Adına ittifak dediğimiz at, seçim mahallesinde cılız sütçü beygirine dönüştü.
Seçimlerden önce, havada birçok kavram uçuştu. Bunlardan biri de “İttifaklarda At Pazarlığı” söylemiydi.
Siyasiler bunu neden söylediler? Kendileri bilir. Bu deyimin ben de çağrıştırdığını paylaşayım.
İlkokulda iken babam bana bir arkadaşı için yazdığı şiiri ezberletmişti.
Şiirin hikâyesi şu: Babamın arkadaşı Hasan saf ve herkese inanan bir çiftçidir. En büyük ideali bir at sahibi olmak… Çalışmış, didinmiş ve biriktirdiği para ile şehre gelip bir at satın almış. Atı alırken iri yarı besili bir at, ama şehirdeki pazardan Akkapı Mahallesine gelene kadar at, zayıflamış. Hasan, pazardan aldığı besili atın, mahalleye gelinceye kadar nasıl böyle kemikleri sayılır hala geldiğine bir türlü akıl erdirememiş.
İşin uzmanları sorunu anlamışlar. Satıcı atı satmadan evvel, zavallı hayvana öyle şeyler yedirmiş ki, atın karnı gaz dolmuş. İri görünen atı da Hasan besili zannetmiş. Mahalleye gidene kadar gaz çıkmış ve at, gerçek çelimsizliğine dönmüş.
Hasan mahallenin diline düşmüş. Ama rezalete bile bir asalet gerek.
Babam, Hasan’ın bu saflığını yazdığı bir şiir ile ölümsüzleştirmişti. Hepimiz ezbere bilirdik.
“Deh desen dehlemez
Çüh desen çühlemez
İki kilo yüklemez
Hasan bir beygir almış
Su dökersen ayılır
Su dökmezsen bayılır
Kemikleri sayılır
Hasan bir beygir almış
Ayakları sekili
Kulakları dikili
Sanki milletvekili
Hasan bir beygir almış (*)
Babam, o yıllar seyyar tablacı idi. Bazen birkaç arkadaş bir araya geldiklerinde bana;” Hadi Sedat, ne olmuş Hasan’ın beygirine anlat bakalım?” derdi. Ben marş okur gibi hazrola geçip başlardım şiirir okumaya. Hasan Dayı’da aralarında olurdu. Yüzü kızararak; “Yapma Ramazan, bi halt ettik işte” siye tepki gösterirdi.
Hasan’ın Beygiri, bir umudun peşinden koşan, sonra o umudun albenisine kapılanların trajik sonunu anlatan bir sembol haline dönüştü. Biz kendi çevremizde, bazen, aldatılmışlar için: “Hasan’ın Beygiri gibi” deyim kullanırız.
Toplumsal olaylarda umutların yerle bir olması, tarihte sık sık yaşanan olaylardandır.
Seçim sonucu, bana “Hasan’ın beygiri” şiirini yeniden anımsattı.
Millet ittifakın iriliğini görünce çok besili zannetti.
BİR DE AT HIRSIZLIĞI…
Adamın mesleği at hırsızlığı… Kurulan pazara gider, gözüne bir atı kestirir ve ona müşteri olur. Satıcı ile sıkı bir pazarlığa girer. Atı denemek üzere biner ve bir tur atmak ister. Ata binince vın… Dörtnala başka pazara… Başka şehrin pazarında atı satar…
Yine böyle çaldığı atı, uygun bir pazarda satmaya çalışmaktadır. Bir müşteri gelir. Pazarlık başlar. Müşteri, atı denemek için biner ve gidiş o gidiş. Vın…
Adam çaldığı atın arkasından baka kalır. Bu alışverişe tanık olan komşusu:
“Hayırdır ağa, atı sattın mı?”
“He… Sattık işte…”
“Kaça verdin?”
“Maliyetine verdik gitti…”
Bazen maliyetini kurtarmak da bir kazançtır.
Bir yıldan beri halkımız bir araya gelen partilerin “Millet İttifakı” çatısı altında olduğunu düşünüyordu. Seçim bitti. Şimdi deniyor ki, “Bizimkisi millet ittifakı değil, seçim ittifakı idi..”
İttifakın ileri gelenleri: “Tüm ittifaklar seçim ittifakıdır, seçim bittiği zaman ittifaklar ortadan kalkar…” Kardeş, keşke daha önce söyleseydiniz de bu millet bilseydi.
Seçimi kazanılmış olsaydı, ittifak devam etmeyecekti demek.
Milletin Adına ittifak dediği at, seçim mahallesinde cılız sütçü beygirine dönüştü.
Ey ittifakın mimarları, milletin umut bağladığı atına ne oldu?
“Eh işte maliyetine verdiniz gitti” demek…
(*) Yıllar sonra buna benzer bir hikâyeye Mihail Şolohov’un “Durgun Akardı Don” romanında rastladım. Okurken, yüzümden hüzünlü tebessüm hiç eksik olmadı.