İsmail AKGÜN
Köşe Yazarı
İsmail AKGÜN
 

FİLOZOFLAR BİZİM İÇİN NE ANLAM İFADE EDİYOR?

Geçmişten günümüze kadar çok sayıda filozof/bilge yaşamış. Kimisini hiç duymadık. Kimisini de duyduk ama umursamadık. Oysa her biri insanlık için ne büyük eserler, sözler bırakmış. Yeter ki ders alalım, ibret alalım! Bu yazımda aktüaliteyle de ilgili olduğu için iki filozoftan yardım alarak mesajlarımı sizlere ulaştırmak istiyorum. Aslında her biri birer derya! Birisi Sokrates, MÖ 469- 399 yılları arasında yaşamış Antik Yunan filozofu ve Yunan felsefesinin de kurucularındandır (Vikipedia). Platon, Sokrates'in öğrencisi, Aristo'da Platon'un öğrencisidir. Diğeri ise İbn-i Haldun, 1332 yılında Tunus'ta doğmuş ve 1406 yılında (yaklaşık 700 yıl önce) Kahire'de vefat etmiş Müslüman bir deha/âlim/filozoftur. Sokrates, “at sineği” metaforuyla; eleştirel ve cesur tavırlarıyla toplumun sorunlarına kayıtsız kalmamış, haksızlığa karşı çıkmış, toplumdaki sorunlara işaret ederek çözüm yolları sunmuştur. Sokrates’in öğrencisi Eflatun/Platon tarafından kaleme alınan “Sokratesin Savunması” adlı eser ile günümüze ulaşan bilgilere göre, yargılanıp baldıran zehiri ile öldürülen Sokrates savunmasında; “Şayet beni öldürürseniz, kendisini kente adamış birisini... Bir at sineğinin dürterek uyandırmasına muhtaç, hantal ve miskin bir ata benzeyen bu devlete kendini adamış böyle bir kimseyi kolay kolay bulamazsınız. Tanrı bana öyle geliyor ki, beni bütün gün boyunca hiç pes etmeden yanınıza oturup sizleri uyandırabilecek, doğruları gösterebilecek ve gerektiğinde azarlayacak bir at sineği olarak tebelleş etmiş bu kente” sözleriyle aslında filozof-devlet ilişkisini anlatmaktadır (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2400997). Bir anlamda politik gücü elinde bulunduran devlet; atı, filozof ise onu rahatsız eden; at sineğini temsil etmektedir. İbn-i Haldun, çocukluk ve gençlik yıllarında birçok medresede eğitimler almış ve bilgilerini devlet adamlarına sunma fırsatı bulmuştur. Bu nedenle de önemli görevlere getirilmiştir.  Birikimleri, yazdığı "Mukaddime" adlı eseriyle günümüze kadar taşınmıştır. Mukaddime, Felsefe, fıkıh, devlet yönetimi, vergi gibi önemli konuları içermektedir. Görüşleri gerçekçi ve günümüze bile hitap ettiğinden dolayı pek çok bilgeyi etkilemiş ve etkilemeye devam etmektedir. Siyasetçi ve iş insanı Besim TİBUK, 1981 yılında ABD Başkanı seçilen (1981-1989) Ronald Reagan'ın basın toplantısındaki konuşmasını şöyle aktarmaktadır, "Reagan, ABD'de ki vergileri %60'ın üzerinden %28’ler seviyesine indirmiştir. Örnek olarak da Müslüman filozof İbn-i Haldun'un eserini göstermektedir (https://m.youtube.com/watch?v=lBm_5vPKhCg). TİBUK, “İbn-i Haldun’un İsmini ilk kez Reagan’ın konuşmasından duymuştum" diye açıklamaktadır.  İbn-i Haldun, devletin üretim değil, pazardaki ölçü ve tartıyı denetlemek, aşırı fiyat artışlarını önlemek ve ticari faaliyetlere müdahale yerine denetim ve alan açıcı politikalar izlenmesi gerektiğini, ayrıca devletin girişimciliği de desteklemesi gerektiğini savunmaktadır. Özetle devletin asli işinin "düzenleme, denetleme ve güvenlik" olduğunu belirtmektedir. İbn-i Haldun, "Vergileri, olabildiğince düşük tut ve tüm mükellefler arasında dürüst, adil ve hakkaniyetli bir şekilde dağıt ve genelleştir. Ne üst tabakadaki soylu veya büyük zenginlerden, ne de kendi görevlilerinden, saray adamlarından ya da onların izleyicilerinden olması nedeniyle hiç kimseyi bundan muaf tutma ve hiç kimseye zorla, ödeme kapasitesinin üstünde bir vergi yükü yükleme..." diye açıklamaktadır ((https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/ibn-i-haldun-devlet-ve-vergi/698297). Vergiler, devletin giderleri için çok önemlidir ve kamunun finansmanını sağlar. Aşırı vergi,  üretim ve yatırım yapma isteğini azaltarak ekonomiyi krize sürükler! Azalan üretim ve yatırım, istihdamda daralmalara yol açar. Bu nedenle emek değersizleşir ve emeği ortaya koyan çalışana psikolojik baskı, diğer bir deyişle işyerinde yıldırma /mobbing uygulanır ve sonuç olarak çalışan değersizleşir. Çünkü "sen çıkarsan yerine çalışacak binlercesi var" sözleri havada uçuşur! Bu durum; çalışan, ailesi, toplum ve elbette ki zincirleme olarak devlet aygıtını çok olumsuz etkileyecektir. Hatta büyük kriz ve kaoslara bile yol açabilir! İbn-i Haldun, devletlerin kurulurken az vergi, yükseldikçe ve yaşlandıkça tersi olan çok vergi toplaması, vergilerin üretim ve yatırım yapılmaması nedeniyle bitmesine ve böylece yıkılmasına yol açacağını ifade etmektedir. Besim Tibuk, İbn-i Haldun’un bu konudaki çok önemli sözünü veciz bir şekilde, "Hangi İmparatorluk veya devlet çok vergi aldı, orasını batak gördüm. Hangi imparatorluk veya devlet az vergi aldı, orası gelişti. Çünkü insanlar orada daha şevkle çalıştılar " diye aktarmaktadır. İbn-i Haldun’a göre, devletin olgunluk döneminde bolluk ve zenginlik oluşur. Bitmez sanılan bu zenginlik nedeniyle devletin lüks, gereksiz ve gösterişe dönük harcamalar yapmasına yol açar. Bu da vergi gelirlerinin kamunun giderlerini karşılayamaz hale gelmesine neden olur. Devlet yöneticilerinin gereksiz ve lüks harcamaları terk etmeyerek bunun yerine ağır vergiler talep etmesi, vergi verenleri üretmekten (parasını faize veya başka yerlere yatırarak) vazgeçirecektir. Bu nedenle istenilen vergi de toplanamayacak, oluşan açığı kapatmak için şahsi mülkiyet dahil (karbon vergisi! birikim vergisi!...) bireylerin birikimlerini gasp ederek haksız uygulamalara başvurabileceğini belirtmektedir. Ülkede güven, üretim ve ticaret bozulacak, yatırım durma noktasına gelerek toplumun çöküşü gerçekleşebilecektir. İbn-i Haldun, toplumun çöküş nedenleri şöyle özetlemektedir; Dayanışmanın yok olması Üretimin zayıflaması Tüketim çılgınlığı Vergilerin artması Liyakatin dikkate alınmaması Adaletsizliğin yaygınlaşması Göçün hızlanması Gurur ve kibir Gösteriş Riyakarlık (dalkavukluk) ( https://www.oktayozdemir.com.tr/blog/ibn-i-halduna-gore-bir-toplumun-cokus-alametleri/) Ben ve arkadaşlarım, yıllardır Sokrates’in "at sineği metaforunu" çalışma hayatının vebası diye tanımladığım “mobbing” konusunda uyguluyoruz. Yani çalışma hayatının sorunlarıyla ilgili toplumsal bilinç oluşturup devletin ilgili kurumlarına da çözüm önerilerimizi sunmaya çalışıyoruz! Ekonomi, vergi ve diğer alanlardaki uzmanlar, sorunların çözümü için toplumsal kriz ve kaosa yol açabilecek konularda “at sineği metaforunu” uyguluyorlar ya da uygulamalılar. MÖ 475 yılında doğmuş Heraklitos'a göre "bilgelik, ayrı düşmektir her şeyden" diyerek toplum menfaati için yanlışlara muhalif olmayı savunmaktadır. Toplumsal bozulma, "at sineği" görevi yerine tayin, terfi, makam, kadro, ihale gibi menfaatlerin elden gitmemesi ya da onlara erişebilmek için dört maymun, "görmedim, duymadım, bilmiyorum ya da gördüm ama bizden" sonucu oluşmaktadır! Vicdanlarını (!) bastırmak için de "…ne büyük emekler verdik. Bunlar da bizim hakkımız! " derler! Bir de ideolojik saplantı var ki "bizimkiler yaptıysa bir bildikleri vardır!" sözleri ahlaki seviyemizin ağlanacak halde olduğunu göstermektedir. Mankurtlaştık. Üzgünüm. Düşünmek, sorgulamak çok zahmetli geliyor. Birileri düşünsün biz de slogan atalım! Küresel sistemin efendileri(!) ne emrederse sorgusuz yapalım! Yeter ki konfor alanımız yok olmasın! Esasen her istediklerini yaparsan, sen dahil herkesin konfor alanıyla birlikte her şeyi yok olacak!... Özel uçakla ve yatla yemek yemeye gidenler; “iklim, karbon, kıtlık, ineklerin gazı, yapay et, yeni pandemiler, sivrisinek, dünya nüfusu çok bu nedenle azaltılmalı…” diyorlar! On bin inek, bir özel jet kadar havayı kirletir mi? Akletmek ve sorgulamak gerekmez mi? Peş peşe buğday tarlaları yanıyor ve tahıl siloları patlıyor. Eş zamanlı birçok yerde orman yangınları ne hikmetse rüzgârlı havalarda başlıyor! Masmavi olan gökyüzü, uçaklarla spreyleniyor iddialarına "komplo teorisi" diye cevap verenler, farklı düşünenleri susturup yok saymak istiyorlar! Çünkü düşünen ve sorgulayan insanlar, asi görülüyor! Oysa komplocu diyenler akıldan uzak ve çelişkili açıklamalar yapıyor. Talimatla hareket edenler, araştırma ve inceleme zahmetini gereksiz görürler. Bu nedenle düşünme ve sorgulama yetileri de adeta yok olmuş durumda!... Daha güçlü ve gerçekten milli bir devlet ve millet için ve de sorunların çözümü için daha fazla "at sineklerine"  ihtiyaç var. Ancak, toplumun da en azından “neme lazımcılık ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın” girdabından çıkarak sorunları için çabalayan günümüz "Sokrates ve İbn-i Haldun’larına" sahip çıkması gerekiyor. Yarın, geç olabilir!... İsmail AKGÜN Eğitimci-Yazar Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği (MEYAD) Genel Başkanı akgismail@gmail.com
Ekleme Tarihi: 25 Haziran 2024 - Salı

FİLOZOFLAR BİZİM İÇİN NE ANLAM İFADE EDİYOR?

Geçmişten günümüze kadar çok sayıda filozof/bilge yaşamış. Kimisini hiç duymadık. Kimisini de duyduk ama umursamadık. Oysa her biri insanlık için ne büyük eserler, sözler bırakmış. Yeter ki ders alalım, ibret alalım!

Bu yazımda aktüaliteyle de ilgili olduğu için iki filozoftan yardım alarak mesajlarımı sizlere ulaştırmak istiyorum. Aslında her biri birer derya! Birisi Sokrates, MÖ 469- 399 yılları arasında yaşamış Antik Yunan filozofu ve Yunan felsefesinin de kurucularındandır (Vikipedia). Platon, Sokrates'in öğrencisi, Aristo'da Platon'un öğrencisidir. Diğeri ise İbn-i Haldun, 1332 yılında Tunus'ta doğmuş ve 1406 yılında (yaklaşık 700 yıl önce) Kahire'de vefat etmiş Müslüman bir deha/âlim/filozoftur.

Sokrates, “at sineği” metaforuyla; eleştirel ve cesur tavırlarıyla toplumun sorunlarına kayıtsız kalmamış, haksızlığa karşı çıkmış, toplumdaki sorunlara işaret ederek çözüm yolları sunmuştur. Sokrates’in öğrencisi Eflatun/Platon tarafından kaleme alınan “Sokratesin Savunması” adlı eser ile günümüze ulaşan bilgilere göre, yargılanıp baldıran zehiri ile öldürülen Sokrates savunmasında; “Şayet beni öldürürseniz, kendisini kente adamış birisini... Bir at sineğinin dürterek uyandırmasına muhtaç, hantal ve miskin bir ata benzeyen bu devlete kendini adamış böyle bir kimseyi kolay kolay bulamazsınız. Tanrı bana öyle geliyor ki, beni bütün gün boyunca hiç pes etmeden yanınıza oturup sizleri uyandırabilecek, doğruları gösterebilecek ve gerektiğinde azarlayacak bir at sineği olarak tebelleş etmiş bu kente” sözleriyle aslında filozof-devlet ilişkisini anlatmaktadır (https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2400997). Bir anlamda politik gücü elinde bulunduran devlet; atı, filozof ise onu rahatsız eden; at sineğini temsil etmektedir.

İbn-i Haldun, çocukluk ve gençlik yıllarında birçok medresede eğitimler almış ve bilgilerini devlet adamlarına sunma fırsatı bulmuştur. Bu nedenle de önemli görevlere getirilmiştir.  Birikimleri, yazdığı "Mukaddime" adlı eseriyle günümüze kadar taşınmıştır. Mukaddime, Felsefe, fıkıh, devlet yönetimi, vergi gibi önemli konuları içermektedir. Görüşleri gerçekçi ve günümüze bile hitap ettiğinden dolayı pek çok bilgeyi etkilemiş ve etkilemeye devam etmektedir.

Siyasetçi ve iş insanı Besim TİBUK, 1981 yılında ABD Başkanı seçilen (1981-1989) Ronald Reagan'ın basın toplantısındaki konuşmasını şöyle aktarmaktadır, "Reagan, ABD'de ki vergileri %60'ın üzerinden %28’ler seviyesine indirmiştir. Örnek olarak da Müslüman filozof İbn-i Haldun'un eserini göstermektedir (https://m.youtube.com/watch?v=lBm_5vPKhCg). TİBUK, “İbn-i Haldun’un İsmini ilk kez Reagan’ın konuşmasından duymuştum" diye açıklamaktadır.

 İbn-i Haldun, devletin üretim değil, pazardaki ölçü ve tartıyı denetlemek, aşırı fiyat artışlarını önlemek ve ticari faaliyetlere müdahale yerine denetim ve alan açıcı politikalar izlenmesi gerektiğini, ayrıca devletin girişimciliği de desteklemesi gerektiğini savunmaktadır. Özetle devletin asli işinin "düzenleme, denetleme ve güvenlik" olduğunu belirtmektedir.

İbn-i Haldun, "Vergileri, olabildiğince düşük tut ve tüm mükellefler arasında dürüst, adil ve hakkaniyetli bir şekilde dağıt ve genelleştir. Ne üst tabakadaki soylu veya büyük zenginlerden, ne de kendi görevlilerinden, saray adamlarından ya da onların izleyicilerinden olması nedeniyle hiç kimseyi bundan muaf tutma ve hiç kimseye zorla, ödeme kapasitesinin üstünde bir vergi yükü yükleme..." diye açıklamaktadır ((https://www.ekonomim.com/kose-yazisi/ibn-i-haldun-devlet-ve-vergi/698297).

Vergiler, devletin giderleri için çok önemlidir ve kamunun finansmanını sağlar. Aşırı vergi,  üretim ve yatırım yapma isteğini azaltarak ekonomiyi krize sürükler! Azalan üretim ve yatırım, istihdamda daralmalara yol açar. Bu nedenle emek değersizleşir ve emeği ortaya koyan çalışana psikolojik baskı, diğer bir deyişle işyerinde yıldırma /mobbing uygulanır ve sonuç olarak çalışan değersizleşir. Çünkü "sen çıkarsan yerine çalışacak binlercesi var" sözleri havada uçuşur! Bu durum; çalışan, ailesi, toplum ve elbette ki zincirleme olarak devlet aygıtını çok olumsuz etkileyecektir. Hatta büyük kriz ve kaoslara bile yol açabilir!

İbn-i Haldun, devletlerin kurulurken az vergi, yükseldikçe ve yaşlandıkça tersi olan çok vergi toplaması, vergilerin üretim ve yatırım yapılmaması nedeniyle bitmesine ve böylece yıkılmasına yol açacağını ifade etmektedir. Besim Tibuk, İbn-i Haldun’un bu konudaki çok önemli sözünü veciz bir şekilde, "Hangi İmparatorluk veya devlet çok vergi aldı, orasını batak gördüm. Hangi imparatorluk veya devlet az vergi aldı, orası gelişti. Çünkü insanlar orada daha şevkle çalıştılar " diye aktarmaktadır.

İbn-i Haldun’a göre, devletin olgunluk döneminde bolluk ve zenginlik oluşur. Bitmez sanılan bu zenginlik nedeniyle devletin lüks, gereksiz ve gösterişe dönük harcamalar yapmasına yol açar. Bu da vergi gelirlerinin kamunun giderlerini karşılayamaz hale gelmesine neden olur. Devlet yöneticilerinin gereksiz ve lüks harcamaları terk etmeyerek bunun yerine ağır vergiler talep etmesi, vergi verenleri üretmekten (parasını faize veya başka yerlere yatırarak) vazgeçirecektir. Bu nedenle istenilen vergi de toplanamayacak, oluşan açığı kapatmak için şahsi mülkiyet dahil (karbon vergisi! birikim vergisi!...) bireylerin birikimlerini gasp ederek haksız uygulamalara başvurabileceğini belirtmektedir. Ülkede güven, üretim ve ticaret bozulacak, yatırım durma noktasına gelerek toplumun çöküşü gerçekleşebilecektir. İbn-i Haldun, toplumun çöküş nedenleri şöyle özetlemektedir;

  1. Dayanışmanın yok olması
  2. Üretimin zayıflaması
  3. Tüketim çılgınlığı
  4. Vergilerin artması
  5. Liyakatin dikkate alınmaması
  6. Adaletsizliğin yaygınlaşması
  7. Göçün hızlanması
  8. Gurur ve kibir
  9. Gösteriş
  10. Riyakarlık (dalkavukluk) ( https://www.oktayozdemir.com.tr/blog/ibn-i-halduna-gore-bir-toplumun-cokus-alametleri/)

Ben ve arkadaşlarım, yıllardır Sokrates’in "at sineği metaforunu" çalışma hayatının vebası diye tanımladığım “mobbing” konusunda uyguluyoruz. Yani çalışma hayatının sorunlarıyla ilgili toplumsal bilinç oluşturup devletin ilgili kurumlarına da çözüm önerilerimizi sunmaya çalışıyoruz! Ekonomi, vergi ve diğer alanlardaki uzmanlar, sorunların çözümü için toplumsal kriz ve kaosa yol açabilecek konularda “at sineği metaforunu” uyguluyorlar ya da uygulamalılar. MÖ 475 yılında doğmuş Heraklitos'a göre "bilgelik, ayrı düşmektir her şeyden" diyerek toplum menfaati için yanlışlara muhalif olmayı savunmaktadır.

Toplumsal bozulma, "at sineği" görevi yerine tayin, terfi, makam, kadro, ihale gibi menfaatlerin elden gitmemesi ya da onlara erişebilmek için dört maymun, "görmedim, duymadım, bilmiyorum ya da gördüm ama bizden" sonucu oluşmaktadır! Vicdanlarını (!) bastırmak için de "…ne büyük emekler verdik. Bunlar da bizim hakkımız! " derler! Bir de ideolojik saplantı var ki "bizimkiler yaptıysa bir bildikleri vardır!" sözleri ahlaki seviyemizin ağlanacak halde olduğunu göstermektedir.

Mankurtlaştık. Üzgünüm. Düşünmek, sorgulamak çok zahmetli geliyor. Birileri düşünsün biz de slogan atalım! Küresel sistemin efendileri(!) ne emrederse sorgusuz yapalım! Yeter ki konfor alanımız yok olmasın! Esasen her istediklerini yaparsan, sen dahil herkesin konfor alanıyla birlikte her şeyi yok olacak!...

Özel uçakla ve yatla yemek yemeye gidenler; “iklim, karbon, kıtlık, ineklerin gazı, yapay et, yeni pandemiler, sivrisinek, dünya nüfusu çok bu nedenle azaltılmalı…” diyorlar! On bin inek, bir özel jet kadar havayı kirletir mi? Akletmek ve sorgulamak gerekmez mi? Peş peşe buğday tarlaları yanıyor ve tahıl siloları patlıyor. Eş zamanlı birçok yerde orman yangınları ne hikmetse rüzgârlı havalarda başlıyor! Masmavi olan gökyüzü, uçaklarla spreyleniyor iddialarına "komplo teorisi" diye cevap verenler, farklı düşünenleri susturup yok saymak istiyorlar! Çünkü düşünen ve sorgulayan insanlar, asi görülüyor! Oysa komplocu diyenler akıldan uzak ve çelişkili açıklamalar yapıyor. Talimatla hareket edenler, araştırma ve inceleme zahmetini gereksiz görürler. Bu nedenle düşünme ve sorgulama yetileri de adeta yok olmuş durumda!...

Daha güçlü ve gerçekten milli bir devlet ve millet için ve de sorunların çözümü için daha fazla "at sineklerine"  ihtiyaç var. Ancak, toplumun da en azından “neme lazımcılık ve bana dokunmayan yılan bin yaşasın” girdabından çıkarak sorunları için çabalayan günümüz "Sokrates ve İbn-i Haldun’larına" sahip çıkması gerekiyor. Yarın, geç olabilir!...

İsmail AKGÜN

Eğitimci-Yazar

Mobbing Eğitim Yardım Araştırma Derneği (MEYAD) Genel Başkanı

akgismail@gmail.com

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Demet Doğan
(24.06.2024 20:36 - #495)
Hocam! Kör, sağır,dilsiz bir topluma böylesine naif bir içeriği kaleme almanız çok büyük incelik. Bu yazıyı okuduktan sonra görülsün,duyulsun,konuşulsun
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Demet Doğan
(24.06.2024 20:36 - #496)
Hocam! Kör, sağır,dilsiz bir topluma böylesine naif bir içeriği kaleme almanız çok büyük incelik. Bu yazıyı okuduktan sonra görülsün,duyulsun,konuşulsun
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Okuyucu
(24.06.2024 21:37 - #497)
"MÖ 323'te Büyük İskender'in ölmesi sonrası Atina'da Makedon karşıtı bir tepki dalgası oluşunca Makedon olan Aristoteles'e karşı, dine saygısızlık davası açılması söz konusu olur. Bir ölümlüyü -Hermias'ı- anısına bir ilâhi yazarak ölümsüzleştirmekle itham edilir.[10] Bunun üzerine Aristoteles, Sokrates'in yazgısını paylaşmak yerine Atina'yı terk etmeyi seçer: kendi deyişiyle, Atinalılar'a "felsefeye karşı ikinci bir suç işlemeleri" fırsatını tanımak istemez.[14] Annesinin memleketi olan Eğriboz (Evboia) adasındaki Helke'ye sığınır. Ertesi yıl MÖ 322'de, altmış iki yaşında hayatını kaybeder." Wikipedia. Yargılanarak öldürülen Aristo değil Sokrates'tir. "Bazen Sokrates'in kendisini, tembel bir at gibi, "iğnesi" ile uyandırılması gereken Atina'nın "at sineği" olarak tanımladığı iddiası bulunur."
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.