesap soran bir saldırgan üslupla putlaştırdıkları şahıslar için saldırmaya devam ettiler. “Hutbelerde neden adı anılmıyor?” ve “Camilerde neden adına Fatiha okunmuyor?” gibi son derece ağır ithamlarla Diyanet İşleri Başkanlığı’nı vefasızlıkla suçladılar. Diyanet ise bu baskılara boyun eğip cami minarelerinden Hindu ritüellerine benzer gösterilere müsaade etmeye başladı.

Bu saldırgan ve dayatmacı ruh haliyle öteden beri muhatap olduk. Hele hele askeri okullarda adeta Hinduları çağrıştıran şekillerle karşı karşıya kaldık. Bazı insanları putlaştırdıkları yetmiyormuş gibi bunların asla hata yapmaz, sorgulanamaz olduğunu da öğrenmiş olduk. Maalesef bu şekilde binlerce hatta milyonlarca beyni yıkanmış insanla karşı karşıya duruyor ve aynı topraklarda yaşıyoruz.

İslam’ın; namaz, oruç, zekât, hac gibi İslam’ın en temel şartlarına uymak bir tarafa imanın esaslarını inkâr eden bir hayat felsefesi ve pratiği içerisinde olan bu putperest anlayış acaba kime ne fayda sağlayacak? Rakı sofralarından devleti idare etmiş ayyaşlara dünyanın neresinde rastlanmıştır…

Hala utanmadan ülkemizin kuruluş felsefesinden söz ederken seküler bir anlayışı ifade eden insanlar var. Devletin dini İslam olduğu bir anayasa ve Meclis’in açılışında Kuran hatimlerinden başka bir Türk geleneği olan Buhari kitaplarının okunduğunu ne çabuk unuttular? Halifenin kurtulması ve misak-ı milli sınırlarına ulaşmanın en önemli hedeflerimiz olduğunu inkar eden bu putperestlere; kimse iki kelime söyleyemeyecek mi?

1928 Yılında Anayasadan “Devletin dini İslam’dır” maddesi çıkarılmış ve 1936 yılında CHP’nin altı ilkesi anayasaya dahil edilmiştir. Tarihten haberi olmayan kişiler; kurucu değerler adı altında bize bu ilkeleri benimsetmeye çalışıyorlar. Aynı tek partili yönetimini demokrasi diye yutturmaya çalıştıkları gibi.  

Hilafet’in kaldırılması, bir devlet projesi olarak ezan ve ibadetlerin Türkçeleştirilmesi, İslami değer ve sembollerin kamusal hayattan kazınıp atılması, Ramazan ve Kurban bayramlarının dahi itibarsızlaştırılması için talimatlar vermesiyle iş bitmiyor. Daha ilerilere gidiliyor, Türk Tarih ve Türk Dil Kongrelerinde açıkça ırkçı-kafatasçı hezeyanlar bilimsel tez diye bütün eğitim öğretim kurumları aracılığıyla bir deli gömleği gibi halka giydiriliyordu. 

Kur’an-ı Kerim için (haşa) “gökten indiği sanılan bir kitap” ve Peygamberimiz (asm) hakkında “Arapoğlunun yavesi” diyecek kadar din düşmanlığı yapan insanlara, şimdi kalkmış; “camilerde dua edilmedi”, “fatiha okunmadı” diye ortalığı ayağa kaldırıyorlar.

Rakı sofralarında hafızlar için “beyni sulanmış” sözleri ile  pozitivizm ve deizm arasında gidip gelen bütünüyle seküler ve son derece pragmatik siyasetçileri 2019 Türkiye’sinde zorla dayatarak ne elde edeceklerini sanıyorlar acaba? 

Aslında bu son yaşanan kışkırtmalar çok iyi oluyor. Belki bu sayede aklımız başımıza gelir. Zira yapılan her icraatı ve söylenen her sözü futbol takımı fanatikliği gibi destekleyen insanlarımız var. Şu kadarını söyleyemiyorlar: 

“Dur bakalım orada! Benim dinim İslam. Peygamberim Hazreti Muhammed’dir (asm) Bundan başka birisinin resimlerini hele hele benim camilerimde asamazsın!” Şanlı Peygamberin resminin dahi asılması yasak iken yıllarca bir siyasi partinin genel başkanlığını yapmış insanın devasa resmini nasıl asacaksın?

Elbette bu kışkırtmalar şimdi başlamadı. Biz Ayasofya’nın 500 yıldan beri camilikten çıkarılıp ikonalarla dolu puthaneye çevrilmesine karşı çıkarken; Leyla Alaton, bu kutsal mekanda dans figürleri sergiletiyordu. Utanmadan Sabetay Yahudilerinin eline geçmiş medya da neşrederek bizim gibi insanlarla alay ediyordu. Bunu dahi yaşadık. Hiçbir ceza almadan etrafta hava atıyor bu kadın. 

Maalesef işin cılkı çıktı, vesselam…

Dr. Vehbi KARA 


 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.