TÜRKÇE’DE BULUŞUYORUZ
Yakın zamanlarda Türk Dili hakkında hoşa giden sözler söylenmeye başlandı. Unutulmaya başlanan kelimelerin yeniden Türkçeye kazandırılma çalışmaları ve dışardan gelen kelimelere karşı yeni Türkçe karşılık bulunması doğrusu olumlu atılan adımlar. Bu çalışmalar Türkçe açısından bize moral oldu. Türkçenin bu kadar zengin olduğunu öğrenen birçok kişiyi hayrete düşürürken elbette üzülen zavallılar da olacaktır. Bu ülkede yıllardır ‘uydurukça’ ve ‘sokak argosu’ nu Türkçe sananlar varmış meğer.
Türkçeyi bozmak üzerine Türk Milletine ihanet eden dil devrimcileri var. Ne zaman ki SSCB çöktü o zaman gördük ki Türkistan’daki Türk Devletlerinin çoğu bizim anladığımız ya da unuttuğumuz Türkçeyi konuşuyor. Hacca gidenler baktı ki Medine’deki alışveriş merkezlerinde dil Türkçe. Suriye’ye gezmeye gittik Halep, Şam sokakta bizimle Türkçe konuşuyor. Çin zulmü altında inleyen Doğu Türkistan en sade Türkçe ile konuşuyor. Ahıskalılar sürgünde yok olmadıysa Türkçeyi evlatlarına aynen aktardıkları içindir. O zaman bizim dille problemimiz yok. Problem devşirme kafalarda, cahil okumuş kesimde, zihniyeti bozuk olanlarda.
Türk Milletine elbette en hassas noktalardan saldırılar olacak hatta bunu da on yıllara yayacaklar. Önemli olan akıntıya içimizdeki bazı şuursuz ya da ihanetçilerin kapılması…
Dil; millet, kardeşlik, akrabalık demek. Dil; mensubiyet, hürriyet, bayrak demek. Dil, bir milletin varlık sebebi. Dil, demek devlet demek. Dil olmazsa millet de olmaz.
“İnsanlar konuşa konuşa anlaşır” atasözü dili şart koşuyor. Dilin odun sesli değil, su sesli, rüzgâr sesli olması istenir yani uzlaştırıcı, ortak buluşma noktası; “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır” atasözünde olduğu gibi. Dil olmadan edebiyat olmaz, kültür olmaz. “İnsanlar konuşmalarıyla tanınır, akıllarıyla kabul görürler” sözünden de anlaşıldığı gibi dil bir milletin varlığını sürdürmede önemli bir sebeptir.
D. Mehmet Doğan, Kültür Bakanlığı Özel Ödülleri ile ilgili açıklamasında, “Yazın ödülünü reddediyor, edebiyat ödülünü alıyorum!” derken çok önemli bir konuya işaret etmiş oldu. Bu konunun ilgililer tarafından vakit geçirmeden ele alınması gerekiyor. Artık Türkçeyi kelimeler üzerinden değil cümleler hatta konular üzerinden değerlendirmemiz daha doğru olacağını düşünülmelidir. O zaman Türkçedeki kelime zenginliğini anlamak mümkün olur. Konuların gidişatı düşünülmeden kelimeler kullanıldığında Türkçe de geri gitme ve ifade zorlukları başlar. Bu konuya uzmanlar bir an önce el atmalıdır.
Ayşe Arman “Hürriyet Pazar / 27 Kasım 2016” gazetesinde işadamı Bülent Eczacıbaşı ve sanatçı Gülse Birsel ile yaptığı röportajda, “Türkçe yıkılıyooooooo!” başlığını atarak çok önemli bir röportaja imza atmıştır. Bülent Eczacıbaşı, “Türkçesi dururken İngilizcesini kullanmak özenti değil mi?” diyor. Şirketinde Argo ve Uydurukça kullanılmasına karşı çıkıyor. Gürsel Birsel, “Biz, fikir birliğine zor varan bir millet olduğumuz için tartışma anlamında çok kelime vardır. ‘Münakaşa’, ‘münazara’, ‘ihtilaf’, hepsi farklıdır. Biz, ‘tartışma’ deyip geçmiyoruz. Türkçedeki bütün kelimeler eşsizdir.”
Yazarlar, Sanatçılar, İşadamları “Uydurukça Türk Dilinde kullanılamaz, Türkçe dünyanın en zengin dillerinden biridir. Biz Türkçeyi çok seviyoruz,” dediklerinde elbette Türkçe en iyi diller arasında yerini alacaktır, hem de en kısa zamanda.
Eğer yakın geçmişte yazılan eserleri günümüzdeki nesil anlamıyorsa o kişilerin hatası değil bir eğitim hatasıdır.
Bu konuda, Kültür Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı başta olmak üzere bütün bakanlıklarımızın titizlikle üzerinde durmasını bekliyoruz.
Türkçe de kullanılan her kelime bizim öz evladımız olmuştur, kökeni nereye dayanırsa dayansın, bağrımıza basıyoruz, vazgeçilemez.
Milleti millet yapan tek sebep dilidir. Aynı dili konuşmayan toplumlar eninde sonunda ayrışmaya mahkûmdur.
Dil reformlarla yapılmaz, dili millet yapar.
Mahir Adıbeş