KESİN DAVET 42
ŞU MEVCUDAT NEDİR
Mevcudat denilince insan olarak veya bilim gözlüğü ile gördüğümüz,
kullanabiliyorsak kalb ve ruh gözümüz ile görebildiğimiz her şeylerdir.
Biz güneşi ve ayı görüyoruz, dünyayı göremiyoruz.
Dünya yoktur diyebilir miyiz? Onun üzerinde yaşamaktayız.
O zaman kainata bakabilsek; denizlerin sahillerinin kum tanelerinden fazla yıldız ve gezegenler var olduğunu mukaddes kaynaklar ve bilimden bilmekteyiz.
Mevcudatta bitkiler, hayvanlar, mikroorganizmalar, cansız varlıklar, melekler, cinler ve daha bilemediğiz birçok varlıklar vardır.
İnsanın kendisi de zaten küçük bir kainattır. Kainatta ne var ise insanda da vardır.
Ne yazık ki kainat kadar değerli olan bu varlık kendi kiymetini takdir edemiyor.
Otuz Üçüncü Mektup'un yâni Sözler’in, Yirmi Dördüncü Penceresi'nde beyan edildiği gibi:
Şu mevcudat, irade-i İlahiye ile seyyaledir, Allah’ın emri ile yer değiştirmektedir.
Şu kâinat, emr-i Rabbanî ile seyyaredir, her şeyi düzenleyen Allah’ın emri ile gezmektir.
Şu mahlukat, izn-i İlahî ile zaman nehrinde mütemadiyen akıyor;
âlem-i gaybdan, duygularımızın hissedemediği ruhlara, meleklere ve cinlere ait alemden gönderiliyor,
âlem-i şehadette, dünya aleminde, vücud-u zahirî, gördüğümüz elbiseler giydiriliyor,
sonra âlem-i gayba, göremediğimiz alemlere muntazaman yağıyor, iniyor.
Ve emr-i Rabbanî ile mütemadiyen istikbalden, gelecek zamandan gelip hale,
şimdiki zamana uğrayarak teneffüs eder,
maziye, geçmiş zamana dökülür.
MEVCUDATTA TASARRUF EDEN, İNSANDA DA TASARRUF EDER
İşte şu mahlukatın şu seyelanı, bitkilerin ve hayvanların dünyaya gelip ve gitmeleri,
gayet hakîmane rahmet, ihsan dairesinde; şefkatli fayda ve iyiliklerle dolu ve
şu seyeranı, intizamla dolaşmaları,
gayet alîmane hikmet ve intizam dairesinde, ilim, fayda gözeten ve düzen içinde; ve
şu cereyanı, topluca akıp gitmeleri,
gayet Rahîmane şefkat, çok merhametli sevgi ve
mizan dairesinde, denge içerisinde,
baştan aşağıya kadar hikmetlerle maslahatlarla, faydalarla, neticelerle ve
gayelerle yapılıyor.
Demek bir Kadîr-i Zülcelal, herşeye gücü yeten Allah,
bir Hakîm-i Zülkemal, her şeyi faydalarla yapan üstün kudret sahibi Allah, mütemadiyen tavâif-i mevcudatı, hiç ara vermeden gruplar halinde varlıkları ve
her taife içindeki cüz'iyatı, en küçük şeyleri ve
o taifelerden teşekkül eden, meydana gelen âlemleri,
kudretiyle hayat verip tavzif eder, görevlendirir.
Sonra hikmetiyle terhis edip mevte mazhar eder,
âlem-i gayba gönderir.
Daire-i kudretten, daire-i ilme çevirir, Allah’ın sonsuz kudret dairesinden,
ilim dairesine çevirir.
Bütün mevcudat Allah’ın ilminde vardır. Rabbim bu varlıkları kudretiyle yaratıyor ve dünyada vucut giydiriyor. Biz onları görüyoruz, bizde şekli, rengi, kokusu iz bırakıyor. Onlar kurusa, ölse de biz resimlerini çizer, varlıkları zihnimizde canlandırırız. Yâni bizim ilmimize kaydedilmiş olur. Cenab-ı Allah da dünya aleminde vücut giydirdiği bu varlıkları tekrar gayb alemine yâni ilim dairesine gönderiyor.
12.03.2020
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu