Serpil Güleçyüz
Köşe Yazarı
Serpil Güleçyüz
 

GELECECEĞİ ADINA HALKIN SESSİZ ÇIĞLIĞI.

Günlerdir sokaklara çıkan insanların tek nedeninin yalnızca Ekrem İmamoğlu ve yol arkadaşlarının tutuklanması olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz. Halkın iradesi tutuklu. Birilerinin özgürlüklerinden yoksun bırakılmasının ötesinde, asıl sorun adalet ve demokrasinin eksikliği ile insanın en büyük sorunları olan yoksulluk ve işsizliktir. Bugün birçok insan, yaşamını biyolojik yoksulluk sınırında, yetersiz beslenme ve açlık tehdidi altında sürdürüyor. Birçok kişi, öğle yemeğini kaçırdığında, oruç tuttuğunda ya da bir diyet gereği yalnızca çorba ile beslendiğinde aç kalmanın nasıl bir his olduğunu bilir. Peki ya günlerce ağzınıza tek lokma koyamamak? Bunun daha ne kadar süreceğini bilememek? Nereden bir parça yiyecek bulacağınızı kestirememek? Kimseye görünmeden bir fırından askıda ekmek almak zorunda kalmak? Bu hissi bilir misiniz? Ne olursa olsun, dünyanın neresinde olursa olsun kimse açlıktan ölmemeli. Hükümet kurumları ve sivil toplum kuruluşları herkesin yoksulluktan kurtulmasını sağlayamayabilir; ancak en azından hayatta kalmaları için temel ihtiyaçlarını karşılayabilirler. Hal böyleyken, Şişli Belediyesi’ne kayyum olarak atanan Sayın Kaymakam’ın, halkın, emeklilerin ve üniversite öğrencilerinin çok uygun fiyata yemek yiyebildiği belediyeye ait "Kent Lokantaları"nı kapatması neden? Gerçekten en önemli sorun ve ilk yapılacak iş bu mu olmalıydı? 18.yüzyılda Marie Antoinette’in açlıktan kırılan halka “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” dediği söylenir. 21.yüzyılda, tüm gelişmelere rağmen insanlar hâlâ yoksulluk sınırında yaşamaya mahkûm ediliyorsa, bunun suçunu ne kadere ne de doğaya yükleyebiliriz. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, "yaşam hakkının" en temel değer olduğunu belirtir. Eğer hükümetler daha iyi siyaset uygulasay dı, belediyeler görevlerini yerine getirsey di, daha iyi kararlar alınsaydı, yoksulluk önlenebilir di. Emeklileri görmezden gelmek yerine onlara, "Siz yıllarca vergilerinizi ödediniz. Devlet için çalıştınız. Devletinize güvendiniz. Şimdi de devletiniz elbette size bakacak." denebilirdi. Emeklilerin, "Biz devlete bunca yıl hizmet ettik, şimdi de devlet bizim için var olmalı." demeleri yadırganmamalı. Yoksulluk sınırında yaşarken mutlu olmak kimse için kolay değildir. Evsizler için ev, susuzlar için su, açlar için ekmek, işsizler için iş lazım. Bugünkü eylemlerin görünen sebebi, Ekrem İmamoğlu ve halkın iradesinin gasp edilmesi gibi görünebilir. Ancak asıl sebep; adaletsizlik, eşitsizlik, bir grubun diğerini ezmesine duyulan öfke, iki üniversite bitirmiş ama iş bulamayan gençlerin isyanıdır. Bu, bardağın taşma anıdır. Geçmişte Sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in dediği gibi: "Yollar yürümekle aşınmaz." da diyebilirsiniz. Ama şu da unutulmamalıdır ki direnç sürdükçe toplumda farkındalık yaratır; polis, medya, yargı her gün güvenilirlik sınavına girer. Sokağa çıkmak, sessiz kalabalığı görünür kılar; bir şey demesine gerek kalmaz. Elbette hukuka ve hukukun verdiği kararlara saygılıyız; aksini düşünmek bile mümkün değildir. Ancak hukukun tarafsız, objektif ve herkese eşit uygulanması gerekir. İşte o zaman boynumuz kıldan incedir. Gerçek fakirlik nedir biliyor musunuz? Yaşamdan sürekli talepte bulunan, elindekilerle yetinmeyen, hep daha fazlasını isteyen, "Ver Allah’ım ver!" diyen, paylaşmayı bilmeyen, komşusu açken tok karnıyla rahatça uyuyan zihniyettir. Aslında,gücün üstünlük sağladığını düşünmek, varoluşu güce dayandırmak ve bundan vazgeçememek... Bütün mesele bu. Peki, güçlü olan her zaman haklı mıdır? Sorunun cevabını vicdanınıza sorun; en doğru cevabı o verecektir. Serpil Güleçyüz
Ekleme Tarihi: 28 Mart 2025 - Cuma

GELECECEĞİ ADINA HALKIN SESSİZ ÇIĞLIĞI.

Günlerdir sokaklara çıkan insanların tek nedeninin yalnızca Ekrem İmamoğlu ve yol arkadaşlarının tutuklanması olduğunu düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.

Halkın iradesi tutuklu.

Birilerinin özgürlüklerinden yoksun bırakılmasının ötesinde, asıl sorun adalet ve demokrasinin eksikliği ile insanın en büyük sorunları olan yoksulluk ve işsizliktir.

Bugün birçok insan, yaşamını biyolojik yoksulluk sınırında, yetersiz beslenme ve açlık tehdidi altında sürdürüyor.

Birçok kişi, öğle yemeğini kaçırdığında, oruç tuttuğunda ya da bir diyet gereği yalnızca çorba ile beslendiğinde aç kalmanın nasıl bir his olduğunu bilir.

Peki ya günlerce ağzınıza tek lokma koyamamak?
Bunun daha ne kadar süreceğini bilememek?
Nereden bir parça yiyecek bulacağınızı kestirememek?
Kimseye görünmeden bir fırından askıda ekmek almak zorunda kalmak?

Bu hissi bilir misiniz?

Ne olursa olsun, dünyanın neresinde olursa olsun kimse açlıktan ölmemeli. Hükümet kurumları ve sivil toplum kuruluşları herkesin yoksulluktan kurtulmasını sağlayamayabilir; ancak en azından hayatta kalmaları için temel ihtiyaçlarını karşılayabilirler.

Hal böyleyken, Şişli Belediyesi’ne kayyum olarak atanan Sayın Kaymakam’ın, halkın, emeklilerin ve üniversite öğrencilerinin çok uygun fiyata yemek yiyebildiği belediyeye ait "Kent Lokantaları"nı kapatması neden?

Gerçekten en önemli sorun ve ilk yapılacak iş bu mu olmalıydı?

18.yüzyılda Marie Antoinette’in açlıktan kırılan halka “Ekmek bulamıyorlarsa pasta yesinler” dediği söylenir.

21.yüzyılda, tüm gelişmelere rağmen insanlar hâlâ yoksulluk sınırında yaşamaya mahkûm ediliyorsa, bunun suçunu ne kadere ne de doğaya yükleyebiliriz.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, "yaşam hakkının" en temel değer olduğunu belirtir.

Eğer hükümetler daha iyi siyaset uygulasay dı, belediyeler görevlerini yerine getirsey di, daha iyi kararlar alınsaydı, yoksulluk önlenebilir di.

Emeklileri görmezden gelmek yerine onlara,
"Siz yıllarca vergilerinizi ödediniz. Devlet için çalıştınız. Devletinize güvendiniz. Şimdi de devletiniz elbette size bakacak." denebilirdi.

Emeklilerin, "Biz devlete bunca yıl hizmet ettik, şimdi de devlet bizim için var olmalı." demeleri yadırganmamalı.

Yoksulluk sınırında yaşarken mutlu olmak kimse için kolay değildir.

Evsizler için ev, susuzlar için su, açlar için ekmek, işsizler için iş lazım.

Bugünkü eylemlerin görünen sebebi, Ekrem İmamoğlu ve halkın iradesinin gasp edilmesi gibi görünebilir.
Ancak asıl sebep; adaletsizlik, eşitsizlik, bir grubun diğerini ezmesine duyulan öfke, iki üniversite bitirmiş ama iş bulamayan gençlerin isyanıdır.

Bu, bardağın taşma anıdır.

Geçmişte Sayın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in dediği gibi:
"Yollar yürümekle aşınmaz." da diyebilirsiniz.

Ama şu da unutulmamalıdır ki direnç sürdükçe toplumda farkındalık yaratır; polis, medya, yargı her gün güvenilirlik sınavına girer.

Sokağa çıkmak, sessiz kalabalığı görünür kılar; bir şey demesine gerek kalmaz.

Elbette hukuka ve hukukun verdiği kararlara saygılıyız; aksini düşünmek bile mümkün değildir. Ancak hukukun tarafsız, objektif ve herkese eşit uygulanması gerekir. İşte o zaman boynumuz kıldan incedir.

Gerçek fakirlik nedir biliyor musunuz?

Yaşamdan sürekli talepte bulunan, elindekilerle yetinmeyen, hep daha fazlasını isteyen, "Ver Allah’ım ver!" diyen, paylaşmayı bilmeyen, komşusu açken tok karnıyla rahatça uyuyan zihniyettir.

Aslında,gücün üstünlük sağladığını düşünmek, varoluşu güce dayandırmak ve bundan vazgeçememek...

Bütün mesele bu.

Peki, güçlü olan her zaman haklı mıdır?

Sorunun cevabını vicdanınıza sorun; en doğru cevabı o verecektir.

Serpil Güleçyüz

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.