BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ 1
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri ile ilgili böyle bir yazı hazırlığı da nerden çıktı diye akla bir soru gelebilir.
Çünkü onu anlatan bir çok kitaplar eserler ve hatta Bediüzzamanın kendi tashihinden geçmiş olan ‘Tarihçe-i Hayat’ gibi elde kaynaklar varken, benim anlatacaklarım o kaynakların yanında bir mum nispetinde olacağının farkındayım. Ancak vefatının 59. yılında tekrar tanımak istedim. Tanıtabildiğim nisbete de bazı gerçekleri kendi zaviyemden nazara vermeye çalışacağım inşallah gölge olmam.
HAYATININ İLK YILLARI
Yıl 1876’yı gösteriyor, Şarkın sarp kayalıkları arasında Bitlis vilayetinin Nurs Karyesinde bir çocuk dünyaya geliyor.
Tarihçe-i Hayatta Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatının akışı ile ilgili geniş malumat mevcut olup isteyen detaylı bilgi edinebilir.
Üstad Hazretleri her nedense şahsını pek nazara vermek istemiyor ve hayatı ile ilgili detaylı anlatımları da kendileri Tarihçe-i Hayattan çıkarmışlardır. Ben ilk hayatından kısa kısa kesitler sunmaya ve Risale-i Nur Külliyatından kaynaklar aktarmaya çalışacağım.
“Bedîüzzaman Said Nursî (Rumî 1293) tarihinde Bitlis vilayetine bağlı Hizan kazasının İsparit nahiyesinin Nurs köyünde doğmuştur. Babasının adı Mirza, anasının adı Nuriye’dir. Dokuz yaşına kadar peder ve validesinin yanında kaldı.” (1/31)
Dokuz yaşında artık ilmi araştırmaları yapabilecek seviyeyi kendisinde hissederek, kendi yaşından büyük bir sorumlulukla yöresel faaliyetlere başlamıştır.
Doğduğu köyden ayrılarak, medreseden medreseye gezmiş ve oralarda yapılan ilmi çalışmaları yerinde tetkik etmiş, zaman zaman o yaşta onlara dahil olmuştur.
Bu gelişimi Tarihçe-i Hayattan pasajlar aktararak görmeye çalışalım.
Medrese tahsili yapanların yanına gezmeye gitmesinde bir taraftan kendi ilmini artırmaya çalışma ve hatta icazet alma, diğer taraftan da onların seviyesini ve onlarla ilmi alanında nasıl denge kuracağının araştırmasını yatmaktadır.
Asar-ı Bedîiyye’de hayatının başlangıcının akışı şu şekilde dile getirilmektedir:
Bediüzzaman, dokuz sene çocukluk hayatını babasının evinde geçirdikten sonra, tahsile başlar.
“Siirt'te Molla Fethullah Medresesinde iki ay tahsil ile meşgul olduktan sonra, Siirt'i terkle Müküs'te bulunan Medrese-i Emir Hasan Velînin müderrisi olan Molla Abdulkerim Efendinin nezdine giderek o zattan iki ay kadar ahz-ı feyiz ettikten (feyiz aldı) sonra, Vastan'a (Gevaş) azimet eyledi.
Bayezidde Şeyh Muhammed-i Celâlî (R.H.) nezdinde üç ay kadar tahsil etmiştir. "(2/685)
Bilgi edinmenin ve başarmanın metotlarını Cumhuriyet tarihinden beri öğretmenlerimiz anlatmaya çalışıyor ve bir türlü başarıyı yakalayamıyor. Bediüzzaman ilkokul çağında
Siirt'te tabi' Tillo kasabasında ''Hassa'' Künbeti denilen türbeye kendini kapatıyor. Orada Kamus-u Okyanus'u okumaya başlıyor. Bab-ı Sin'e kadar hıfzeyledi. Bu alimlerin okuyup fikir yürütebilecekleri bir ansiklopedik lügattır. Bir yerde de çok uzun kalamıyor. İlmi açlığını gederecek ortamdan yoksun olunca hemen yer değiştiriyor. Her iki ay bir yerde vakit geçirmeye alışan Bediüzzaman Cezire'den Mardin'e yolculuğu çıkıyor.
O zamanın yöresel kiyafeti başka , medrese kıyafeti başkadır. Ancak Bediüzzaman yöresel kiyafeti tercih etmiş, omuzunda bir pösteki, derviş-seyyah kıyafetinde Şeyh Emin Efendinin tekyesine gidiyor. İki gün dersine sabır gösteriyor. Hep arayış içindedir ve Şeyh Emin Efendi Bediüzzaman'a kisve-i ilmiye (alim cübbesi) giydirmek teklifinde bulunur. Bediüzzaman; o vakit sinn-i büluğa vasıl olmamış olduğundan, kendisine muhterem bir müderris kıyafetini yakışmayacağını düşünerek kabul etmez.
01.06.2019
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu