Nihat Güç
Köşe Yazarı
Nihat Güç
 

Gerek

Gerekeni behemahal yapmak gerek… Sessiz ortamlarda sessizliği gün boyu dinlemek gerek... Doğal ortamın doğal sesine, doğal cüssesine, doğal notalarına bazen ritmik, bazen alkış tutmak, bazen göz kırpmak, bazen de kafa sallayarak karşılık vermek gerek… Hayatı akışına bırakmak gerek… Kafayı dinlemek yetmez, bazen de ruhu dinleyerek demlemek gerek… Zaman zaman kalabalıklardan uzaklaşmak, derinden derine bir nefes almak, ciğerleri oksijenle doldurmak, kulağı kemiren her türlü sesten ve gürültüden azade kılınmış doğal bir ortamda günlerce, belki haftalarca bulunmak gerek… Bir haftanın bir ayın, yetmedi bir yılın tüm ağırlıklarını hem de toptan satmak gerek… Ulvi düşünceler dahilinde bozulmamış yüreğimizle baş başa kalmak gerek… Tefekkür etmek, tedebbürde bulunmak, taakkule yönelmek, varoluş sebebimizin farkına varmak için çözümler üretmek gerek… Bazen biçare varlığımızın, bazen kuvvetsiz ve güçsüz oluşumuzun farkına varmak gerek… Bazen yüksek bir dağın tepesine tırmanmak, bazen uçsuz bucaksız uzayıp giden bir vadiye odaklanmak, bazen bulutların üstünde olabildiğince kanat çırparak uçmak, bazen ayaksız ve direksiz duran asumana uzun uzadıya sarfı nazar etmek gerek... Bazen bir derenin, bazen bir pınarın, bazen kendi kendine akan küçücük bir su arkının, bazen ayırım yapmadan her canlının su ihtiyacını gideren bir göletin başında oturup dinlenmek gerek… Yeniden yeşeren bir tutam otun hayat mücadelesine şahit olmak gerek… Bazen uçsuz bucaksız uzayıp giden ummanın sahili kırbaçlayan dalgalarında sörf yapmak gerek… Ne bileyim, zaman akıp gitmeden bir şeyler yapmak gerek… Bazen çalışkanlıklarıyla önlü karıncaları seyretmek, gidiş ve gelişlerine, işe dört elle sarılışlarına, trafikteki akışlarına, yolda takındıkları davranışlarına odaklanmak gerek… Bazen arıların kendi aralarında yaptıkları görev taksiminden ibret almak gerek… Bazen tek başına dağların zirvesinde kanat çırpmadan saatlerce süzülen kartallara özenmek gerek… Bazen bir şelalenin altında, bazen asırlara meydan okuyan kocaman bir çınar ağacının yere kadar sarkan kollarında sallanmak, mis gibi bir uykuyu iliklerine kadar yaşamak gerek… Bazen haftalarca biriken bir uykuyu “Ashab-ı Kehf’e” benzeyerek bir seferden almak, bazen düşman karşısında göğüs göğüse çarpışan mücahitler misali bir hafta boyu göz kapaklarını birbirine yaklaştırmamak gerek… Bazen cennet gibi rüyalarda başrol oyuncu olmak gerek. Bazen geceler boyu kıraat yapmak, bazen rükuda bulunmak, bazen uzun uzadıya secdeye kapanmak, bazen de elleri olabildiğince kaldırarak tövbe ve istiğfarda bulunmak gerek… Bazen içten içe ağlamak, bazen sel oluncaya kadar gözyaşı dökmek gerek… Bazen deli deninceye kadar gülmek gerek… Bazen dünyaya meydan okumak için eline bir tespih almak ve olabildiğince sallamak, treni istasyondan uğurlarken arkadan el sallamak, karayel ve keşişleme rüzgarına inat sakin bir şekilde iki gün iki gece ıslık çalmak gerek… Bazen yankı yapan bir kayanın karşısına geçip avazımızın çıktığı kadar bağırmak, seslenmek ve içimizi dökmek gerek. O bize cevap versin diye bağırmak gerek kayanın dibine… İnsan bağıracak o bağıracak. Sen sesleneceksin o seslenecek sana. Ne bir eksik ne bir fazla… İçindeki o asi kişiliği yeninceye kadar sesleneceksin sesini duymadığını düşündüğün o dilsiz, kulaksız kayalara… Senin seslendiğin kadar, sana ses olacak dağlar, taşlar... Hangi ses tonuyla bağırıyorsan, hangi notayla çağırıyorsan, hangi müzik aletini kullanıyorsan o da aynı enstrümanla karşılık verecek… Oyuncaklarla oynayan bir çocuk misali oyun oynayacaksın kendinle. Bazen kuşların cennetine gitmek, görmediklerimizi görmek, duymadıklarımızı duymak gerek… Daha önce seslerini hiç duymadığınız kuşların cıvıltısını dinlemek gerek. İnatla biri susarken diğeri başlayacak cıvıldamaya. Notalar farklı, ses tonları farklı, bestesi farklı olacak her birinin. Nakaratları daha da farklı bir resitali dillendirecek gün boyu. Ruhunu dinleyecek insan bir hafta boyu…
Ekleme Tarihi: 02 Temmuz 2022 - Cumartesi

Gerek

Gerekeni behemahal yapmak gerek… Sessiz ortamlarda sessizliği gün boyu dinlemek gerek... Doğal ortamın doğal sesine, doğal cüssesine, doğal notalarına bazen ritmik, bazen alkış tutmak, bazen göz kırpmak, bazen de kafa sallayarak karşılık vermek gerek… Hayatı akışına bırakmak gerek… Kafayı dinlemek yetmez, bazen de ruhu dinleyerek demlemek gerek… Zaman zaman kalabalıklardan uzaklaşmak, derinden derine bir nefes almak, ciğerleri oksijenle doldurmak, kulağı kemiren her türlü sesten ve gürültüden azade kılınmış doğal bir ortamda günlerce, belki haftalarca bulunmak gerek… Bir haftanın bir ayın, yetmedi bir yılın tüm ağırlıklarını hem de toptan satmak gerek… Ulvi düşünceler dahilinde bozulmamış yüreğimizle baş başa kalmak gerek… Tefekkür etmek, tedebbürde bulunmak, taakkule yönelmek, varoluş sebebimizin farkına varmak için çözümler üretmek gerek… Bazen biçare varlığımızın, bazen kuvvetsiz ve güçsüz oluşumuzun farkına varmak gerek… Bazen yüksek bir dağın tepesine tırmanmak, bazen uçsuz bucaksız uzayıp giden bir vadiye odaklanmak, bazen bulutların üstünde olabildiğince kanat çırparak uçmak, bazen ayaksız ve direksiz duran asumana uzun uzadıya sarfı nazar etmek gerek... Bazen bir derenin, bazen bir pınarın, bazen kendi kendine akan küçücük bir su arkının, bazen ayırım yapmadan her canlının su ihtiyacını gideren bir göletin başında oturup dinlenmek gerek… Yeniden yeşeren bir tutam otun hayat mücadelesine şahit olmak gerek… Bazen uçsuz bucaksız uzayıp giden ummanın sahili kırbaçlayan dalgalarında sörf yapmak gerek… Ne bileyim, zaman akıp gitmeden bir şeyler yapmak gerek… Bazen çalışkanlıklarıyla önlü karıncaları seyretmek, gidiş ve gelişlerine, işe dört elle sarılışlarına, trafikteki akışlarına, yolda takındıkları davranışlarına odaklanmak gerek… Bazen arıların kendi aralarında yaptıkları görev taksiminden ibret almak gerek… Bazen tek başına dağların zirvesinde kanat çırpmadan saatlerce süzülen kartallara özenmek gerek… Bazen bir şelalenin altında, bazen asırlara meydan okuyan kocaman bir çınar ağacının yere kadar sarkan kollarında sallanmak, mis gibi bir uykuyu iliklerine kadar yaşamak gerek… Bazen haftalarca biriken bir uykuyu “Ashab-ı Kehf’e” benzeyerek bir seferden almak, bazen düşman karşısında göğüs göğüse çarpışan mücahitler misali bir hafta boyu göz kapaklarını birbirine yaklaştırmamak gerek… Bazen cennet gibi rüyalarda başrol oyuncu olmak gerek. Bazen geceler boyu kıraat yapmak, bazen rükuda bulunmak, bazen uzun uzadıya secdeye kapanmak, bazen de elleri olabildiğince kaldırarak tövbe ve istiğfarda bulunmak gerek… Bazen içten içe ağlamak, bazen sel oluncaya kadar gözyaşı dökmek gerek… Bazen deli deninceye kadar gülmek gerek… Bazen dünyaya meydan okumak için eline bir tespih almak ve olabildiğince sallamak, treni istasyondan uğurlarken arkadan el sallamak, karayel ve keşişleme rüzgarına inat sakin bir şekilde iki gün iki gece ıslık çalmak gerek… Bazen yankı yapan bir kayanın karşısına geçip avazımızın çıktığı kadar bağırmak, seslenmek ve içimizi dökmek gerek. O bize cevap versin diye bağırmak gerek kayanın dibine… İnsan bağıracak o bağıracak. Sen sesleneceksin o seslenecek sana. Ne bir eksik ne bir fazla… İçindeki o asi kişiliği yeninceye kadar sesleneceksin sesini duymadığını düşündüğün o dilsiz, kulaksız kayalara… Senin seslendiğin kadar, sana ses olacak dağlar, taşlar... Hangi ses tonuyla bağırıyorsan, hangi notayla çağırıyorsan, hangi müzik aletini kullanıyorsan o da aynı enstrümanla karşılık verecek… Oyuncaklarla oynayan bir çocuk misali oyun oynayacaksın kendinle. Bazen kuşların cennetine gitmek, görmediklerimizi görmek, duymadıklarımızı duymak gerek… Daha önce seslerini hiç duymadığınız kuşların cıvıltısını dinlemek gerek. İnatla biri susarken diğeri başlayacak cıvıldamaya. Notalar farklı, ses tonları farklı, bestesi farklı olacak her birinin. Nakaratları daha da farklı bir resitali dillendirecek gün boyu. Ruhunu dinleyecek insan bir hafta boyu…
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Beşir korkmaz
(02.07.2022 15:50 - #215)
Ağzına sağlık hocam
Nihat güç Allah razı olsun teşekkür ederim Beşir hocam
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.