Anasayfa
Yazarlar
Erol Aydın
Yazı Detayı
Bu yazı 1080 kez okundu.
DONDU, DONDULAR, DONDUM!
Havalar biraz soğuduğunda bazı insanlar, hatta evin içinde bile, “Dondum!” diyerek feveran etmektedir. Dillere pelesenk olmuş bu ifade gerçekten donmanın ne olduğu bilinseydi asla ağıza alınmazdı!
Bu durum, 1.Dünya savaşında Doğu cephesinde ve Sarıkamış harekatı sırasında donarak ölen binlerce vatan evladına da aynı zamanda saygısızlık olmaktadır. Enver Paşa'nın kuru inadı ve ihtirası yüzünden düşmana tek kurşun atmadan donarak şehit olmuşlardır.
Piyade olarak yürütülen asker, bu nakil sırasında aynı zamanda terlemektedir. Dinlenmek için kendini bırakanlar tatlı bir uyku ile kendinden geçtiklerinde aynı zamanda hayatları da bir filim şeridi gibi gözlerinin önünden geçerken sonun başlangıcı ile beyaz ölüme doğru yolculuk başlamış demektir.
Güney cephesinden Sarıkamış'a sevk edilen birliklerde yazlık elbise, ayakta çarık, kuru ekmeğin dışında yiyecek yok, dahası yeterli mühimmatın dahi olmadığı bir ordunun kış şartlarında 3000 metrede ki Allahuekber Dağları’nda beyaz ölüme kavuşmaları sürpriz olmamıştır.
Osmanlı-Rus savaşı sonrası bölgeyi işgal edenler tam 40 yıl boyunca her türlü tahkimatı tesis ederek her anlamda üstünlüğe sahiptirler. Bu kadar kısa sürede alt ve üst yapının dışında birçok; bina, kilise, lojman, demiryolu, köprü, menfez ve sosyal tesis inşa ederek kalıcı olarak yerleşmişlerdir. Fakat ortaya çıkan Bolşevik ihtilali sonrası çekilmek zorunda kalmışlardır. Biz ise onlardan kalan eserleri bile korumaktan aciz bir şekilde yok etmişiz. Ve aradan geçen bir asır sonrası bile Rusların ortaya koyduğu medeniyeti halen daha inşa etmiş değiliz.
Osmanlı ise cepheden cepheye koşarak; yıpranmış, yorulmuş, bezmiş, erimiş, tükenmiş, yok olma noktasında iken bu maceraya girerek hüsrana uğramıştır.
Yaşanan bu bozgun sonrası Enver Paşa İstanbul’un yolunu tutmuş ve basına da sansür uygulayarak meseleyi unutulmaya terk etmiştir. Yıllarca bu hadise bir kenara atılarak âdeta üzerine sünger çekilmiştir. Sarıkamış bozgununda şehit olanların bir mezar taşı bile mevcut değildir. Arşivler de boş olduğu için yıllar sonra Rus arşivleri açılarak facianın gerçek boyutu ortaya çıkmışsa da mesele zaman aşımına uğradığı için unutulmuştur.
Yakın zamanda sivil toplum örgütlerinin çabası ve ordunun da sahiplenmesi ile en azından her sene bir anma töreni tertip edilerek vefa örneği sergilenmektedir. Ülkenin dört bir yanından Sarıkamış için yollara düşen ecdat sevdalıları, empati ve temsili bir yürüyüş ile ülke gündemini bir gün de olsa işgal etmiş oluyorlar.
Sonuç olarak; Sarıkamış cephesinde 90 bin askerlerimiz gerçek anlamda hem dondular hem de donarak şehadete ulaştılar. Onların aziz hatırası önünde tazimle eğilirken, “Dondum!” kelime ve kavramını yerli yersiz kullanarak onlara saygısızlık yapmayalım!
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
Ekleme
Tarihi: 23 Aralık 2024 - Pazartesi
DONDU, DONDULAR, DONDUM!
Havalar biraz soğuduğunda bazı insanlar, hatta evin içinde bile, “Dondum!” diyerek feveran etmektedir. Dillere pelesenk olmuş bu ifade gerçekten donmanın ne olduğu bilinseydi asla ağıza alınmazdı!
Bu durum, 1.Dünya savaşında Doğu cephesinde ve Sarıkamış harekatı sırasında donarak ölen binlerce vatan evladına da aynı zamanda saygısızlık olmaktadır. Enver Paşa'nın kuru inadı ve ihtirası yüzünden düşmana tek kurşun atmadan donarak şehit olmuşlardır.
Piyade olarak yürütülen asker, bu nakil sırasında aynı zamanda terlemektedir. Dinlenmek için kendini bırakanlar tatlı bir uyku ile kendinden geçtiklerinde aynı zamanda hayatları da bir filim şeridi gibi gözlerinin önünden geçerken sonun başlangıcı ile beyaz ölüme doğru yolculuk başlamış demektir.
Güney cephesinden Sarıkamış'a sevk edilen birliklerde yazlık elbise, ayakta çarık, kuru ekmeğin dışında yiyecek yok, dahası yeterli mühimmatın dahi olmadığı bir ordunun kış şartlarında 3000 metrede ki Allahuekber Dağları’nda beyaz ölüme kavuşmaları sürpriz olmamıştır.
Osmanlı-Rus savaşı sonrası bölgeyi işgal edenler tam 40 yıl boyunca her türlü tahkimatı tesis ederek her anlamda üstünlüğe sahiptirler. Bu kadar kısa sürede alt ve üst yapının dışında birçok; bina, kilise, lojman, demiryolu, köprü, menfez ve sosyal tesis inşa ederek kalıcı olarak yerleşmişlerdir. Fakat ortaya çıkan Bolşevik ihtilali sonrası çekilmek zorunda kalmışlardır. Biz ise onlardan kalan eserleri bile korumaktan aciz bir şekilde yok etmişiz. Ve aradan geçen bir asır sonrası bile Rusların ortaya koyduğu medeniyeti halen daha inşa etmiş değiliz.
Osmanlı ise cepheden cepheye koşarak; yıpranmış, yorulmuş, bezmiş, erimiş, tükenmiş, yok olma noktasında iken bu maceraya girerek hüsrana uğramıştır.
Yaşanan bu bozgun sonrası Enver Paşa İstanbul’un yolunu tutmuş ve basına da sansür uygulayarak meseleyi unutulmaya terk etmiştir. Yıllarca bu hadise bir kenara atılarak âdeta üzerine sünger çekilmiştir. Sarıkamış bozgununda şehit olanların bir mezar taşı bile mevcut değildir. Arşivler de boş olduğu için yıllar sonra Rus arşivleri açılarak facianın gerçek boyutu ortaya çıkmışsa da mesele zaman aşımına uğradığı için unutulmuştur.
Yakın zamanda sivil toplum örgütlerinin çabası ve ordunun da sahiplenmesi ile en azından her sene bir anma töreni tertip edilerek vefa örneği sergilenmektedir. Ülkenin dört bir yanından Sarıkamış için yollara düşen ecdat sevdalıları, empati ve temsili bir yürüyüş ile ülke gündemini bir gün de olsa işgal etmiş oluyorlar.
Sonuç olarak; Sarıkamış cephesinde 90 bin askerlerimiz gerçek anlamda hem dondular hem de donarak şehadete ulaştılar. Onların aziz hatırası önünde tazimle eğilirken, “Dondum!” kelime ve kavramını yerli yersiz kullanarak onlara saygısızlık yapmayalım!
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(1)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.