Anasayfa
Yazarlar
Erol Aydın
Yazı Detayı
Bu yazı 4656+ kez okundu.
İSTİF ÇAĞINDA İSTİFİ BOZMAK
Yaşadığımız çağa bakış açınıza göre değişik isimler verebilirsiniz. Bunların hepsi de doğrudur fakat genel kabul görmüş adlandırmalar da bir realitedir. Yaşadığımız dönem ve ortaya koyduğumuz tercihler bizi bir doyumsuzluğa sürüklemektedir. Bu dizginlenemez alış-veriş çılgınlığı beraberinde de istifi getirmektedir. Bu yüzden de bu çağ aynı zaman da bir İstif Çağı’dır.
Tüketim toplumu ve onun dayatması olan reklamlar bunun yanında ortaya konan algıyla bilinçaltımız sürekli almaya odaklanmış durumdadır. Gerçekten ihtiyacımız var mı veya bunu almasam neyim eksik olurdu diye düşünmeden sadece almaya kodlanmış durumdayız. Bilişim çağının enstrümanları ile görsel ve işitsel olarak günün 24 saati sürekli bir bombardıman altındayız. Akıl ve mantık çerçevesinde ilk başlarda kesin olarak karşı çıksak da ilerleyen süreçte artık meseleyi kanıksayarak olabilir mi moduna geçtiğimizde vahşi kapitalizm sizi de ele geçirmiş olmaktadır.
Bu önlenemez trend yüzünden birçok insan bütçesini aşan bu harcamalarla sıkıntıya düşse de sorun değil yeter ki almaya devam edelim. Bu şekilde mutlu olacağını sandığı için de bir kısırdöngü ile kabuğunu kırması mümkün olmuyor. Burada küreselleşme dediğimiz ve ekonomik olarak sınırların ortadan kalktığı süreç herkesi olumsuz olarak etkilemektedir. Bu sorun sadece bizim değil, tüm dünyanın sorunudur. Bu yüzden de minimalizm diye bir akım başlatılmış bulunmaktadır. Bu aslında bir yaşam felsefesi ve aynı zamanda başkaldırıdır. Özet olarak her şeyin en basit ve sade halinin kullanılmasını öngörmektedir.
Oysaki bizim gerek inancımız ve gerek de geleneklerimiz israfı haram kılmış ve yasaklamıştır. Hatta bunu öyle bir boyuta taşımıştır ki “İki günü birbirine denk olan ziyandadır” diyerek çok daha büyük açıdan meseleye bir standart getirmiştir. Yeme, içme ve diğer ihtiyaçların dışında zamanın bile israfına karşı çıkılmıştır. Bu tür aksiyonlar geliştirilirken kendi değer ve kültürümüzden alıntı yapmaya bazı çevreler burun kıvırırken batıdan geldiğinde baş tacı yapılmaktadır. Aslında minimalizm dediğiniz felsefe Kur’an ve İslam’ın 1444 sene önce ortaya koyduğu esaslardır. Özümüze dönsek, içeriden bakabilsek çok uzaklara gitmeye gerek yok, çözüm elimizin altında fakat özgüven eksikliği ve komplekslerimiz buna ket vurmaktadır.
Sonuç olarak; sürekli alarak ve istifleyerek mutlu olmanıza imkân yoktur. Bunun yerine; paylaşmak, değer üretmek, anı biriktirmek, sevdiklerinize zaman ayırmak, seyahat etmek, gezmek, keşfetmek, farkında olmak size daha iyi gelecektir. Bunların farkına vardığınızda artık bambaşka bir insan olarak çizgi ötesine geçmiş olacaksınız ki bu da istifinizi bozmakla eş değer olacaktır ki az şey değildir.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
Ekleme
Tarihi: 06 Mart 2023 - Pazartesi
İSTİF ÇAĞINDA İSTİFİ BOZMAK
Yaşadığımız çağa bakış açınıza göre değişik isimler verebilirsiniz. Bunların hepsi de doğrudur fakat genel kabul görmüş adlandırmalar da bir realitedir. Yaşadığımız dönem ve ortaya koyduğumuz tercihler bizi bir doyumsuzluğa sürüklemektedir. Bu dizginlenemez alış-veriş çılgınlığı beraberinde de istifi getirmektedir. Bu yüzden de bu çağ aynı zaman da bir İstif Çağı’dır.
Tüketim toplumu ve onun dayatması olan reklamlar bunun yanında ortaya konan algıyla bilinçaltımız sürekli almaya odaklanmış durumdadır. Gerçekten ihtiyacımız var mı veya bunu almasam neyim eksik olurdu diye düşünmeden sadece almaya kodlanmış durumdayız. Bilişim çağının enstrümanları ile görsel ve işitsel olarak günün 24 saati sürekli bir bombardıman altındayız. Akıl ve mantık çerçevesinde ilk başlarda kesin olarak karşı çıksak da ilerleyen süreçte artık meseleyi kanıksayarak olabilir mi moduna geçtiğimizde vahşi kapitalizm sizi de ele geçirmiş olmaktadır.
Bu önlenemez trend yüzünden birçok insan bütçesini aşan bu harcamalarla sıkıntıya düşse de sorun değil yeter ki almaya devam edelim. Bu şekilde mutlu olacağını sandığı için de bir kısırdöngü ile kabuğunu kırması mümkün olmuyor. Burada küreselleşme dediğimiz ve ekonomik olarak sınırların ortadan kalktığı süreç herkesi olumsuz olarak etkilemektedir. Bu sorun sadece bizim değil, tüm dünyanın sorunudur. Bu yüzden de minimalizm diye bir akım başlatılmış bulunmaktadır. Bu aslında bir yaşam felsefesi ve aynı zamanda başkaldırıdır. Özet olarak her şeyin en basit ve sade halinin kullanılmasını öngörmektedir.
Oysaki bizim gerek inancımız ve gerek de geleneklerimiz israfı haram kılmış ve yasaklamıştır. Hatta bunu öyle bir boyuta taşımıştır ki “İki günü birbirine denk olan ziyandadır” diyerek çok daha büyük açıdan meseleye bir standart getirmiştir. Yeme, içme ve diğer ihtiyaçların dışında zamanın bile israfına karşı çıkılmıştır. Bu tür aksiyonlar geliştirilirken kendi değer ve kültürümüzden alıntı yapmaya bazı çevreler burun kıvırırken batıdan geldiğinde baş tacı yapılmaktadır. Aslında minimalizm dediğiniz felsefe Kur’an ve İslam’ın 1444 sene önce ortaya koyduğu esaslardır. Özümüze dönsek, içeriden bakabilsek çok uzaklara gitmeye gerek yok, çözüm elimizin altında fakat özgüven eksikliği ve komplekslerimiz buna ket vurmaktadır.
Sonuç olarak; sürekli alarak ve istifleyerek mutlu olmanıza imkân yoktur. Bunun yerine; paylaşmak, değer üretmek, anı biriktirmek, sevdiklerinize zaman ayırmak, seyahat etmek, gezmek, keşfetmek, farkında olmak size daha iyi gelecektir. Bunların farkına vardığınızda artık bambaşka bir insan olarak çizgi ötesine geçmiş olacaksınız ki bu da istifinizi bozmakla eş değer olacaktır ki az şey değildir.
Esenlik dileklerimle,
Erol Aydın
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.