Bayramlar, ortak paydamız olarak kutladığımız çok özel günlerdir. Paylaşmanın, sevincin ve mutluluğun zirve yaptığı bu günlerde karşılıklı ziyaretler ilişkileri pekiştirmektedir. Yüz yüze görüşmek, hasret gidermek ve sılayı rahim yapmak için önemli bir fırsat olarak görülmeli ve değerlendirilmelidir.
Günümüzde bayramlar formatından biraz uzaklaşmış olsa da büyük oranda geleneksel olarak kutlanmaktadır. Bunun yanında bayramı tatil fırsatına çevirerek ortadan toz olanlar da yok değildir. Turizm sektörü bu işe ticari açıdan bakıp cazip fırsatlarla insanların aklını çelmesi de arafta olanları kendisine çekmektedir.
Bayramlar, süreleri belli olan zaman dilimleri oldukları için bu limitler dâhilinde kutlanırsa bir anlam taşımaktadır. Bayram geçtikten sonra yapılacak kutlama pek hoş karşılanmadığı gibi makbul de değildir. Sıcağı sıcağına, yakınımızdakileri mutlaka ziyaret etmeli, uzakta iseler mutlaka telefon ederek bayramları kutlanmalıdır. Makul süresi dışında arayarak kutlamaya çalışma bayramın doğasıyla bağdaşmaz. Bazı kişiler “geçmiş bayramınız mübarek olsun” diyerek geçmişe göndermede bulunmaktadırlar. Geçmiş, geçmişte kaldığına göre bunu ısıtıp önümüze koymak çok mantıklı değildir. Geçmişe takılı kalıp geleceği ıskalamak bizim toplumda çokça yaygındır. Birisi bir söylem ortaya koyduğu zaman çoğu zaman sorgulamadan onu kullanmak yaygın bir kanaattir.
Oysaki bu kadar kolay kabul etmemek kendi akıl ve izanımızla meseleye rasyonel bakış açısı geliştirmemiz gerekir. Düşünce tembelliği olarak mevcut olanı alıp kullanmak hem kolaycılık hem de taklitçilikten başka bir şey değildir. Bu durum yeni nesiller içinde olumsuz örnek oluşturarak yozlaşmayı beraberinde getirmektedir. Toplumda birçok söylem ve hareket bilinçli değil de öyle görüldüğü için doğru kabul edilerek taklit edilmektedir. Oysaki doğru bildiğimiz birçok yanlış uygulama bu şekilde ortaya çıkmıştır.
Bu sorgulamayı en iyi küçük çocuklar yapmaktadırlar. Öğrenme açlıkları doyuma ulaşmadığı için sürekli soru sorarak “bu ne? Mu ni?“ diyerek sizi canınızdan bezdirirler. Onları susturmak için değil, sabırla doğru bilgileri genç dimağlarına nakşetmek gerekir. Yalan ve yanlış bilgilerle zihinlerini doldurduğumuz da bunları düzeltmeleri bir ömre bedel olacaktır.
Sonuç olarak; “demir tavında dövülür” atasözü çerçevesinde olaylara bakmak ve değerlendirmek netice için yeterli olacaktır. Bayramları süresi içerisinde kutlamak ve sonrasında defteri kapatmak gerekir. Geçmiş bayram diye bir şey olamaz, o yaşandı ve bitti yol almak için ileriye bakmak gerekir. Fırsatı kaçırdıysanız önümüzde ki bayramı daha verimli kullanmak için plan yapmaktan başka seçeneğinizin olmaması gerekir.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın