KESİN DAVET 56
DÜNYAYI TERK Mİ EDELİM
Şimdi önümüzde bir gerçek var. Biz imtihan için bu dünyaya gönderilmişiz. Evet ebedi ve sonsuz hayat bu dünyada kazanılacaktır. Dünyaya çalışmayın denmiyor. Ama dünya çalışmalarımızı da sonsuz hayata sermaye yapabilir miyiz?
Mesnevi-i Nuriye’de bu konu hemen her “İ’lem” anlatımlarında çok güzel bir şekilde sunulmaktadır. Burada bu konuya bakalım nasıl yaklaşım var:
"İ'lem eyyühe'l-aziz! Bil ey aziz kardeşim!
Dört şey için dünyayı kesben değil, çalışmayı bırakarak değil,
kalben terk etmek lâzımdır:
1- Dünyanın ömrü kısa olup süratle zeval ve guruba, sona ve batmaya gider.
Zevalin elemiyle, visalin lezzeti zeval buluyor.
Ayrılığın üzüntüsüyle, kavuşmanın lezzeti yok oluyor.
2- Dünyanın lezaizi, lezzetleri zehirli bala benzer.
Lezzeti nisbetinde elemi de, acısı da vardır.
3- Seni intizar etmekte, beklemekte ve senin de süratle ona doğru gitmekte olduğun kabir,
dünyanın ziynetli, lezzetli şeylerini hediye olarak kabul etmez.
Çünkü dünya ehlince güzel addedilen şey, orada çirkindir.
4- Düşmanlar ve haşerat-ı muzırra, zararlı böcekler arasında bir saat durmakla dost ve büyükler meclisinde senelerce durmak arasındaki muvazene, denge,
kabir ile dünya arasındaki aynı muvazenedir, dengedir.
Maahâzâ, bununla beraber Cenab-ı Hak da bir saatlik lezzeti terk etmeye davet ediyor ki senelerce dostlarınla beraber rahat edesin.
Öyle ise kayıtlı ve kelepçeli olarak sevk edilmezden evvel,
Allah'ın davetine icabet et.
ALLAH’IN CC FAZL U KEREMİ
Dünyada çalışırken kazandıklarımızın da sonsuz hayatı kazanmaya faydası olabilir mi?
Fesübhanallah, Cenab-ı Hakk'ın insanlara fazl u keremi o kadar büyüktür ki insana vedia, emanet olarak verdiği malı,
büyük bir semeni, fiyat ile insandan satın alır,
ibka, sonsuzlaştırır ve himaye eder, koruması altına alır.
Eğer insan o malı temellük edip, sahiplenip Allah'a satmazsa büyük bir belaya düşer. Çünkü o malı uhdesine almış, üstlenmiş oluyor.
Halbuki kudreti taahhüde, üstlenmeya kâfi gelmiyor.
Çünkü arkasına alırsa beli kırılır;
eli ile tutarsa kaçar, tutulmaz.
En-nihayet meccanen fena olur, karşılıksız yok olur gider,
yalnız günahları miras kalır. (17/122)
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
08.04.2020