Mesut Köseoğlu
Köşe Yazarı
Mesut Köseoğlu
 

BİRKAÇ MUKAYESE

BİRKAÇ MUKAYESE Hayatta bazı önceliklerimiz olur. Bu öncelikleri ifade ederken çok fazla zorlanmayız belki ama iş icraat sahasına gelince farkında olmadan söylediğimizle yaptığımızın ihtilafını görürüz. Askerdeyken sabahın beşinde şu cümleyi kurduğumu hatırlıyorum: “Yine hiçbir şey yapmayacağımız bir güne saat 5’te başladık.” O ortamdaki arkadaşların birçoğu ömründe saat 5’te kalkmamıştır. Hatta öyleleri vardı ki “Hiçbir güç 12’den önce uyandıramaz.” dedirten türdendi. Ama ne hikmetse orada kalkılıyor, kamuflajlar giyiliyor, düzgün bir şekilde sıraya geçilip o saatte uygun adım kahvaltı yapmaya gidiliyordu. Bazı hal ve günlerde komutanın bir sözüyle yerlerde sürünerek kışla çepeçevre turlanıyordu. Sonra terbiye eden “Rabb” yadıma düştü. Oysa Rabbimizin bizden istediği en zor şey rüku ve secde idi. Şimdi soru şu: Bütün kainatı Yaratan her sabah 5’te bile değil, 6, 6.30 gibi kalkıp kahvaltıdan önce iki rekatı farz olan sabah namazını kılarak güne başlamamızı isterken çoğumuz gaflet gösteriyorduk. Gençlerin &95’ten fazlası normal kalktığı saatten 15-20 dakika evvel kalkıp Kainatın Komutanı’nın küçücük bir emrini yerine getirmezken askerdeki (Yaratıcı’nın yanında) kıytırık bir komutanın emriyle imsak bile girmemişken kalkıyorlardı. Allah mı büyüktü bu gençler için oradaki komutan mı? Allah’tan mı korkuyorlardı bu arkadaşlar onun yarattığı aciz bir kuldan mı? Sorsak elbette Allah’ın büyük olduğu söylenecektir. Fakat uygulamanın bu ifadeye hiç de muvafık düşmediği su götürmez bir hakikattir. İsrafın en çok olduğu yer olarak gördüm peygamber ocağını. Zamanın boşa geçirilmesiyle ortaya çıkan zaman israfının dışında boşu boşuna kullanılan tonlarca su, çöpe atılan kazan kazan yemekler, ekmekler, meyveler ve daha nicesi. Her gün tüm bu israfata içim acıyarak şahit oluyordum. O zaman “Es-Sabur” ismini biraz daha iyi anladım. Evet, O sabredenlerin en büyüğü, en hayırlısıydı.  O Es-Sabur’du. Dünya üzerinde zulüm görenlerin acısını, feryadını da duyuyordu; bu feryatları duymazdan, bu zulümleri görmezden gelenleri de biliyordu. Ve küçücük, çok çok küçük, gözle dahi görülmeyen, canlıdan bile sayılmayan bir yaratık yayıldı dünyaya. Hani Tanrılık taslayan Nemrut’a topal bir sivrisineği musallat edip ölümüne vesile kılmıştı ya aynı o misal. Tüm dünya titriyor gözle bile görülmeyen bu yaratıktan. İnsanlar temizliğine daha çok dikkat ediyor, insanlarla olan münasebetlerinde daha bir mesafeli davranıyor. Bu yine bana dinimizin emirlerini hatırlatıyor. Günde beş defa abdest alarak namaz kılmamızı isteyen Rabbimiz, misvak kullanarak ağız sağlığımıza dikkat göstermemiz, giyimiyle kuşamıyla temizliğe özen göstermemiz noktasında bize örnek olan peygamberimiz apaçık karşımızdayken toplum ve dünya olarak birçoğunu dikkate almadık. Şimdi dezenfektanlarla gezen bir toplum haline getirildik. Allah’ın nikahımız olamayan kadınlarla veya kadınlar için erkeklerle koyduğu sınırlamalara riayet etmedik. O derece haddi aştık ki zina, eş cinsellik vs. sıradan bir hale gelmişti. Oysa şimdi erkekler bırak kadınların elini sıkmayı erkeklerle bile tokalaşmayacak derecede dikkat ediyorlar mesafeye. Kadınlar da keza öyle. Oysa Allah emretti diye karşı cinsle tokalaşmayanlara “gerici, yobaz” gibi yaftalar yapıştırılıyordu. Şimdi herkesten çok o millete “yobaz” diyenler dikkat ediyor bu hususa. Peki yine bir kıyaslama yapalım. Allah emretti diye bazı kurallara uymazken şimdi bir virüs korkusuyla bu kadar içtinap ediyorsak Allah’tan mı korkuyoruz yoksa bu küçücük virüsten mi? Allah mı büyük yoksa onun yarattığı bu mikroskobik varlık mı? Dahası aşık oluyor insanlar. Bu aşk için sevgilinin bir dediği iki edilmiyor. Ne denilse yapılıyor. Oysa sorsak Yartanın da sevildiği ifade ediliyor fakat onun her dediği yapılmıyor. O sevgili mi daha çok seviliyor yoksa Allah mı? O mu sevgiye daha layık yoksa Vedud mu? Hayatımızın her anında bu mukayeseleri yapmalıyız kanaatindeyim. Tüm duygu ve latifelerimizin ilk sırasında kim var? Allah’tan gayrısı varsa kendimizi bir hesaba çekme vakti gelmiş demektir. Allah’tan başkasından korkuyorsak, Rabbimizden ziyade başkasını seviyorsak, her anımızı bilip bizi ahirette hesaba çekecekten değil de dünyadaki birkaç kuldan daha çok utanıyorsak itikadımızı gözden geçirmenin vaktidir. Mesut Köseoğlu Samsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.
Ekleme Tarihi: 18 Mart 2020 - Çarşamba

BİRKAÇ MUKAYESE

BİRKAÇ MUKAYESE

Hayatta bazı önceliklerimiz olur. Bu öncelikleri ifade ederken çok fazla zorlanmayız belki ama iş icraat sahasına gelince farkında olmadan söylediğimizle yaptığımızın ihtilafını görürüz.
Askerdeyken sabahın beşinde şu cümleyi kurduğumu hatırlıyorum: “Yine hiçbir şey yapmayacağımız bir güne saat 5’te başladık.” O ortamdaki arkadaşların birçoğu ömründe saat 5’te kalkmamıştır. Hatta öyleleri vardı ki “Hiçbir güç 12’den önce uyandıramaz.” dedirten türdendi. Ama ne hikmetse orada kalkılıyor, kamuflajlar giyiliyor, düzgün bir şekilde sıraya geçilip o saatte uygun adım kahvaltı yapmaya gidiliyordu. Bazı hal ve günlerde komutanın bir sözüyle yerlerde sürünerek kışla çepeçevre turlanıyordu. Sonra terbiye eden “Rabb” yadıma düştü. Oysa Rabbimizin bizden istediği en zor şey rüku ve secde idi. Şimdi soru şu: Bütün kainatı Yaratan her sabah 5’te bile değil, 6, 6.30 gibi kalkıp kahvaltıdan önce iki rekatı farz olan sabah namazını kılarak güne başlamamızı isterken çoğumuz gaflet gösteriyorduk. Gençlerin &95’ten fazlası normal kalktığı saatten 15-20 dakika evvel kalkıp Kainatın Komutanı’nın küçücük bir emrini yerine getirmezken askerdeki (Yaratıcı’nın yanında) kıytırık bir komutanın emriyle imsak bile girmemişken kalkıyorlardı. Allah mı büyüktü bu gençler için oradaki komutan mı? Allah’tan mı korkuyorlardı bu arkadaşlar onun yarattığı aciz bir kuldan mı? Sorsak elbette Allah’ın büyük olduğu söylenecektir. Fakat uygulamanın bu ifadeye hiç de muvafık düşmediği su götürmez bir hakikattir.
İsrafın en çok olduğu yer olarak gördüm peygamber ocağını. Zamanın boşa geçirilmesiyle ortaya çıkan zaman israfının dışında boşu boşuna kullanılan tonlarca su, çöpe atılan kazan kazan yemekler, ekmekler, meyveler ve daha nicesi. Her gün tüm bu israfata içim acıyarak şahit oluyordum. O zaman “Es-Sabur” ismini biraz daha iyi anladım. Evet, O sabredenlerin en büyüğü, en hayırlısıydı. 
O Es-Sabur’du. Dünya üzerinde zulüm görenlerin acısını, feryadını da duyuyordu; bu feryatları duymazdan, bu zulümleri görmezden gelenleri de biliyordu. Ve küçücük, çok çok küçük, gözle dahi görülmeyen, canlıdan bile sayılmayan bir yaratık yayıldı dünyaya. Hani Tanrılık taslayan Nemrut’a topal bir sivrisineği musallat edip ölümüne vesile kılmıştı ya aynı o misal. Tüm dünya titriyor gözle bile görülmeyen bu yaratıktan. İnsanlar temizliğine daha çok dikkat ediyor, insanlarla olan münasebetlerinde daha bir mesafeli davranıyor. Bu yine bana dinimizin emirlerini hatırlatıyor. Günde beş defa abdest alarak namaz kılmamızı isteyen Rabbimiz, misvak kullanarak ağız sağlığımıza dikkat göstermemiz, giyimiyle kuşamıyla temizliğe özen göstermemiz noktasında bize örnek olan peygamberimiz apaçık karşımızdayken toplum ve dünya olarak birçoğunu dikkate almadık. Şimdi dezenfektanlarla gezen bir toplum haline getirildik. Allah’ın nikahımız olamayan kadınlarla veya kadınlar için erkeklerle koyduğu sınırlamalara riayet etmedik. O derece haddi aştık ki zina, eş cinsellik vs. sıradan bir hale gelmişti. Oysa şimdi erkekler bırak kadınların elini sıkmayı erkeklerle bile tokalaşmayacak derecede dikkat ediyorlar mesafeye. Kadınlar da keza öyle. Oysa Allah emretti diye karşı cinsle tokalaşmayanlara “gerici, yobaz” gibi yaftalar yapıştırılıyordu. Şimdi herkesten çok o millete “yobaz” diyenler dikkat ediyor bu hususa. Peki yine bir kıyaslama yapalım. Allah emretti diye bazı kurallara uymazken şimdi bir virüs korkusuyla bu kadar içtinap ediyorsak Allah’tan mı korkuyoruz yoksa bu küçücük virüsten mi? Allah mı büyük yoksa onun yarattığı bu mikroskobik varlık mı?
Dahası aşık oluyor insanlar. Bu aşk için sevgilinin bir dediği iki edilmiyor. Ne denilse yapılıyor. Oysa sorsak Yartanın da sevildiği ifade ediliyor fakat onun her dediği yapılmıyor. O sevgili mi daha çok seviliyor yoksa Allah mı? O mu sevgiye daha layık yoksa Vedud mu?
Hayatımızın her anında bu mukayeseleri yapmalıyız kanaatindeyim. Tüm duygu ve latifelerimizin ilk sırasında kim var? Allah’tan gayrısı varsa kendimizi bir hesaba çekme vakti gelmiş demektir. Allah’tan başkasından korkuyorsak, Rabbimizden ziyade başkasını seviyorsak, her anımızı bilip bizi ahirette hesaba çekecekten değil de dünyadaki birkaç kuldan daha çok utanıyorsak itikadımızı gözden geçirmenin vaktidir.

Mesut Köseoğlu


Samsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.