Gazeteler, radyo, televizyon derken son olarak sosyal medya kanalları ile medya artık her alanda hayatımızın önemli bir kısmını işgal etmiş oldu. Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. En küçük işletmeler dahi kendilerine medya sektörünün herhangi bir alanında yer bulmak ve reklam tanıtım ayağını kurgulamak zorunda. Aksi halde şirketlerin var olmaları, kendi sektörlerinde yer edinmeleri ve sürdürülebilir olmaları mümkün gözükmüyor.
Post modern dünyada herhangi bir şirketin marka olabilmesi ve bu markanın yok olma tehlikesinden uzak durarak varlığını devam ettirebilmesi başlı başına bir problemdir. Reklam ve tanıtıma dev bütçeler ayırmayan şirketlerin marka olabilmesi ise neredeyse imkansızdır. Son yıllarda ise sadece ana akım medya üzerinden yürütülen yüksek bütçeli reklamlar bile yeterli gelmemektedir. Özellikle genç neslin neredeyse hiç televizyon izlememesi, ortalama her bir insanın en az üç yada dört sosyal medya hesabının olması, yine genç neslin haber alma kaynağı olarak da sosyal medya hesaplarını yada akıllı telefon uygulamalarını kullanması bütün şirketlerin reklam ve tanıtım çalışmalarını sosyal medya kanalları üzerinden ayrıca kurgulaması gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Sosyal medya kullanımının artması, her girişimcinin şirket işlemlerini bitirir bitirmez şirket adına bir sosyal medya hesabı açmasını zorunlu hale getirmiş durumda. Küresel şirketleri ele aldığımızda durum çok daha ilginç boyutlara ulaştı bile. Bugün bırakın küresel şirketleri orta ölçekli işletmelerin dahi sosyal medya yöneticileri ya da kurumsal olarak sosyal medya yönetimini devrettikleri yönetici/danışman firmaları var. Artık sosyal medyada var olmadan bir şirketin hayatına devam etmesi pek de mümkün gözükmüyor. Hele hele bu şirket küresel ölçekte iş yapıyorsa durum çok daha farklı noktalara ulaşmış bulunuyor.
Burada şirketlerin sosyal medya üzerinden yaptıkları reklam ve tanıtım çalışmalarından bahsediyoruz. Yani e-ticaret konusu bahsimizin dışında yer alıyor. Son yıllarda popülaritesi ve kullanımı her gün biraz daha artan e-ticaret ayrıca değerlendirilmesi gereken bir büyük alanı ifade ediyor. Sadece e-ticaret üzerine açılan web adresleri, sosyal medya kanallarının e-ticaret amaçlı kullanımı akıl almaz boyutlara ulaştı bile. Bu konuyu başka bir yazımızda müstakil olarak ele almak üzere burada noktalayarak biz yine konumuza dönelim.
Sadece işletmelerin değil, vakıf, dernek, siyasi parti ve sair tüm kurumların sosyal medya hesapları bulunmaktadır. Tıpkı işletmelerde olduğu gibi hangi kurum ya da kuruluş olursa olsun sosyal medya hesabı olmadan toplumda yer edinmek gibi bir konu söz konusu bile değildir. Bugün, kişi, kurum ve kuruluşların neredeyse tamamına yakını sosyal medya hesapları açıyor. Bu durum çok da zor değil ve hatta bir sosyal medya hesabının açılmasının kolaylığı, maliyetinin olmaması meselenin çok daha basit gibi görülmesine sebep olsa da aslında konu bir sosyal medya hesabı açmakla bitmiyor, bilakis sosyal medya hesabı açtıktan itibaren başlıyor.
Günümüz dünyasında neredeyse tüm işletmelerin sosyal medya hesabı olmasına rağmen çok azının bu alanda başarılı olduğu görülmektedir. Bunun sebepleri özetle, sosyal medya kullanımının bilinmemesi ve bu sebepten ortaya çıkan yanlışlıklar, kalitesiz ve hatalı paylaşımlar, nitelikli içerik üretiminin olmaması, stratejik kullanım hataları gibi durumlardan kaynaklanmaktadır. Özellikle sosyal medya kullanımında profesyonel destek alınmaması, konuya hakim olmayan kişilerin istihdam edilmesi, takipçi psikolojisini bilmeden ortaya konulan reklam ve tanıtım çalışmaları, yetersiz personel ve bütçe ile iş çıkarma gayreti gibi sebepler arzu edilen sonucun aksine durumların oluşmasına vesile olmaktadır.
Yukarıda kısaca özetlediğimiz hususlara dikkat eden küresel şirketlerin sosyal medyayı en nitelikli şekilde kullandıkları ve istedikleri etkiyi fazlası ile başardıkları bilinmektedir. Bu bağlamda gereken tüm tedbirleri almalarına rağmen bazen bu şirketlerin dahi zorluklarla karşılaştıkları da görülmektedir. Mesela ülkemizin en büyük hava yolu şirketlerinden birisinin sosyal medya üzerinden yürüttüğü bir sosyal sorumluluk projesinde karşılaştığı zorluk bu konuya verilecek önemli örneklerden biridir. Geçtiğimiz yıllarda Van’da yaşanan deprem felaketine karşı her sayfa beğenisine bir miktar yardım yapma taahhütü toplum tarafından depremzedelerin içinde bulundukları durumun suiistimal edilmesi olarak algılanmış ve şirket büyük bir toplumsal tepki ve dolayısıyla zarar ile karşı karşıya kalmıştır. Yani sosyal medya kullanımı kolay gözükse de çok kırılgan bir yapıya sahiptir. En ufak bir hatanın bir anda toplumsal bir trajediye dönüşmesi an meselesidir. Yine buna benzer örnekleri sıklıkla, özellikle siyasilerin ve popüler kişilerin zaman zaman sosyal medya hesapları üzerinden yaptıkları açıklamalardan sonra ülke gündemine bomba gibi düştüklerini ve ne zor zamanlar geçirdiklerini bilmeyen yoktur.
Yine küresel şirketler bağlamında konuyu ele alacak olursak, sosyal medya dünyasının en nitelikli kullanıcılarının onlar olduğunu görüyoruz. Yani, hem geleneksel hem de yani medya kanallarında kontrol yine küresel şirketlerin elinde. Birçok küresel marka, medya çalışmalarından dolayı müşteriyi kendisini aramaya sevk ediyor. Kullanımın haram mı, helal mi olduğu tartışılan bir içecek markası Ramazan ayında duygulara ve insan psikolojine yönelik yaptığı başarılı bir reklam çalışması neticesinde sofralarımızın baş köşesini işgal edebiliyor. Yine iyi bir reklam, küresel bir markanın, hak ettiğinin çok üzerinde bir tutarın ödenerek kendisine sahip olunmasına sebep olabiliyor. Bir başka marka, yine reklam çalışmalarındaki başarı neticesinde kendisine sahip olmanın bir ayrıcalık olduğu duygusunu işleyebiliyor.
Sosyal medyanın bizatihi kendisinde de aynı algı söz konusu. Bugün hepimizin elinde akıllı telefonlar var çünkü herkes akıllı telefon kullanıyor. Hepimizin Facebook hesabı var çünkü herkesin Facebook hesabı var. Hepimiz Whatsapp üzerinden haberleşiyoruz çünkü Whatsapp’ı olmayan garip karşılanıyor. Hepimizin Twitter hesabı var çünkü takip edilme arzusu psikolojik bir konu. Lise çağındaki gençlerimizin çoğu Instagram kullanıyor çünkü arkadaşlarının çoğu aynı hesap üzerinden iletişim halinde.
Diğer küresel markalarda da durum bundan çok farklı değil. Sebebi çok bilinmese de Swatch marka saat takmak bir ayrıcalık meselesi, gençler spor ayakkabı alacaksa bu Nike ya da Adidas olmak zorunda, kot Mavi Jeans olmazsa rahat edilemiyor, gözlük eğer Rayban ise anlamlı, eğer kola içen birisi iseniz bu Coca Cola olmak zorunda, kahveyi Starbucks’tan içmek durumundasınız ve daha neler neler. Peki neden? Bu algı nasıl oluştu? Mutlaka bahsi geçen markaların ortaya koydukları bir kalite var ama onları diğerlerinden ayıran konu insan psikolojini iyi bilmeleri, reklam ve tanıtımda başarılı olmalarıdır. Bir vesile ile medya üzerinden kendilerinin farklı olduğu algısını oluşturmayı başarmış olmalarıdır.
Aslında hemen her küresel markanın bir muadili var ama onları ayakta tutan ve vazgeçilmez oldukları algısını oluşturan sebeplerin başında reklam ve algı yönetimi gelmektedir. Bir diğer enteresan detay ise geleneksel dönemlerden bugüne her zaman reklam çalışmalarına önem vermiş olmalarıdır. Mesela hatırlarsanız, daha köy bakkallarının ilk açıldığı yıllarda bakkal tabelalarına Coca Cola’nın sponsor olması. Pazarlama ağının Amerika’dan Anadolu’nun en ücra köylerine kadar uzanabilmiş olması. İşte bu reklam ve tanıtım faaliyetlerinin gücünün bir göstergesidir. Meşhur bir anlatım vardır, Yahudi bir iş adamı şöyle der, “eğer 10 liram varsa bunun 9 lirasını reklama harcarım.” İşte bu örnek belki de başından beri anlatmak istediklerimizi en güzel şekilde özetlemektedir.
Son olarak, marifet, bağırmak, protesto etmek değil, eğer ortada istemediğimiz halde bile olsa bir başarı varsa, buna kızıp karşı propaganda oluşturmak yerine, bu başarının sebeplerini araştırıp daha iyisini ortaya koyabilmektir. Onlar başardıysa, biz de başarabiliriz.