Erol Aydın
Köşe Yazarı
Erol Aydın
 

KALP RÖNTGENİNİ ÇEKMEK KOLAY DA...

Günümüzde tıp ilminin ilerlemesi ile her türlü iç organımızı görüntülemek artık çocuk oyuncağı mesabesindedir. Buna mukabil kalp röntgeninin ötesinde, gönül röntgenini çekmek kolay değildir! Ne düşündüğümü, ne hissettiğimi ve ne arzu ettiğimi bilme konusunda bir tarama cihazının icat edilmesi de çok yakın zamanda mümkün gözükmüyor. Fakat gönülden gönüle tek köprünün de dil olduğunun farkındayız. Dil sayesinde konuşur, anlaşır, hemhal oluruz. Bir bebek düşünün dünyaya geldiğinde önce konuşamaz. Fakat duyma sayesinde kulağına sürekli ses girmektedir. Bir süre sonra da bu duydukları onun konuşması için yeterli olacaktır. O yüzden de bir dili öğrenmek önce dinlemekle mümkün olmaktadır. Duyarak; bilinçaltı, dimağ, gönül ve hurcumuz sürekli dolarken bu bizi biz yapan değerler olarak ilerde kişilik bunun yanında karakterimiz olarak karşımıza çıkacaktır. Gönül röntgenini bir metafor olarak ele aldığımızda, buna niçin ihtiyaç duyarız? Birincisi, karşı tarafı anlamak için; günümüz insanının en büyük sorunu olan, “Kimse beni anlamıyor!” şikayeti üzerine yoğunlaşmış durumdadır. Psikolojik destek alan insanların başat talebi bu yönde olmaktadır. O yüzden de iyi bir dinleyici olarak onları anlamaya çalışmak meselenin halli yolunda önemli bir merhale olacaktır. Psikologların en büyük özelliğinin dinlemesini çok iyi bildiği gerçeğini de burada göz ardı etmememiz gerekiyor. İkincisi, empati ile gönüle girilerek ona ondan daha yakın olduğu hissi verilmelidir. Bu sayede karşı taraf rahatlayacak ve tekrar nefes alarak yoğun bakımdan çıkmış olacaktır. Bir insana can suyu olacak böyle bir yaklaşım hümanizmanın da zirvesidir. Üçüncüsü, kendimizi anlamaya ve tanımaya çalışmaktır. Kendimizi tahlil etmeden ve sorgulamadan başkalarına yardım etmemiz de mümkün değildir. Bunun için kendimize sorular yönelterek iç sesimize kulak vermemiz elzemdir. Buradan alacağımız geri dönüşleri; akıl, mantık ve vicdan ile harmanlayarak ortaya benliğimizi koymuş olacağız. Kendini bilen nefsini, nefsini bilen de Rabbini bilir çerçevesinde bir sonuca ulaşmak doğal bir süreç olmaktadır. Bundan sonrası, karşı tarafa yardım etmek daha efektif ve verimli olacaktır. Sonuç olarak; gönül röntgenini çekmek, insanı anlama, çözme ve hatta ona yardımcı olma noktasında hayati öneme sahiptir. Ancak bu şekilde gönüllere girilerek ülfet ve muhabbet tesis edilecektir. Günümüz toplumunun en büyük ihtiyacı olan kalabalık yalnızlıklar ancak bu şekilde aşılmış olacaktır. Gönülden gönüle görünmez yolları keşfetmeye ne dersiniz? Esenlik dileklerimle, Erol Aydın
Ekleme Tarihi: 20 Ocak 2025 - Pazartesi

KALP RÖNTGENİNİ ÇEKMEK KOLAY DA...

Günümüzde tıp ilminin ilerlemesi ile her türlü iç organımızı görüntülemek artık çocuk oyuncağı mesabesindedir. Buna mukabil kalp röntgeninin ötesinde, gönül röntgenini çekmek kolay değildir! Ne düşündüğümü, ne hissettiğimi ve ne arzu ettiğimi bilme konusunda bir tarama cihazının icat edilmesi de çok yakın zamanda mümkün gözükmüyor. Fakat gönülden gönüle tek köprünün de dil olduğunun farkındayız. Dil sayesinde konuşur, anlaşır, hemhal oluruz. Bir bebek düşünün dünyaya geldiğinde önce konuşamaz. Fakat duyma sayesinde kulağına sürekli ses girmektedir. Bir süre sonra da bu duydukları onun konuşması için yeterli olacaktır. O yüzden de bir dili öğrenmek önce dinlemekle mümkün olmaktadır. Duyarak; bilinçaltı, dimağ, gönül ve hurcumuz sürekli dolarken bu bizi biz yapan değerler olarak ilerde kişilik bunun yanında karakterimiz olarak karşımıza çıkacaktır. Gönül röntgenini bir metafor olarak ele aldığımızda, buna niçin ihtiyaç duyarız? Birincisi, karşı tarafı anlamak için; günümüz insanının en büyük sorunu olan, “Kimse beni anlamıyor!” şikayeti üzerine yoğunlaşmış durumdadır. Psikolojik destek alan insanların başat talebi bu yönde olmaktadır. O yüzden de iyi bir dinleyici olarak onları anlamaya çalışmak meselenin halli yolunda önemli bir merhale olacaktır. Psikologların en büyük özelliğinin dinlemesini çok iyi bildiği gerçeğini de burada göz ardı etmememiz gerekiyor. İkincisi, empati ile gönüle girilerek ona ondan daha yakın olduğu hissi verilmelidir. Bu sayede karşı taraf rahatlayacak ve tekrar nefes alarak yoğun bakımdan çıkmış olacaktır. Bir insana can suyu olacak böyle bir yaklaşım hümanizmanın da zirvesidir. Üçüncüsü, kendimizi anlamaya ve tanımaya çalışmaktır. Kendimizi tahlil etmeden ve sorgulamadan başkalarına yardım etmemiz de mümkün değildir. Bunun için kendimize sorular yönelterek iç sesimize kulak vermemiz elzemdir. Buradan alacağımız geri dönüşleri; akıl, mantık ve vicdan ile harmanlayarak ortaya benliğimizi koymuş olacağız. Kendini bilen nefsini, nefsini bilen de Rabbini bilir çerçevesinde bir sonuca ulaşmak doğal bir süreç olmaktadır. Bundan sonrası, karşı tarafa yardım etmek daha efektif ve verimli olacaktır. Sonuç olarak; gönül röntgenini çekmek, insanı anlama, çözme ve hatta ona yardımcı olma noktasında hayati öneme sahiptir. Ancak bu şekilde gönüllere girilerek ülfet ve muhabbet tesis edilecektir. Günümüz toplumunun en büyük ihtiyacı olan kalabalık yalnızlıklar ancak bu şekilde aşılmış olacaktır. Gönülden gönüle görünmez yolları keşfetmeye ne dersiniz? Esenlik dileklerimle, Erol Aydın
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.