ASRIN DERDİ İLE DERTLENEN ADAM
(Vefatının sene-i devriyesi vesilesiyle)
BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ 5
Şimdi günümüz insanlarına bir göz atalım, ve aile hayatlarına bir nazar gezdirelim. Bugünkü kadar aile hayatında, özellikle İslami referanslı aile hayatında tahribat, tahşidat, boşanmalar görülmüş müdür?
İşte Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de bugünü, o günlerde feraseti ile tahmin etmiş ki, bugünlerin reçetesini o günlerde yazmak için kendisi islâmi bir aile hayatı kurma esaslarını nazara vermesine karşılık, kendi aile hayatını bile feda etmiştir. Bu konuda Merhum Ali Ulvi Kurucu Hocamız şunları dile getirmektedir:
“Bugün, dünyada hangi bir aile reisi –manen– Bedîüzzaman Hazretleri kadar mesuddur? Hangi bir baba, milyonlarla evlada sahip olmuştur? Hem de nasıl evlatlar!.. Ve hangi bir üstad, bu kadar talebe yetiştirebilmiştir” (1/12)
Bediüzzamanın davası küçük bir kainat olan insandır. Çünkü insan mükerrem bir varlıktır. Bütün mesaisini onun huzur ve saadetine sarf etmektedir. Büyük bir imansızlık yangını karşısında, içerisinde yanan insanları kendisine çok yakın olarak ve hatta evladı olarak kabul ettiği için, onun uykularını kaçırmaktadır.
Bu konuda Merhum Eşref Edip’in Üstad Bediüzzaman Said Nursi ile yapmış olduğu röportajı, Merhum Ali Ulvi Kurucu şu şekilde aktarmaktadır:
“Bana: “Sen şuna buna niçin sataştın?” diyorlar. Farkında değilim; karşımda müthiş bir yangın var, alevleri göklere yükseliyor, içinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor.
O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda birisi beni kösteklemek istemiş de ayağım ona çarpmış, ne ehemmiyeti var?
O müthiş yangın karşısında bu küçük hâdise bir kıymet ifade eder mi?
Dar düşünceler, dar görüşler… “ (1/13)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri, yaratanının ve sanatkarının sanatı olan insanın değerini iyi bilen bir sarraf olduğu için, hayatını mükerrem ve çok sevdiği bu varlığın sonsuz hayatlarını kazanabilmeleri adına programladığı için, dünya menfaatleri, makamı, mevkii, siyaseti vb. şeylerle ilgilenmemiştir.
Bütün mesaisini insanların imanının kurtulmasına seferber etmiştir. O yemek giymek için yaşayan birisi değildir,. O sadece yaşamak için yemektedir. Onun için de bir küçük tas çorba, bir küçük kap yemek ya da sadece birisi onun öğününü teşkil etmektedir. Kedileri iyi bir cumhuriyetçi olduğu için yediği çorbanın tanelerini, cumhuriyetçiliği sergileyen karıncalarla paylaşmıştır. Elbiselerine ve giymiş olduğu kıyafetlerine ve cübbelerine baktığımız zaman; üzerlerinde kırk yamayı birden görmemiz mümkündür. Başkasının onun hakkında verdiği hükümler onun için önemli değildir. Onun için önemli olan rıza-ı ilahidir.
Bu konuyu Merhum Ali Ulvi Kurucu Ağabeyimiz şu şekilde dile getirmektedir:
“istiğna; artık ona günde bir tas çorba, bir bardak su ve bir parça ekmek kâfi gelebilir. Zira bu büyük insan, büyük ve munsif Fransız şairi Lamartin’in dediği gibi: “Yemek için yaşamıyor belki yaşamak için yiyor.” (1/14)
“Hem tasannu (gösteriş) ve temelluktan (mülk edinmek) beni kurtaran bir parça kuru ekmek yemek ve yüz yamalı bir libas (elbise) giymek, bana daha hoş geliyor.
Gayrın en a'lâ baklavasını yemek, en murassa libasını giymek ve onların hatırını saymaya mecbur olmak, bana nâhoş geliyor.
Rezzak-ı Zülcelal'e yüz binler şükrediyorum ki küçüklüğümden beri beni minnet ve zillet altına girmeye mecbur etmemiş.”(3/15)
Zaman Bediüzzaman için çok değerli bir varlıktır. Ona o kadar itina göstermektedir ki; hayatında latife olsa dahi lüzumsuz bir cümle değil kelime bile sarf ettiğini göremezsiniz. Çünkü o zamanın hesabının bizden bir gün sorulacağını ve israf etmememizi kendi uygulamaları ile bize göstermektedir.
Bu konuda merhum Ali Ulvi Kurucu abimiz bakın nasıl bilgi vermektedir:
“Mesela Üstad, bu yüksek iktisatçılık kudretini sırf yemek, içmek, giymek gibi basit şeylerle değil; bilakis fikir, zihin, istidat, kabiliyet, vakit, zaman, nefis ve nefes gibi manevî ve mücerred kıymetlerin israf ve heder edilmemesi ile ölçen bir dâhîdir.” (1/15)
12.06.2019
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu