Müminin Mesuliyeti
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla...
Bu haftaki yazımızda mesuliyetlerimizden (sorumluluklarımızdan) bahsedeceğiz. Din, bir insanın hayatında nereye kadar müdahale ediyor, bir müslüman olarak sorumlu olduğumuz alanlar nelerdir? “Bir müslümanın vazifesi, sorumluluğu nelerdir?” Bu konular üzerinde biraz hasbihal edelim. Bu tarz konular açılınca bazı insanların rahatsız olduğunu, bazı insanların da kendi görüşlerini dinin önüne geçirdiğini görüyoruz. Kendi görüşlerini dinin görüşü gibi lanse ettiklerini görüyoruz. Halbuki din hakkında konuşurken bu dinin kanun koyucularına bağlı kalarak konuşmalıyız. Yani Kur’an ve Sünnete uygun konuşmalıyız. Bunun dışında kalan konuşmalar yorumdan öteye geçmemektedir.
Kur’an’a baktığımızda din, hayatımızın her noktasına karışmaktadır.1 Hayatımızın her noktasına dinin karışması demek, hayatımızın bütün noktasında “mümince sorumlu” olduğumuzu göstermektedir. Kur’an’a yönelip müminlerin sorumluluğuna baktığımızda temelde dört kısım sorumlulukla karşılaşmaktayız.
1- Bireysel Sorumluluklar (namaz, oruç vs)
2- Toplumsal Sorumluluklar (davet ve eğitim çalışmaları)
3- Devletsel Sorumluluklar ( yönetimin Allah’a has kılınması, helallerin yaygınlaştırılması, haramların önüne geçilmesi ve ekinin ve neslin muhafazası)
4- Ümmetsel Sorumluluklar (yeryüzüne adaletin getirilmesi ve zulmün bitirilmesi)
Bireysel sorumlulukta mümin, Allah’a karşı sorumludur. Allah’ın kendisi için çizdiği farz-haram çerçevesi içinde bir hayat yaşayarak, ibadetlerini uygulayıp haramlardan uzak durmalıdır. Allah’ın cc rızasını kazanacak bir hayat yaşamalıdır.
Toplumsal sorumlulukta mümin hem Allah’a hem topluma karşı sorumludur. Allah’a karşı sorumlu olan kısım da Mümin, farz-haram dengesini kurmakla beraber yaşadığı çağın sorunlarını dert edinmeli, insanları hayra davet edip şirkin ve zulmün karanlığından imanın aydınlığına çağırmalıdır.2 Topluma karşı sorumlu olduğu kısımda ise, ideal mümin modelini anlatırken kendisini bundan mustağni görmemeli, istenilen mümin modelini önce kendisi oluşturmalı, sonra bunu insanlardan istemelidir.3 İnsanların haramlardan uzak durup hayra yönelmesi için düzenli, sistematik davet ve eğitim programları yapmalıdır. Bunu yapabilmesi için cemaat aracına ihtiyaç hasıl olacaktır. Zira tek başına bunun üstesinden gelmesi mümkün değildir. Bundan dolayı hayırlı insanların bir araya gelerek hayırlı çalışmalarda bulunmaları gerekir ve bu bir zorunluluk yani sorumluluk alanıdır.4
Devletsel ibadetler açısından baktığımızda, devlet hem Allah’a hem de topluma karşı sorumludur. Mümin bir kul hem yaratıcı hem yönetici5 bir Allah’a iman ettiği için yaşadığı devletin Allah’ın nizamını esas alarak kanun çıkartıp/çıkartmadığına dikkat etmelidir. Yönetici olup kendilerini iman edenler olarak gösterenler, referansı insan mahsulü olan beşeri ideoloji bataklığını dikkate alarak değil, Allah’ın nizamını dikkate alarak kanunlar çıkartmalı. Helalleri yaygınlaştırmalı ve haramların yayılmasını engellemelidir. Devletin toplumuna karşı sorumlu olduğu kısım ise, halkının maddi ve manevi gelişimini koruyup onlara bu yönden gelecek tehlikeleri bertaraf etmelidir. Devlet, “ekini ve nesli”6 bozmamalı ve bozanlara da izin vermemelidir. Ekin bozulursa toplumun sağlığı bozulur, nesil bozulursa nefsi davranan, isyan eden, ahlaksız bir nesil meydana gelir ve sonuç olarak hastalıklı bir toplum meydana gelir. Toplumun sağlığı için, mümin yöneticiler bu hususa dikkat etmelidir. Bu imani bir tavrın gerekliliği ve sorumluluğudur.
Ümmetsel sorumluluklar açısından baktığımızda yeryüzünde Allah’ın hakimiyetinin7 gerçekleşmesi için bireylerin bir araya gelip cemaat oluşturduğu gibi müslüman devletlerin de bir araya gelerek ümmet olmalı ve dini yalnız Allah’a has kılarak yeryüzünde Allah’ın cc hakimiyetini sağlamalıdır. Yeryüzünde zulmün bitmesi, adaletin gelmesi, insanlığın ve evrenin zulme uğramaması tek bir şey ile mümkündür. O da “İslam Medeniyeti”nin yeryüzüne hakim kılınmasıyla olur. Bu mümince duruşun bir gereğidir.
Bu dört temel husus açısından bakıldığında müminin sorumluluğunun ‘tüm yeryüzü’ olduğunu görmekteyiz. Bu sorumluluklarımızı yerine getirebilmek için ‘temel maddi ihtiyaçlar’ dışındaki kalan bütün vaktimizi bu işe harcamalıyız. Amel defterimizi, Allah’ın dinini dert edinen, bu din için gözyaşı döküp mücadele eden, bu dinin sorumluluğunu yerine getiren kullar olarak doldurmalıyız. ‘Gençliğimizi, hayatımızı, malımızı ve vaktimizi’ bu şerefli dava uğrunda harcamaktan çekinmemeliyiz. Mesuliyetini düşünen mümin, mesuliyet duygusunu hissetmeye başlar, mesuliyet duygusunu hissedenler ise harekete geçer ve peygamberi metoda uygun mücadele eder. Mesuliyet, mümine cesaret kazandırır, Allah’tan cc başka otorite tanımaz, ondan başkasına kul olmaz. Mesuliyet bilincine ulaşan müminde bir vakar olur ve birtakım şeyler ile imtihan8 olacağını bilir. Bu imtihanlara sabrederlerse, Allah’ın cc rahmetine ererler.9 Başlarına gelecek olan imtihanlar müminin ancak imanını artırır.10 Allah’ın rahmetine ve lütfuna eren mümin hiç ziyana uğrar mı? Elbette uğramaz. Bir defa geldiğimiz bu dünya pazarına, gelin neyimiz varsa hep beraber Rabbimizin dini için harcayalım. Rabbim, bizleri bu ağır sorumluluğu yerine getiren, davası için gereği gibi mücadele eden kullarından eylesin ve davasında ayağımızı, kalbimizi ve aklımızı sabit kılsın. Allahümme amin.
Mücahit GÜLER
1- En’am, 162. ayet
2- Ali İmran, 110. ayet
3- Bakara, 44. ayet
4- Ali İmran, 104. ayet
5- Araf, 54. ve Yusuf, 40. ayetler
6- Bakara, 205. ayet
7- Enfal, 39. ayet
8- Bakara, 155. ayet
9- Bakara, 156 ve 157. ayetler
10- Ali İmran, 173. ayet