DEVLET NASIL BİR SİVİL KURULUŞ İSTİYOR?
Medeniyet: Geçmişten Geleceğe Bir İnşa Süreci
Bizler, dünyaya medeniyet sunmuş bir milletiz. Uygurlar’dan Selçuklular’a, Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne kadar uzanan çizgide, çağının üstünde bir medeniyet inşa etmiş bir milletin evlatlarıyız. Ancak bugün karşımızda küresel bir mücadele var: Batı medeniyetinin değerleri, toplumumuzun sosyal dokusunu zayıflatmaya çalışıyor. Bu noktada, devletin bizden beklediği şey, gönüllü kuruluşların halkın sosyal yapısına uygun hareket etmesi ve asli görevlerini yerine getirmesidir.
Devlet ne bekliyor?
Sivil kuruluşlar nasıl hareket etmeli?
Sorularımız net, cevaplarımız da bir o kadar açık olmak zorunda.
Sivil Kuruluşların Görevi: Medeniyetin Koruyucusu Olmak
Devlet, sivil toplumun belli başlı temel noktalarda halkın medeniyet bilincini korumasını bekler. Bunlar, dini ve kültürel yapılar başta olmak üzere, toplumun her kesimini içine alan kuruluşlardır. Dini kuruluşlar, halkın değerlerinin erozyona uğramasını önleyecek, kültürel kuruluşlar ise tarihî ve milli kimliğimizi yaşatacak biçimde organize olmalıdır.
Köşe başlarını tutmak için birbirleriyle mücadele eden yapılar…
İhale savaşına giren dernekler…
Yer kavgasına düşen vakıflar…
Bunlar, medeniyet inşa etmez!
Bugün bizden beklenen şey, özümüzü koruyarak özgün, özgür ve bize uygun bir medeniyet inşa etmemizdir.
Öze Dönüş: Medeniyetin İnşasında Zihniyet Değişimi
Bugün şehir ve kent ayrımına girmemize gerek yok. Eğer içinde bizler yoksak, kavramların bir önemi de yoktur. Unutmayalım ki, İngiliz ajanı Lawrence, Arap giysisiyle İngiltere’ye hizmet etti. Biz ise takım elbise içinde kendi medeniyetimize hizmet etmeliyiz!
Dar kalıplardan çıkmalıyız.
Öze dönüş için birlikte çalışmalıyız.
Siyasi kavgaların dışında kalmalıyız.
Medeniyetin inşasını isteyenlerin politik hesaplarla vakit kaybetmeye lüksü yoktur. Akıllı füzeler gibi, hedefe odaklanmış bir biçimde hareket etmeliyiz. Çünkü…
Ömür sermayesi azdır, yapılacak işler ise çoktur!
⚖️ Medeniyetin Temel Ayakları
Bir medeniyet, sadece tek bir unsura dayanarak inşa edilemez. Tıpkı sağlam bir bina gibi, birden fazla güçlü ayağa sahip olmalıdır:
İmar – Şehirleri ve yaşam alanlarını medeniyetin ruhuna uygun inşa etmek.
Eğitim – Nesilleri bilinçli, ahlaklı ve güçlü yetiştirmek.
Savunma – Dış saldırılara karşı caydırıcı bir güç olmak.
Adalet – Halkın devletine güvenmesini sağlamak.
Ekonomi – Bağımsız bir ekonomik model kurarak, küresel sisteme boyun eğmemek.
Eğer bu beş unsurdan biri eksik olursa, medeniyetin inşası eksik kalır. Temeli sağlam olmayan bir bina nasıl ilk sarsıntıda yıkılırsa, yanlış kurulan bir medeniyet de en ufak bir krizde dağılır.
Devletin Beklentisi: Sosyal Dokuya Uygun Kurumlar
Devlet, sivil yapıların aktif ve etkili olmasını ister. Ancak bunu yaparken hantallaşmış bürokrasiye teslim olmak yerine, etkin çözümler üretmelidir. Sorunlar ortaya çıktığında, devletin refleksi hızlı olmalı, sivil yapıların sorunları çözmesi teşvik edilmelidir.
Peki, sivil yapılar devletten ne bekler?
Şeffaflık! Kurumların hesap verilebilir olması.
Hukuk! Medeniyet inşasını engelleyecek her şeyin önceden kanunlarla önlenmesi.
Koruma! Kültürel, dini ve ekonomik varlıkların korunması.
Bu noktada devlet ve sivil toplum, karşılıklı bir uyum içinde hareket etmelidir.
Son Söz: Büyük Milletler Medeniyet İnşa Eder!
Büyük milletler, yalnızca kendi çıkarlarını düşünen milletler değil, insanlığa medeniyet sunan milletlerdir. Küresel ölçekte düşünmeli, insanlığın huzuru için mücadele etmeliyiz.
Birleşmiş Milletler binasının karşısına Türk Evi’ni inşa ettiğimizde, aslında tüm dünyaya bir mesaj verdik:
“İnsanlığın umudu biziz!”
Ancak bu umudun boşa gitmemesi için medeniyet inşasına hızla dönmeliyiz.
Eğer devlet ebediyse, medeniyeti de ilahi olmalıdır!