Nihat Güç
Köşe Yazarı
Nihat Güç
 

Bizi Can Alıcı Yerden Vurdular

“Harese” denilen bir başka deyişle “Deve Dikeni” diye tarif edilen bir bitki var. Genellikle çöl ikliminde yetişir. Devenin çok sevdiği bu bitki malumunuz dikenlidir. Yedikçe kanar ağzı devenin. Kan ile bitki karışır, tuzlanır ve farklı bir lezzete dönüşür ağzında. İştahı kabardıkça kabarır, dikenli bitkiden yedikçe yiyesi gelir. Ve nihayet bu deveran içerisinde kan kaybından ölüverir deve. Bu hikayenin sebebi hikmetini şöyle açıklayabilirim efendim! Türkiye gibi halkı Müslüman ülkelerde Allah’ı tanımayan ateist çocuklarının peydahlanması, dinsiz ve imansız insanların gün geçtikçe çoğalmasının ana nedeni bu hikayenin içinde saklı olduğuna inanıyorum. Evet! Biz Müslümanları can damarımızdan yakaladılar. İtiraz edemeyecek şekilde de kıskaca soktular. Salt bir Oku’manın Allah’ın yegane bir emri olduğunu söyleyerek kandırdılar bizi. Bu vesileyle her türlü pisliği süslü ve püslü gösterdiler. Okuduklarımızın içine Allah’ın yasakladığı haramları akla hoş gelecek şekilde cicili bicili cümlelerle tanıttılar bize. Ayetin sonunu kapatarak sadece ilk kelimesini evirdiler çevirdiler ve platformda dile getirmeye gayret gösterdiler. Bizi de ayetin tek bir kelime olduğuna inandırdılar. Bu vesileyle okuduklarımızın içinde ne Allah kaldı, ne din kaldı, ne iman kaldı ne de Peygamber. Geçen gün sosyal medyada paylaşılan kısa bir videoya rast geldim. Marketleri denetleyen bir görevli, gofretlerden birinin içini kontrol etmek üzere kameraların önünde poşeti yırtıp açıyordu. İçindekileri ayıklayınca hamurun içine konulmuş iki adet uyuşturucu hapa rast geldi. Görevli bu hapı bize; yiyen çocukların hırçınlaştığını, agresifleştiğini sinirli ve asabi olduğunu kısacası yavaş yavaş zıvanadan çıktığından bahsetti. Yanlış anlamayın ama kitaplarımız da bu olayın tıpkısının aynısı. Şıp demiş burnundan düşmüş gibi birbirine benziyor bu iki olay. Kitap okuyan bir insan dinine, imanına bağlı kalması gerekirken Müslüman ülkelerin Müslüman çocuklarının neden dine karşı çatışmacı bir duruma evrildiklerini daha iyi anlayabiliyoruz. Neden Allah’a karşı diklendiklerini, neden ahiret konusunda şek ve şüpheye düştüklerini, neden ahlak adına, vicdan adına herhangi bir dini unsura rastlanmadığını daha iyi anlayabiliyoruz. Malumunuz hapın etkisi kısa sürede geçmiyor insan organizmasının üzerinden. Ne yazık ki okuduğumuz kitapların içine her türlü gayri ahlaki unsurları edebiyat ve sanat adı altında ilavede bulundular. Enjekte ettiler kanımıza yavaş yavaş. Bu tür yazıları okuyabilmemiz adına da önümüze temcit pilavı gibi Kur’an’ın ilk ayetinin ilk kelimesini yani “Oku” kelimesini sürdüler. Yıllarca biz okuduk bu ipsizlerin kitaplarını çocuklarımız okudu dinsizlerin kitaplarını. Farkına varmadan bizler yedik bu uyuşturucu haplardan nesillerimiz de nemalandı. İnsanlarımız okudukça zehirlendi, zehirlendikçe de dine, imana, Peygamber’e ve Kur’an’a karşı diklendi, Müslümanları kendisine düşman edindi. Asabileşti, hırçınlaştı, benliğinden uzaklaştı. Anlamaz oldu Kur’an’ı, anlamaz oldu Allah’ı, anlamaz oldu dini ve imanı. Ve nihayet inkara kalkıştı insanoğlu. Sarhoş olduğunun farkına varmadan çevresindeki her şeyin yanlış olduğunu ileri sürdü. Çünkü her gün yiyiyordu bu dikenlerden, her gün yiyiyordu bu gofretlerden, bu çikolatalardan. Allah insana hem oku diyecek hem de okuduklarına karşılık sevap vermeyecek. Düşünülebilir mi böyle bir şey? Üstüne üstlük okuyan insan Allah’ı inkar edecek. Olacak şey mi? Devenin dikenli bitkiyi yiyişine benzedi okumalarımız, içine uyuşturucu konulan yiyecekleri andırdı kitaplarımız. Okudukça dinden uzaklaştık. Dinden uzaklaştıkça da gayri ahlaki okumalara sarıldık, dinimize karşı biraz daha kükrer olduk. Aynanın karşısında kendisini aslan gibi gören kediden farksızdı ahvalimiz. Lütfen yanlış anlamayın ve yine lütfen insanlara yanlışı anlatmayın! Kur'an'ın ilk ayeti “Oku” değildir. Ve yine Kur'an'ın hiç bir yerinde sadece “Oku” emrinden müteşekkil bir emir de yoktur. Şahsen böyle bir emre henüz rastlamış değilim. Şayet Kur'an-ı Kerimin ilk ayeti sadece “Oku” olmuş olsaydı yani içeriği doldurulmayan; neyi, nasıl ve niçin okuması gerektiği belli olmayan bir okuma, Allah’ın emri olmuş olsaydı, o zaman her çeşit kitabı okumak sevap hatta ibadet olurdu. İncil'i, Tevrat'ı, Zebur'u ve bilumum değiştirilmiş kitapları okumak da bir nevi ibadet olması gerekirdi bizler için. Yine okunacak olan her tür şiir, her tür hikaye kitabı, okunacak olan her tür aşk ve meşk romanı sevap olurdu insanlar için. Yine okunan her tür hırsızlık, arsızlık ve namussuzluk anılarının yer aldığı kitaplar; gasp, cinayet, fuhuş ve uyuşturucu kullanımın nasıllığını dillere destan bir anlatımla dile getirilen kitapları okumakla kişinin sevap hanesi kabardıkça kabarırdı. Yok böyle bir ayet, yok böyle bir emir. Doğru anlamak ve doğru okumak gerek ayetleri. Hele okunan ve dile getirilen kitap Kur’an ise daha bir titizlik göstermek gerekmez mi? Bir kitabı yanlış anlarsanız dünyanız kararabilir ama Kur’an-ı Kerimi yanlış veya eksik anlarsanız her iki dünyanız da kararabilir. Kur'an'da var olan ayeti söyleyeyim size. “Seni yaratan Rabbinin adıyla oku” (Alak/1) Sana Allah'ı anlatan, sana Allah’ı hatırlatan yazıları oku. Seni dine, imana ve ahlaka sevk ve idare eden kitaplara sarıl. Sana Allah’ın emir ve yasaklarını hatırlatan yazıların peşine düş. Sana Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i tanıtan, varlığından haberdar eden, O’nun ahlakıyla ahlaklanmanı salıveren ve sevdiren anıları oku. Sana ahireti, cenneti, cehennemi hatırlatan, hesabı ve kitabı dile getiren yazılardan ayrılma diyor bu ayet.
Ekleme Tarihi: 29 Ağustos 2022 - Pazartesi

Bizi Can Alıcı Yerden Vurdular

“Harese” denilen bir başka deyişle “Deve Dikeni” diye tarif edilen bir bitki var. Genellikle çöl ikliminde yetişir. Devenin çok sevdiği bu bitki malumunuz dikenlidir. Yedikçe kanar ağzı devenin. Kan ile bitki karışır, tuzlanır ve farklı bir lezzete dönüşür ağzında. İştahı kabardıkça kabarır, dikenli bitkiden yedikçe yiyesi gelir. Ve nihayet bu deveran içerisinde kan kaybından ölüverir deve. Bu hikayenin sebebi hikmetini şöyle açıklayabilirim efendim! Türkiye gibi halkı Müslüman ülkelerde Allah’ı tanımayan ateist çocuklarının peydahlanması, dinsiz ve imansız insanların gün geçtikçe çoğalmasının ana nedeni bu hikayenin içinde saklı olduğuna inanıyorum. Evet! Biz Müslümanları can damarımızdan yakaladılar. İtiraz edemeyecek şekilde de kıskaca soktular. Salt bir Oku’manın Allah’ın yegane bir emri olduğunu söyleyerek kandırdılar bizi. Bu vesileyle her türlü pisliği süslü ve püslü gösterdiler. Okuduklarımızın içine Allah’ın yasakladığı haramları akla hoş gelecek şekilde cicili bicili cümlelerle tanıttılar bize. Ayetin sonunu kapatarak sadece ilk kelimesini evirdiler çevirdiler ve platformda dile getirmeye gayret gösterdiler. Bizi de ayetin tek bir kelime olduğuna inandırdılar. Bu vesileyle okuduklarımızın içinde ne Allah kaldı, ne din kaldı, ne iman kaldı ne de Peygamber. Geçen gün sosyal medyada paylaşılan kısa bir videoya rast geldim. Marketleri denetleyen bir görevli, gofretlerden birinin içini kontrol etmek üzere kameraların önünde poşeti yırtıp açıyordu. İçindekileri ayıklayınca hamurun içine konulmuş iki adet uyuşturucu hapa rast geldi. Görevli bu hapı bize; yiyen çocukların hırçınlaştığını, agresifleştiğini sinirli ve asabi olduğunu kısacası yavaş yavaş zıvanadan çıktığından bahsetti. Yanlış anlamayın ama kitaplarımız da bu olayın tıpkısının aynısı. Şıp demiş burnundan düşmüş gibi birbirine benziyor bu iki olay. Kitap okuyan bir insan dinine, imanına bağlı kalması gerekirken Müslüman ülkelerin Müslüman çocuklarının neden dine karşı çatışmacı bir duruma evrildiklerini daha iyi anlayabiliyoruz. Neden Allah’a karşı diklendiklerini, neden ahiret konusunda şek ve şüpheye düştüklerini, neden ahlak adına, vicdan adına herhangi bir dini unsura rastlanmadığını daha iyi anlayabiliyoruz. Malumunuz hapın etkisi kısa sürede geçmiyor insan organizmasının üzerinden. Ne yazık ki okuduğumuz kitapların içine her türlü gayri ahlaki unsurları edebiyat ve sanat adı altında ilavede bulundular. Enjekte ettiler kanımıza yavaş yavaş. Bu tür yazıları okuyabilmemiz adına da önümüze temcit pilavı gibi Kur’an’ın ilk ayetinin ilk kelimesini yani “Oku” kelimesini sürdüler. Yıllarca biz okuduk bu ipsizlerin kitaplarını çocuklarımız okudu dinsizlerin kitaplarını. Farkına varmadan bizler yedik bu uyuşturucu haplardan nesillerimiz de nemalandı. İnsanlarımız okudukça zehirlendi, zehirlendikçe de dine, imana, Peygamber’e ve Kur’an’a karşı diklendi, Müslümanları kendisine düşman edindi. Asabileşti, hırçınlaştı, benliğinden uzaklaştı. Anlamaz oldu Kur’an’ı, anlamaz oldu Allah’ı, anlamaz oldu dini ve imanı. Ve nihayet inkara kalkıştı insanoğlu. Sarhoş olduğunun farkına varmadan çevresindeki her şeyin yanlış olduğunu ileri sürdü. Çünkü her gün yiyiyordu bu dikenlerden, her gün yiyiyordu bu gofretlerden, bu çikolatalardan. Allah insana hem oku diyecek hem de okuduklarına karşılık sevap vermeyecek. Düşünülebilir mi böyle bir şey? Üstüne üstlük okuyan insan Allah’ı inkar edecek. Olacak şey mi? Devenin dikenli bitkiyi yiyişine benzedi okumalarımız, içine uyuşturucu konulan yiyecekleri andırdı kitaplarımız. Okudukça dinden uzaklaştık. Dinden uzaklaştıkça da gayri ahlaki okumalara sarıldık, dinimize karşı biraz daha kükrer olduk. Aynanın karşısında kendisini aslan gibi gören kediden farksızdı ahvalimiz. Lütfen yanlış anlamayın ve yine lütfen insanlara yanlışı anlatmayın! Kur'an'ın ilk ayeti “Oku” değildir. Ve yine Kur'an'ın hiç bir yerinde sadece “Oku” emrinden müteşekkil bir emir de yoktur. Şahsen böyle bir emre henüz rastlamış değilim. Şayet Kur'an-ı Kerimin ilk ayeti sadece “Oku” olmuş olsaydı yani içeriği doldurulmayan; neyi, nasıl ve niçin okuması gerektiği belli olmayan bir okuma, Allah’ın emri olmuş olsaydı, o zaman her çeşit kitabı okumak sevap hatta ibadet olurdu. İncil'i, Tevrat'ı, Zebur'u ve bilumum değiştirilmiş kitapları okumak da bir nevi ibadet olması gerekirdi bizler için. Yine okunacak olan her tür şiir, her tür hikaye kitabı, okunacak olan her tür aşk ve meşk romanı sevap olurdu insanlar için. Yine okunan her tür hırsızlık, arsızlık ve namussuzluk anılarının yer aldığı kitaplar; gasp, cinayet, fuhuş ve uyuşturucu kullanımın nasıllığını dillere destan bir anlatımla dile getirilen kitapları okumakla kişinin sevap hanesi kabardıkça kabarırdı. Yok böyle bir ayet, yok böyle bir emir. Doğru anlamak ve doğru okumak gerek ayetleri. Hele okunan ve dile getirilen kitap Kur’an ise daha bir titizlik göstermek gerekmez mi? Bir kitabı yanlış anlarsanız dünyanız kararabilir ama Kur’an-ı Kerimi yanlış veya eksik anlarsanız her iki dünyanız da kararabilir. Kur'an'da var olan ayeti söyleyeyim size. “Seni yaratan Rabbinin adıyla oku” (Alak/1) Sana Allah'ı anlatan, sana Allah’ı hatırlatan yazıları oku. Seni dine, imana ve ahlaka sevk ve idare eden kitaplara sarıl. Sana Allah’ın emir ve yasaklarını hatırlatan yazıların peşine düş. Sana Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’i tanıtan, varlığından haberdar eden, O’nun ahlakıyla ahlaklanmanı salıveren ve sevdiren anıları oku. Sana ahireti, cenneti, cehennemi hatırlatan, hesabı ve kitabı dile getiren yazılardan ayrılma diyor bu ayet.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.