“Dokunma kalbime zira çok incedir kırılır
O tıpkı mabede benzer, ki orda hıçkırılır...”
Söz: (?) Müzik: Gavsi Baykara…
İnsanlık tarihinin değişmeyen tek mabedi “kalp”tir.
Birçok mabet, gününde insanlığı peşinden sürüklemiş ve umutlarının karşılığı olmuştur.
Çöllerde varlığını haykıran piramitlerden, erişilmesi zor dağların doruklarındaki tapınaklara kadar...
Birçok mabet, önceleri olmadığı için sonraları da olmayacaktır.
Tapınılan tanrıların birçoğu şimdi müzelerde tarihi eser olarak ziyaret edilmektedir.
Uğruna imparatorluklar yıkılan, katliamlar yapılan tanrılar şimdi, ruhumuzda mistik duygular bırakan birer tarihi eserdir.
Onlar artık müzelerin demirbaş defterinde kayıtlı birer eser olarak izlenmeyi bekliyor.
Haldia’lar geçti bu dünyadan, İsis’ler, Osiris’ler, Marduk’lar...
Poseydon’lar okyanuslardan esti geçti; Zeus’lar insana ait tüm nitelikleri ile mitolojinin doruklarında kaldı.
O zaman da insanda kalp vardı.
O zaman da insanlar kendi çocuklarını görünce sevgiyle baktılar, sevgilinin karşısında yürekleri çarptı.
Dünyanın egemeni tanrılar ve yeryüzündeki tapınaklarıydı.
Kalp bu inançlardan bağımsız olarak kendi halinde çarpar dururdu.
Birçok kalbin atışı tanrılar ve tapınaklar yüzünden durduruldu.
Ama bir kalbin sevgiyle atışını hiçbir güç durduramadı. Bu atışı durdurmanın tek yolu kalbin öldürülmesiydi.
Tanrılar, kalpten önce öldü. Müzeler, ölmüş tanrılar panayırına dönüştü.
Artık hiç kimse, Telepunis’e tapınmıyor; ama kalpler yine sevgiyle çarpıyor.
Hiç kimse Ahuramazda ya da Ehriman için yer altı tapınaklarına inmiyor; ama o doğal güzelliklerde insanlar, kalplerindeki coşkuyla birbirlerine sevgiyle bakıyor.
“Dokunma kalbime...”
Bahar geliyor; Kurumuş dalların direnerek uyanmasından anlaşılıyor zaten.
Bahçemde adını bile bilmediğim bir ağacın ucunda patlamış olan yaşam sevincini görünce hangi kalp duyarsız kalabilir. Ama hiçbir manastır duvarının haberi yoktur bu olaydan.
İguanaları gördüm, nane ekili bahçenin ısınan toprağında; arkasında koşan bir kedi. Orada bir yaşamın son buluşu ile başka bir yaşamın besin kaynağına dönüşecek.
Tapınakların duvarları da, bahçe duvarı ile aynı malzemedendir.
Birinde bahar coşkusu, diğerinde tanrı korkusu; ikisi için de kalbe ihtiyaç var.
Tapınak taşlarına yüklenen mistik anlamlar, kalpleri terbiye etmek içindir; bahçe duvarlarının taşlarına yüklenen anlam ise kalbin yaşam sevinciyle dolmasıdır.
Aşk, kalbi erdemli kılar. Aşkı unutmuş bir toplum, yaşam sevinçlerini kendi eliyle yok etmiştir. Mitolojik tanrıların bile aşk ve yazgı karşısında çaresiz kalmaları boşuna değildir.
Soluk almak yaşamdır; aşk ise bu soluğa verilen anlamdır.
İnternet Kafeler, ne olduğunu anlayamadığım televizyon programları, içeriği olmayan diziler... Sayın sayabildiğiniz kadar kalbin düşmanlarıdır.
Sigara kalbi öldürür; ama bu programlar kalbin yaşam sevincini öldürüyor.
Kendinize iyilik yapın. Mevsimler döner, kış geçer, bahar gelir…
Özellikle çocukların olmak üzere; kalplere saygı duyun,
“...zira çok incedir kırılır/O tıpkı mabede benzer ki orada hıçkırılır...”