KESİN DAVET 51
HAYAT BEDENE GİRERSE NE OLUR
Meselâ, hayat bir cisme, bir bedene girdiği vakit,
Hakîm ismi dahi tecellî eder,
Hikmetle, birçok faydalar gözetilerek yuvasını güzelce yapıp tanzim eder.
Aynı halde Kerîm ismi de tecellî edip
meskenini hâcâtına, ihtiyaçlarina göre tertip ve tezyin eder.
Yine aynı halde Rahîm isminin cilvesi görünüyor ki,
o hayatın devam ve kemâli için türlü türlü ihsanlarla taltif eder, lütuflandırır.
Yine aynı halde Rezzak isminin cilvesi görünüyor ki,
o hayatın bekasına ve inkişafına lâzım maddî, mânevî gıdaları yetiştiriyor ve
kısmen bedeninde iddihar ediyor, depoluyor.
Demek, hayat bir nokta-i mihrakiye hükmünde,
çok esma-i ilahiyenin tecellilerinin taplandiği nokta olup,
muhtelif sıfât birbiri içine girer,
belki birbirinin aynı olur.
Güya hayat tamamıyla hem ilimdir,
aynı halde kudrettir,
aynı halde de hikmet ve rahmettir, ve hâkezâ...
İşte, hayat bu câmi mahiyeti itibarıyla,
şuûn-u zâtiye-i Rabbâniyeye aynadarlık eden bir âyine-i samediyettir.
Bu durumda bu kadar çok Allah’ın CC isimlerine mazhariyeti olan hayat, Cenab-ı Hakk'ın her zaman her yerde her mahluka, muhtaç olduğu şeyleri vermesi, terbiye ve tedbir etmesi, beslemesi, bu mahlukların her zaman kendilerine mahsus nimetlendirilmeleri, hayatın mahiyetinin genişliğini ortaya koymaktadır.
Bediüzzaman Hazretleri “ilim malûma tâbidir” demektedir. Yâni nasıl olacaksa, ilimin o ilgi dairesinde oluyor.
Yani ilim kuralları; bilinenleri, uygulamaya koymak için yeterli değildir. Uygulamaya koyulabilmesi için, irade ve güce de sahip olmak gerekir.
Mesela bir makinenin nasıl yapılacağı ilmen bilinir ama bu malum olmaz. Malum olabilmesi için bunu yapacak kararlılık ve imkan sahibi olmak gerekiyor.
İlm-i ezelî geçmiş, şimdiki hal ve gelecekteki bütün olmuş ve olacak herşeye bilgisi ve kudreti olan en yüksek makamdadır. Olmuş ve olacak ne varsa, herbir şey Onun ilim ve kudreti haricinde değildir.
Buradan anlaşıldığı gibi hayat tamamiyle hem ilimdir.
Bunu uygulamaya her şeye gücü yeten kudret sahibi birisi koyabilir. İlim çerçevesinde olduğuna göre bir fayda ve maslahat gözetilmektedir.
Aynı zamanda hayat merhamet ve ihsandır.
Hayat sahibi olmayanlar, hayat sahibi olmadıkları için bir hak dava edemezler.
İşte bu sırdandır ki, Hayy-ı Kayyûm olan Zât-ı Vâcibü'l-Vücud,
Varlığı diriliği heran olup, gökleri ve yerleri heran tutan; daimi her şeye her hususta iktidarı yeten; vücudu mutlak var olan, yokluğu mümkün olmayan Cenab-ı Allah CC.,
hayatı pek çok kesretle, bollukla ve mebzuliyetle, ucuzlukla halk edip, yaratıp neşir, dağıtır ve teşhir eder, göz önüne serer.
Ve herşeyi hayatın etrafına toplattırıp ona hizmetkâr eder.
Çünkü hayatın vazifesi büyüktür.
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
30.03.2020