BÜYÜK DEVLETİN SABRI: STRATEJİK DENGE VE ENTEGRASYON SİYASETİ
Dünya, büyük bir yeniden yapılanma sürecine girdi. Bazı devletler yıkılıyor, bazıları bölünüyor, bazıları genişliyor, bazıları da yeni kuruluyor. Tüm bu hareketliliğin nihai hedefi ise, küresel güçlerin hayali olan tek dünya devleti. Ancak, binlerce yıllık devlet aklına sahip olan Türkiye Cumhuriyeti, böyle bir düzene mahkûm edilemez. Bu topraklar, 16 imparatorluk kurmuş bir devlet geleneğinin mirasını taşıyor. Öyle bir medeniyetten geliyoruz ki, çağ açıp çağ kapatan, dünyanın dört bir yanına adalet götüren bir gücün evlatlarıyız.
Bugün Türkiye Cumhuriyeti içinde bazı unsurlar, “Ben bu devleti yıkacağım ve kendi devletimi kuracağım” diyerek harekete geçerken, başka bir unsur “Ben kendi din anlayışımın mahsulü bir devlet kuracağım” diyerek yollarını ayrıştırıyor. Ancak, büyük devletin sabrını sınamak tehlikeli bir oyundur. Devlet, esnek ve kuşatıcı tutumunu ortaya koyarken, bazı aktörler bunu zayıflık zannediyor. Oysa, Türk devlet aklı düşmanı diz çöktürmeyi, devleti parçalamaya çalışanlara karşı ise stratejik sabır göstermeyi bilir.
HÜDA PAR VE DEM’İN YANLIŞ ANLAYIŞI
Son yıllarda, HÜDA PAR ve DEM, farklı kamplarda da olsa, aynı yanılgıya düştü. Devletin onlara şefkat elini uzatması, sistem içinde entegre etmeye çalışması, bu unsurlar tarafından devlete meydan okuma hakkı olarak yorumlandı. HÜDA PAR, Hizbullah’ın Anadolu ayağı olmaya kalkıştı; DEM ise uluslararası güçlerin yönlendirmesiyle Türkiye’yi zayıflatma çabasına girdi.
Türkiye, İran’ın desteklediği radikal yapıların Anadolu’ya sirayet etmesine izin vermez. İsrail’in Ortadoğu’da “kaybolmuş kavim” senaryoları üretmesine karşı da tetikte kalır. Bu coğrafyada, devlet dışında bir güç odağına izin verilmez. Bunu anlamayanlar, dış güçler desteğini çektiğinde sahipsiz kalacaklarını bilmelidirler.
DEVLET, HER ZAMAN HESAP YAPAR
Türk devlet aklı, HÜDA PAR’ı Cumhur İttifakı içine alarak, DEM’i ise Millet İttifakı’na yaklaştırarak, bu unsurların entegre olup olmayacağını test etti. Ancak bu iki yapı da, devletin gücünü kabullenmek yerine kendilerini alternatif bir güç gibi görmeye kalkıştı. HÜDA PAR, devlete rağmen bir din anlayışı inşa etmeye çalışırken; DEM, uluslararası aktörlerin oyununda figüran olmayı seçti.
Oysa büyük devlet, kendi içindeki tüm unsurları kuşatır ve yönlendirir. Türk devlet geleneğinde, ayrılıkçılığa ve radikal din anlayışına yer yoktur. Kimse, evin içinde ayrı bir ev kuramaz. Bunu zorlayanlar, devletin stratejik sabrını sınadıklarını ve bunun bir bedeli olacağını bilmelidirler.
SON SÖZ: TEK DÜNYA DEVLETİNE KARŞI TEK ÇÖZÜM, BÜYÜK TÜRKİYE’DİR
Küresel düzen, ulus-devletleri yok ederek tek bir dünya devleti kurmayı amaçlıyor. Ancak Türkiye, bu plana karşı en büyük antitezi oluşturmaktadır. Tarih boyunca küresel güç dengelerini değiştiren, çağ açıp çağ kapatan, insanlığa umut olan bir devleti, birkaç aktörün hevesiyle sarsmak mümkün değildir.
Buradan açık çağrıdır:
Devletin içinde barış ve huzur içinde yaşamak isteyen herkes, bu büyük güce entegre olmalıdır. Kimse, dış güçlerin kuklası olmamalıdır. Çünkü devlet, günü geldiğinde sahada ne yapacağını çok iyi bilir.
Bütün dünya bilsin ki: Türkiye diz çökmez, devletiyle birlikte yükselir!
✍️ İlteriş Ülkü