Nihat Güç
Köşe Yazarı
Nihat Güç
 

Günaha düşmek Mi? Günahta Yüzmek mi? -1-

Beyefendiler, hanımefendiler yanlış anlıyoruz dinimizi! Yanlış işlerle uğraşıyoruz. Kıyamete doğru şeytana aldanarak gidiyoruz. Bu satırları okuyanlar için yanlışları düzeltmek için fırsatlar kaçmış değil. İmkan ve fırsat var elimizde. Ancak her an bu imkanlar ve fırsatlar kaçabilir bir kayanın üzerine konan bir kuşun her an uçması gibi. Bir gün sonra tevbe etmeyi ve işlediği günahları terk etmeyi düşünen nice insan sabaha uyanamadı. Akşama yetişemeyenlerin haddi hesabı yok. Yolda giderlerken fırsatları tükenen nice insanla karşılaştık. Şuradan işe başlarsak, daha güzel olacağını düşünüyorum. Evvela anladıklarımızın ve yaşadıklarımızın yanlış veya eksik olabileceğini kabul etmemiz gerek. Aksi taktirde beraber yürümemiz, anlatılan konularda mutabık kalmamız imkansızlaşacaktır. Kendimizi, düşüncemizi ve davranışlarımızı ayet ve hadislere vurmadan allame-i cihan sayarsak, yaptığımız iş ve işlemleri kim ne derse desin doğru kabul edersek baştan kaybedenlerden olacağımızı da buradan ilan etmek istiyorum. Çünkü doğruları bilinmedikçe bizim yanlışlarımız hep doğru kalacaktır. Yanlışlarımızın farkına varabilmemiz için de doğrularla yüzleşmemiz gerek. Unutmamak gerekir ki doğrularla yüzleşmek bu dünyada gerçekleşmezse, ahirette mutlaka gerçekleşecek. İşe; “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tevbe eden kullar yaratırdı.” (Müslim, Tevbe, 9-11) hadisiyle başlayalım. Bu hadisi kanımca toplum olarak yanlış anlıyoruz yada hesabımıza geldiği gibi yorumluyoruz. Bu hadis bizlere günah işlemeye sevk etmediğini, günah işleme serbestiyetini de vermediğini özellikle vurgulamak istiyorum. Günah işlemeyi değil, tevbe etmeyi salık veren bu hadis bize iki şey öğütlemektedir. Birincisi insanların melek olmadığını, dolayısıyla meleklerin günah işlemeyeceğini fısıldar kulağımıza. Melek olmayan bir insan zaman zaman günah işleyebilir, istemsizce günaha sapabilir, kötü işler de çıkabilir elinden. Gayr-i ihtiyari işlenen her günah sebebiyle ebedi bir cehenneme duçar kalmanın doğru olmadığını, böylesi bir günahtan bir çıkış kapısının olması gerektiğini, bu çıkış kapısının da tevbe ve istiğfar olduğunu muştular bize. Tevbenin olmadığı bir dünyada isteyerek veya istemeyerek işlenen her günahtan dolayı cehenneme düşmenin bu dünya imtihanıyla ve Allah’ın rahmetiyle paralel olmadığını dile getirir. İkincisi ise bu hadis bize, günahı alışkanlık haline getirmenin doğru olmadığını tembihler. Bu söylemin en bariz göstergesi kuşkusuz tevbedir. Çünkü tevbe, işlenen günaha bir daha dönmemek üzere Allah’a verilen bir ahit olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir daha dönmemek ve işlememek üzere verilen her söz, tevbenin en önemli şartı olduğuna göre, bir günahı taammüden işleyemez bir insan. Yusuf (a.s.)’ın kardeşlerinin dediği şu duruma tevessül de edemez. “Yusuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz.” (Yusuf/9) “Hele şu günahı da işleyeyim sonra tevbe ederim” anlayışı Müslümanlara ait bir anlayış olamaz. Sakın ola “günaha düşmek ile günah içinde yüzmek" kavramlarını birbirine karıştırmayınız. Günümüz insanları bunları birbirine çokça karıştırıyorlar. Günaha düşmüyorlar çünkü günahın içinde yüzüyorlar. Hatta günahı bir tercih meselesi yapıyor, bir yaşam felsefesine dönüştürüyor, sonra da; “ma ben ne yaptım ki?” diyebiliyor. Bunun birbirinden farklı iki durumu ifade ettiğini anlamak gerek. “Günaha düşmek” insan olmamızın bir sonucu, bir gereğidir. Ancak “günahta yüzmek, günahla yaşamak, günahın içinde debelenmek, günahın içinde sevinç çığlıkları eşliğinde ıslık ve alkış çalmak, günah denizinde yüzmek, hiçbir şey olmamış gibi davranmak” Müslümanlara ait bir durum olamaz. Unutulmamalıdır ki günahı kanıksamak, yokmuş gibi davranmak bir başka yönüyle imanî bir meseledir. Günahta yüzmek işlenen günahı, günah olarak görmemeye sebebiyet verir ki, işte o vakit iman da durmaz yerinde.
Ekleme Tarihi: 30 Nisan 2022 - Cumartesi

Günaha düşmek Mi? Günahta Yüzmek mi? -1-

Beyefendiler, hanımefendiler yanlış anlıyoruz dinimizi! Yanlış işlerle uğraşıyoruz. Kıyamete doğru şeytana aldanarak gidiyoruz.

Bu satırları okuyanlar için yanlışları düzeltmek için fırsatlar kaçmış değil. İmkan ve fırsat var elimizde. Ancak her an bu imkanlar ve fırsatlar kaçabilir bir kayanın üzerine konan bir kuşun her an uçması gibi. Bir gün sonra tevbe etmeyi ve işlediği günahları terk etmeyi düşünen nice insan sabaha uyanamadı. Akşama yetişemeyenlerin haddi hesabı yok. Yolda giderlerken fırsatları tükenen nice insanla karşılaştık.

Şuradan işe başlarsak, daha güzel olacağını düşünüyorum.

Evvela anladıklarımızın ve yaşadıklarımızın yanlış veya eksik olabileceğini kabul etmemiz gerek. Aksi taktirde beraber yürümemiz, anlatılan konularda mutabık kalmamız imkansızlaşacaktır. Kendimizi, düşüncemizi ve davranışlarımızı ayet ve hadislere vurmadan allame-i cihan sayarsak, yaptığımız iş ve işlemleri kim ne derse desin doğru kabul edersek baştan kaybedenlerden olacağımızı da buradan ilan etmek istiyorum. Çünkü doğruları bilinmedikçe bizim yanlışlarımız hep doğru kalacaktır. Yanlışlarımızın farkına varabilmemiz için de doğrularla yüzleşmemiz gerek. Unutmamak gerekir ki doğrularla yüzleşmek bu dünyada gerçekleşmezse, ahirette mutlaka gerçekleşecek.

İşe; “Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tevbe eden kullar yaratırdı.” (Müslim, Tevbe, 9-11) hadisiyle başlayalım. Bu hadisi kanımca toplum olarak yanlış anlıyoruz yada hesabımıza geldiği gibi yorumluyoruz. Bu hadis bizlere günah işlemeye sevk etmediğini, günah işleme serbestiyetini de vermediğini özellikle vurgulamak istiyorum.

Günah işlemeyi değil, tevbe etmeyi salık veren bu hadis bize iki şey öğütlemektedir. Birincisi insanların melek olmadığını, dolayısıyla meleklerin günah işlemeyeceğini fısıldar kulağımıza. Melek olmayan bir insan zaman zaman günah işleyebilir, istemsizce günaha sapabilir, kötü işler de çıkabilir elinden. Gayr-i ihtiyari işlenen her günah sebebiyle ebedi bir cehenneme duçar kalmanın doğru olmadığını, böylesi bir günahtan bir çıkış kapısının olması gerektiğini, bu çıkış kapısının da tevbe ve istiğfar olduğunu muştular bize. Tevbenin olmadığı bir dünyada isteyerek veya istemeyerek işlenen her günahtan dolayı cehenneme düşmenin bu dünya imtihanıyla ve Allah’ın rahmetiyle paralel olmadığını dile getirir.

İkincisi ise bu hadis bize, günahı alışkanlık haline getirmenin doğru olmadığını tembihler. Bu söylemin en bariz göstergesi kuşkusuz tevbedir. Çünkü tevbe, işlenen günaha bir daha dönmemek üzere Allah’a verilen bir ahit olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir daha dönmemek ve işlememek üzere verilen her söz, tevbenin en önemli şartı olduğuna göre, bir günahı taammüden işleyemez bir insan. Yusuf (a.s.)’ın kardeşlerinin dediği şu duruma tevessül de edemez. “Yusuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz.” (Yusuf/9) “Hele şu günahı da işleyeyim sonra tevbe ederim” anlayışı Müslümanlara ait bir anlayış olamaz.

Sakın ola “günaha düşmek ile günah içinde yüzmek" kavramlarını birbirine karıştırmayınız. Günümüz insanları bunları birbirine çokça karıştırıyorlar. Günaha düşmüyorlar çünkü günahın içinde yüzüyorlar. Hatta günahı bir tercih meselesi yapıyor, bir yaşam felsefesine dönüştürüyor, sonra da; “ma ben ne yaptım ki?” diyebiliyor. Bunun birbirinden farklı iki durumu ifade ettiğini anlamak gerek.

“Günaha düşmek” insan olmamızın bir sonucu, bir gereğidir. Ancak “günahta yüzmek, günahla yaşamak, günahın içinde debelenmek, günahın içinde sevinç çığlıkları eşliğinde ıslık ve alkış çalmak, günah denizinde yüzmek, hiçbir şey olmamış gibi davranmak” Müslümanlara ait bir durum olamaz. Unutulmamalıdır ki günahı kanıksamak, yokmuş gibi davranmak bir başka yönüyle imanî bir meseledir. Günahta yüzmek işlenen günahı, günah olarak görmemeye sebebiyet verir ki, işte o vakit iman da durmaz yerinde.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (1)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
M şifa çelik
(17.05.2022 18:56 - #194)
Allah razı olsun hocam
Nihat güç Hepimizden hocam
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.