- Son 15 günde altı kongre ve seminere katılarak dört tanesinde sunum yapma fırsatı buldum. Yıllardır görmediğim dedelerimin toprağına ayak basarak akrabalarıma olan özlemimi gidermek nasip oldu. Haza min fazli Rabbi… ( Bu Rabbimin lütuf ve fazlındandır, Neml Suresi 40. Ayet)
Bu kongrelerin en güzeli Iğdır Üniversitesinde gerçekleştirilen “Yaratılış Kongresi” idi. Çok değerli konuşmacıların katıldığı bu kongrede, çeşitli üniversitelerin rektörleri başta olmak üzere akademisyenler tarafından çok istifade ettiğim bildiriler sunuldu. Bilim dünyasında meydana gelen en son gelişmelerden elde edilen bilgiler ışığında, insanın yaratılmasındaki hikmetler anlatıldı.
Bu kongrenin en ilginç ve güzel taraflarından bir tanesi de Yeni Akit Gazetesinin değerli yazarlarının katkılarını sunması idi. Prof. Dr. Sefa Saygılı, Prof. Dr.Ali Akben ve Ali Erkan Kavaklı’nın yanında bende yaratılışla ilgili en önemli konulardan bir tanesi olan Kuran’daki “Talim-i Esma” hakikatini anlatma fırsatı buldum.
Burada söyleyeceğim tek üzücü husus ise diğer basın kuruluşlarımızın kongreye yeteri kadar ilgi ve alakayı göstermemesi idi. Zira ateizmin ve deizmin ülkemizde güç kazanması ve internet ve sosyal medya sayesinde gençlerimizi zehirlemesi karşısında medyanın umursamaz bir tavır sergilemesi utanç verici bir durumdur.
Sabetaycı Medya neyse de hiç olmaz ise dindar olduklarını dile getiren kuruluşların konu hakkında daha ciddi ve gayretli olması beklenirdi.
Demek ki insanlığın geçirdiği manevi buhranın en çok farkında olan Yeni Akit gazetesidir. Siyasetin o saldırgan ve çirkef yapısından dolayı devamlı surette günlük siyasi çekişmelere kurban olan medyamızın gözünü açması ve şu kısacık dünyada insanlara faydalı olmak için bir parça gayret göstermesi gereklidir.
Yaratılış kongresi gibi çalışmalar, akademik dünyanın aklını başına alarak uzun süredir başını gömdüğü kumdan çıkarmasına çok güzel bir vesiledir. Nereden geliyorum? Ve nereye gideceğim? Gibi insanın sorması gereken en önemli sorulara bu kongrelerde cevap aranmaktadır. Kainatta cereyan eden bütün olayların hikmetlerini ve Cenab-ı Allah’ın kudretinin eseri olduğunu böyle toplantılar sayesinde pek güzel olarak idrak edebiliyoruz.
Kainatı karanlığa boğan dinsiz felsefecilerin her olayın kendi kendine veya tesadüf eseri olarak meydana geldiğini ifade eden ahmakça sözlerinin ne kadar yanlış olduğunu; Yaratılış Kongresi gibi toplantılarda derinlemesine anlamak mümkündür. Çok farklı bilim dallarından yetişmiş bu kadar değerli çalışmayı derli toplu olarak bir arada görmek öyle her zaman mümkün olamamaktadır. Bu vesile ile kongreyi tertip eden Iğdır Üniversitesi yetkililerine ve sunum yapan değerli araştırmacılara teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.
Yazıda diğer kongrelerle ilgili de birkaç kelam etmek isterdim. Lakin uzun olmaması için bir başka yazıya bırakmak gerekiyor. Çünkü memleketim Erzurum’da yaşadığım bir olayı nazarlara sunmak isterim. Zira hala sıkıntısını içimde yaşıyorum.
Iğdır’dan sonra ziyaret ettiğim köyümde memleketimin havasını soluma toprağını koklama fırsatı buldum. Daha sonra Erzurum’a gittim. Orada da çok güzel hatıralarım oldu. Lakin tam döneceğim gün öyle bir tokat yedim ki acısı hala devam etmektedir. Şöyle ki:
Değerli akrabalarımla Palandöken dağının yamacındaki bir yerde yemek yedik. Yemek esnasında bir yakınım öyle sorular sordu ki; böyle dindar bir toplumda nasıl bu çeşit deist ve dinimize hakaret dolu konuşmalar geçeceğini hala aklım alabilmiş değildir.
Her ne kadar terbiyemi bozmadan makineli tüfek gibi üst üste sorulan sorulara cevap vermeye çalıştı isem de yaşadığım o güzel günleri berbat ettiğini söylemeden edemeyeceğim. Özellikle kongrede sunduğum ayetlerden bir kısmını dile getirerek; dünyanın bir imtihan olduğunu ve İblis’in Allah’a nasıl isyan ettiğini “esma-i Hüsna” yani Allah’ın güzel isimleri ile izah etmeye çalıştım.
Evet, Hazreti Adem’de; Allah’ın emrine karşı gelerek isyan etmişti. Fakat bütün meleklerin kendisine secde etmesini gerektiren “talim-i esma” hakikatine mazhar olmuştu. İşte bütün ilimlerin temeli bu noktada yatmaktadır. Her ilim; Allah’ın güzel isimlerinin bir tecellisidir.
Hazreti Adem, Allah’ın güzel isimlerinden olan Gafur ve Rahim isimlerine dayanarak tövbe etmiş ve af dilemişti. Çünkü Allah çok geniş merhamet sahibi ve affedicidir. Yeter ki O’na el açıp dua edilsin. Kulunun duasına cevap vermek O’na zor gelmez. Mülkünden bir şey noksan olmaz. İşte Allah’a iman böyle çok güzel bir duygudur…
Fakat, Şeytan bundan mahrum kalmış; kibir ve enaniyetinden dolayı isyan etmeye devam etmişti. Allah’tan kendisine kıyamete kadar mühlet vermesini ve insanları da kendisi gibi isyan ettirmesini istemişti. Kabul edildi. İşte insanlardan kaynaklanan bütün fenalıkların kökeni; buradaki Şeytan’ın vesveselerine dayanmaktadır. Halbuki Şeytan’ın insanlara verdiği şüphe örümcek ağı gibi zayıftır. Kuran ve hadisleri dinlediğinde hiç olmaz ise vicdanına baksa; kolayca bertaraf olur.
Ateist, deist ve Allah’tan başkasını ilah edinen her insan; Şeytan’ın desiselerine aldanıp onun maskarası olup tuzağına düşenlerdir. Bu zavallı akrabam da benzer bir tuzağa düşmüş Erzurum gibi mübarek bir beldede Allah’a isyan anlamını ifade eden sözler sarf etmişti.
İnşallah, Kuran’da geçen ve meallerini sunduğum bu ayetlerden gereken dersi çıkarır da hidayet eder. Aksi takdirde sonsuz bir âlemde cehennem gibi yakıtı ateş ve insan olan dehşetli bir cezaya düşmesi mukadderdir. Rabbim cümlemizi muhafaza etsin, vesselam…
Dr. Vehbi KARA