Nihat Güç
Köşe Yazarı
Nihat Güç
 

Günaha düşmek Mi? Günahta Yüzmek Mi? -3-

Belki günahta yüzen insanların kalbinde bir sorun vardır, belki de imani bir meseledir. Nu’man İbni Beşir (r.a.) Resulullah (s.a.v.)’i şöyle buyururken dinledim, dedi: “Helal olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helal mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise gitgide harama dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir. Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.” (Buhârî, Îmân 39, Büyû’ 2; Müslim, Müsâkat 107, 108. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû’ 3; Tirmizî, Büyû’ 1; Nesâî, Büyû’ 2, Kudât 11; İbni Mâce, Fiten 14) Hadisin son kısmında dile getirilen kalbin bozuk ve yamuk yumuk olması, imanın henüz tam manasıyla yerleşmemiş olması işlerin sarpa sarmasına, alışverişin kesada uğramasına sebebiyet vereceği aşikardır. Şöyle bir örnek daha vermek istiyorum. Allah’a inandığını söyleyen Müslüman bir hanımefendi için Kur’an’ın çerçevesini çizdiği, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in tarif ettiği, sahabenin tahira eşlerinin bizzat uyguladıkları bir örtüye, bir tesettüre, bir giyime, bir kuşama bürünmesi farzdır. Tesettüre riayet ettiği müddetçe ibadet etmiş gibi sevap alır. Bu farzı yerine getirmek her Müslüman hanımefendinin yapması gereken namaz, oruç, hac, zekat ve diğer ibadetler gibi mutlak bir görevidir. Çünkü Yüce Allah: “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zinet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (Nur/31) buyurmaktadır. Allah’ın istediği bir şekilde giyinerek dışarı çıkan, ancak istemsizce veya bir kaza sonucu elbisesi açılan, vücudunun herhangi bir yeri görünen bir hanımefendinin durumunu gözlerimizin önüne getirelim. Bir de kendi arzu ve isteklerine uyarak açılıp saçılan ve bu minvalde çarşı pazar dolaşan bir hanımefendinin durumunu düşünelim. Bu iki hanımefendinin Allah’ın örtünmesini istediği vücudunun herhangi bir yerinin görünüyor olmasını birbirine kıyaslayabilir miyiz? Birisi günaha düşerken, diğeri günahta yüzmektedir. Bir kaza sonucu üstü başı açılan hanımefendi günaha düşmüştür, açılıp saçılan da günahta yüzmüştür. Sair günahlar da bunun gibidir. Her günah her insan için istenmeden gerçekleşmesi lazımdır. Ancak bir hanımefendi; Allah’ın istemediği bir elbiseyle, cahiliye döneminin kadınları gibi kırıtarak, ayaklarını pat küt yere vurarak, açılıp saçılarak, boya badana küpüne banarak, her türlü cezbedici ithal parfümleri sıkarak mutluluk pozları eşliğinde çarşıya pazara çıkması istenmeden gerçekleşen günahlardan bir parça olarak kabul edilebilir mi? Aslında bu durum, bir başka ifadeyle aleni bir şekilde, hem de taammüden Allah’a meydan okumaktır, hatta asi olmaktır. Örtünme emrine karşı diklenmektir. Ramazan orucuyla bağlantılı olarak da bir örnek vermek istiyorum. Oruç tutmamış iki Müslüman düşünelim. Biri şeytana kanmış, nefsine aldanmış gizliden gizliye bir gün oruç yemiş olsun. Diğeri de Allah’ın emrine asi oluşunu mutluluk pozları eşliğinde, eğlencenin dibini sıyırmak suretiyle bütün kainata ilan etmek istercesine, hem de ulu orta sigara tutturması, oruçlu olmadığını haykırması, tutmayacağını cümle aleme deklare etmesi günahta yüzmenin en bariz göstergesi değil midir? Sizce bu iki kişinin içine düştükleri günah bir olabilir mi? Bu iki kişinin ahvalini yukarıda dile getirdiğimiz ayet ve hadisler ışığında bir kez de siz düşünün. “Günaha düşmek” ile “günahta yüzmek” birbirinden farklı iki konuyu dile getirmektedir. Biri isteyerek işlenen bir günahı tarif ederken diğeri iştahla işlenen günahları dile getirmektedir. Her Müslüman; her an her günaha düşebilir, ancak hiçbir Müslüman hiçbir günahla bir ömür boyu isteyerek, bir yaşam felsefesine dönüştürerek yaşayamaz. Eğer bir günahla bir ömür boyu yaşayabiliyorsa o kişinin sahip olduğu imanın Kur’an ışığında sorgulanmaya muhtaç olduğunu söylemekte fayda vardır.
Ekleme Tarihi: 08 Mayıs 2022 - Pazar

Günaha düşmek Mi? Günahta Yüzmek Mi? -3-

Belki günahta yüzen insanların kalbinde bir sorun vardır, belki de imani bir meseledir. Nu’man İbni Beşir (r.a.) Resulullah (s.a.v.)’i şöyle buyururken dinledim, dedi: “Helal olan şeyler belli, haram olan şeyler bellidir. Bu ikisinin arasında, halkın birçoğunun helal mi, haram mı olduğunu bilmediği şüpheli konular vardır. Şüpheli konulardan sakınanlar, dinini ve ırzını korumuş olur. Şüpheli konulardan sakınmayanlar ise gitgide harama dalar. Tıpkı sürüsünü başkasına ait bir arazinin etrafında otlatan çoban gibi ki, onun bu araziye girme tehlikesi vardır. Dikkat edin! Her padişahın girilmesi yasak bir arazisi vardır. Unutmayın ki, Allah’ın yasak arazisi de haram kıldığı şeylerdir. Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.” (Buhârî, Îmân 39, Büyû’ 2; Müslim, Müsâkat 107, 108. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Büyû’ 3; Tirmizî, Büyû’ 1; Nesâî, Büyû’ 2, Kudât 11; İbni Mâce, Fiten 14) Hadisin son kısmında dile getirilen kalbin bozuk ve yamuk yumuk olması, imanın henüz tam manasıyla yerleşmemiş olması işlerin sarpa sarmasına, alışverişin kesada uğramasına sebebiyet vereceği aşikardır. Şöyle bir örnek daha vermek istiyorum. Allah’a inandığını söyleyen Müslüman bir hanımefendi için Kur’an’ın çerçevesini çizdiği, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in tarif ettiği, sahabenin tahira eşlerinin bizzat uyguladıkları bir örtüye, bir tesettüre, bir giyime, bir kuşama bürünmesi farzdır. Tesettüre riayet ettiği müddetçe ibadet etmiş gibi sevap alır. Bu farzı yerine getirmek her Müslüman hanımefendinin yapması gereken namaz, oruç, hac, zekat ve diğer ibadetler gibi mutlak bir görevidir. Çünkü Yüce Allah: “Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. (Yüz ve el gibi) görünen kısımlar müstesna, zinet (yer)lerini göstermesinler. Başörtülerini ta yakalarının üzerine kadar salsınlar. Zinetlerini, kocalarından, yahut babalarından, yahut kocalarının babalarından, yahut oğullarından, yahut üvey oğullarından, yahut erkek kardeşlerinden, yahut erkek kardeşlerinin oğullarından, yahut kız kardeşlerinin oğullarından, yahut müslüman kadınlardan, yahut sahip oldukları kölelerden, yahut erkekliği kalmamış hizmetçilerden, yahut da henüz kadınların mahrem yerlerine vakıf olmayan erkek çocuklardan başkalarına göstermesinler. Gizledikleri zinetler bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey mü’minler, hep birlikte tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz!” (Nur/31) buyurmaktadır. Allah’ın istediği bir şekilde giyinerek dışarı çıkan, ancak istemsizce veya bir kaza sonucu elbisesi açılan, vücudunun herhangi bir yeri görünen bir hanımefendinin durumunu gözlerimizin önüne getirelim. Bir de kendi arzu ve isteklerine uyarak açılıp saçılan ve bu minvalde çarşı pazar dolaşan bir hanımefendinin durumunu düşünelim. Bu iki hanımefendinin Allah’ın örtünmesini istediği vücudunun herhangi bir yerinin görünüyor olmasını birbirine kıyaslayabilir miyiz? Birisi günaha düşerken, diğeri günahta yüzmektedir. Bir kaza sonucu üstü başı açılan hanımefendi günaha düşmüştür, açılıp saçılan da günahta yüzmüştür. Sair günahlar da bunun gibidir. Her günah her insan için istenmeden gerçekleşmesi lazımdır. Ancak bir hanımefendi; Allah’ın istemediği bir elbiseyle, cahiliye döneminin kadınları gibi kırıtarak, ayaklarını pat küt yere vurarak, açılıp saçılarak, boya badana küpüne banarak, her türlü cezbedici ithal parfümleri sıkarak mutluluk pozları eşliğinde çarşıya pazara çıkması istenmeden gerçekleşen günahlardan bir parça olarak kabul edilebilir mi? Aslında bu durum, bir başka ifadeyle aleni bir şekilde, hem de taammüden Allah’a meydan okumaktır, hatta asi olmaktır. Örtünme emrine karşı diklenmektir. Ramazan orucuyla bağlantılı olarak da bir örnek vermek istiyorum. Oruç tutmamış iki Müslüman düşünelim. Biri şeytana kanmış, nefsine aldanmış gizliden gizliye bir gün oruç yemiş olsun. Diğeri de Allah’ın emrine asi oluşunu mutluluk pozları eşliğinde, eğlencenin dibini sıyırmak suretiyle bütün kainata ilan etmek istercesine, hem de ulu orta sigara tutturması, oruçlu olmadığını haykırması, tutmayacağını cümle aleme deklare etmesi günahta yüzmenin en bariz göstergesi değil midir? Sizce bu iki kişinin içine düştükleri günah bir olabilir mi? Bu iki kişinin ahvalini yukarıda dile getirdiğimiz ayet ve hadisler ışığında bir kez de siz düşünün. “Günaha düşmek” ile “günahta yüzmek” birbirinden farklı iki konuyu dile getirmektedir. Biri isteyerek işlenen bir günahı tarif ederken diğeri iştahla işlenen günahları dile getirmektedir. Her Müslüman; her an her günaha düşebilir, ancak hiçbir Müslüman hiçbir günahla bir ömür boyu isteyerek, bir yaşam felsefesine dönüştürerek yaşayamaz. Eğer bir günahla bir ömür boyu yaşayabiliyorsa o kişinin sahip olduğu imanın Kur’an ışığında sorgulanmaya muhtaç olduğunu söylemekte fayda vardır.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.