Özellikle okulunu okumuş gazetecilerin birçoğu bir araya geldiklerinde ilk konuştukları şeyin; okulunu okumamış, mesleği gazetecilik olmayan ‘alaylıların’ neden bu mesleği icra ettikleri oluyormuş!
‘Mektepliler’, genelde bu boş konuşmalarla sözüm ona kendileri gibi ‘mektepli’ olmayan ‘alaylı’ gazetecileri ‘ti’ye aldıklarını sanıyorlar.
VAHİT KOÇ’UN YAZISININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Vahit Koç Bey kaleme aldığı son köşe yazısında; "Kendi meslektaşına bu kadar hor bakan başka bir meslek görmedim" diye yazmıştı, ben de aynen katılıyorum.
Gazetecilik gerçekten, onurlu bir meslek, ama ne yazık ki mesleğe en çok darbeyi yine kendi meslektaşları veriyor!
GAZİEMİR BELEDİYESİ’NDEKİ ‘NOT’ OLAYI
Bir kaç ay önce birçok gazeteci arkadaşımızın da eleştirdiği Gaziemir Belediyesi Basın Bürosu’nda masaya bırakılan bir not olayı vardı.
Bir gazete sahibi “Para yoksa bundan sonra haber de yok” diyerek belediyenin basın birimini aklı sıra tehdit etmeye kalkmıştı. Yaşanan bu olayın sosyal medya üzerinden paylaşılmasının ardından birçok gazeteci, bu haksız davranış karşında basında görevli arkadaşa destek vermişti. Biz de bu destek verenler içinde olduk, çünkü “Gazeteci dilenci değildir” sloganını yüksek sesle söyleyenlerden olmayı kendimize görev edindik.
Basında görevli arkadaşlarımıza yapılan bu nezaketsiz davranış neticesinde sosyal medya üzerinden de yapılan durumu kınadık, eleştirdik, gerekli tavrımızı koyduk. (Bu asil insanların yapabilecekleri bir davranıştır.)
KONAK BELEDİYESİ’NDE YAŞADIĞIMIZ HAKSIZLIK!
Geçen haftalarda da Konak Belediyesi basın görevlisi arkadaş, gazetemiz reklam birimi sorumlusu hanımefendiye oldukça ‘kaba’ davranışlarda bulunmuştu. Amacı sadece görevini yapmak olan reklam departmanı müdiremize yapılan bu haksız muameleye; şahsen bir kadın ve gazeteci olarak çok üzüldüm!
Yayın grubumuzla ilgili bilgi vermek ve bir tanışma randevusu ayarlamak için bu beyi arayan arkadaşımızın yaşadıkları gerçekten düşündürücüydü… “Ben her arayana reklam vermek zorunda mıyım?” diye çıkışan Konak Belediyesi’nin basın bürosu yetkilisi, tam da kendine yakışan bir tavırla telefonu arkadaşımızın yüzüne kapatıyor.
***
Reklam müdiremiz, bu mesleğe neredeyse 30 yılını vermiş; deneyimli, insan ilişkilerini iyi bilen bir kişilik…
Arkadaşımız, bize bu olayı gözyaşları içinde anlattı. Gururu incinmiş, hiç hak etmediği ‘kaba’ ve ‘yoz’ biz davranışla yüz yüze kalmıştı!
Olayı dinledikten sonra yaşanan bu ‘kaba’ ve ‘yanlış’ diyalogun bir de görüşme kaydını dinledik. Arkadaşımızın anlattıklarının eksiği var, fazlası yoktu!
Kulaklarımıza inanamadık! Çok üzüldük!
Eminim ki Konak Belediye Başkanı Sayın Abdül Batur Bey bu olayı duymuş olsa asla müsaade etmezdi.
Yine eminim ki bir kadına telefonda böyle nezaketsiz bir davranış sergilenmesi, kıymetli başkanı da üzecekti.
***
Tüm bu yaşananların ardından baş editörümüz vasıtasıyla Konak Belediyesi basın görevlisini yeniden aradık.
Baş editörümüz de oldukça tecrübeli bir arkadaşımız… 36 yıllık bir gazeteci…
Basın bürosu yetkilisine kibarca görevini hatırlatan baş editörümüz; “Sizin göreviniz, basın kuruluşlarından arayanlara cevap vermek. Arayanın yüzüne kapatmak değil. Basın kuruluşlarındaki arkadaşların da görevi sizin konumunuzdaki insanları arayıp, tanışmak, görüşmek, bilgi, haber, ilan vs alışverişi yapmak” diyor. Tavrının nedenini soruyor… Fakat hem o diyalogu inkâr ediyor hem de benzer saçmalıkları baş editörümüze yapmaya yelteniyor.
MESELE REKLAM-İLAN DEĞİL
“Biz reklam alalım almayalım Konak Belediyesi’nin servis ettiği haberleri severek sayfalarımıza taşıyoruz” desek de gazetecileri dilenci görme rahatsızlığı tüm vücuda nüfuz etmiş olacak ki aynı tavır devam ettirildi anlayacağınız.
Genç bir gazeteciyim, belki birçoğu 30 yılı aşkındır mesleği icra ediyor, ben 10 yıldır gazetecilik mesleğini icra ediyorum.
Ama şunu herkesin iyi bilmesini isterim; gazetecilik mesleği ile dilenciliği birbirinden ayırın, ‘gazetecilik onurlu bir meslektir’ sözünü kullanırken başka bir gazeteciyi onursuzlukla asla suçlamayın.
KONAK BELEDİYESİ’NE BEDAVA…
Yeni Nesil Habercilik Yayın Grubu olarak; Konak Belediyesi’nden reklam almama kararı aldım.
Olur da Başkan Bey rica ederse dahi onu sevdiğimiz için kırmayacağımızı düşünerek tüm reklamlarını ücretsiz yapmalarını ekibimize ilettim.
Bizim dilenci olmadığımızı, hakkı ile gazetecilik yapmaya çalıştığımızı, basın bürolarından bu hastalığa duçar olanların hepsi öğrensin istedim.
Nasıl ki asil duruşumuzu basın bürolarında çalışan hakkı ile görevini yapan arkadaşlara yapılan haksızlıklara karşı tavrımız gösterdi isek, nezaketsiz bu davranışa da asil duruşumuzu göstermek zorundayız.
ARMUT SEÇER GİBİ GAZETECİ SEÇMEYİN!
‘Elma, armut seçer gibi’ gazeteci seçen bu çokbilmiş arkadaşlara son olarak şunları söylemek isterim; birkaç gazeteci bir araya geldiğinizde “Gazeteciliğin okulunu okumamış kişiler gazetecilik yapmasın. İmamdan gazeteci olmaz, şundan gazeteci mi olur?” gibi saçma önyargılarda bulunmayın! Sadece işinizi yapın!
Nice okullar bitirip de hala ‘adını-soyadını’ yazamayan birçok basın bürosu çalışanı biliyoruz. Ve hangi partiden olurlarsa olsun o belediyeye ‘torpil’ ile getirildiklerini de…
Gelen basın bültenlerinin metinleri, onların nasıl ‘iyi (!) birer gazeteci’ olduklarını bize anlatmaya yetiyor da artıyor bile!
Hazırlayıp gönderdikleri haber metinlerini düzeltinceye kadar göbeğimiz çatlıyor!
Klasik ‘devlet memuru’ anlayışıyla hazırlandığı çok belli olan bu metinleri o şekliyle yayına alsak, okuyucumuz bize ağzıyla değil başka bir yeriyle güler herhalde.
Zaten bu ‘büyük gazeteci’ arkadaşların serbest piyasadaki herhangi bir yayın kuruluşunda bu mesleği icra edebileceğine ise ihtimal dahi vermiyorum.
Muhtemelen sabah başladıkları işlerinden akşamüstü kovulurlar!
Ve biz ve bizim gibiler tüm bunları görmezden geliyor, sadece işimizi yapmaya çalışıyoruz.
Gölge etmesinler, başka ihsan istemiyoruz onlardan…
Kalın sağlıcakla…