KUTLU DOĞUM 23
Peygamber Efendimizin (sav) göstermiş olduğu mucizeler; diğer peygamberlerin gösterdiği mucizelerin tamamını ihtiva etmektedir.
Bunun yanında Kur’an mucizesi,
ayın yarılması mucizesi,
miraç mucizesi ve
kendisi,
peygamberimiz (sav) ait ve mahsus mucizelerdir.
Bunlar Risale-i Nur külliyatında çok güzel aksettirilmektedir. Ancak biz burada Mektubat, On Yedinci İşareti nazara vermeye çalışacağız.
ON YEDİNCİ İŞARET
Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın Kur'ân'dan sonra en büyük mu'cizesi (Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü hal ve hareketleri) kendi zâtıdır.
Yani, onda içtima etmiş ahlâk-ı âliyedir (toplanmış olan üstün ahlaktır) ki,
herbir haslette (karakterde) en yüksek tabakada olduğuna, dost ve düşman ittifak ediyorlar.
Hattâ şecaat kahramanı Hazret-i Ali, mükerreren (tekraren) diyordu:
"Harbin dehşetlendiği vakit, biz Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın arkasına iltica edip tahassun ediyorduk (sığınıp korunuyorduk)." 1
1- (Müsned, 1:86; Müstedrek, 2:143; Kenzü'l-Ummâl, 12:347, 419.)
Ve hâkezâ (bunun gibi), bütün ahlâk-ı hamîdede (övülmüş, güzel ahlâkta) en yüksek ve
yetişilmeyecek bir dereceye malikti.
Şu mu’cize-i ekberi (en büyük mucizeyi) Allâme-i Mağrib (Kuzey Batı Afrika ve Endülüs’te yetişen büyük âlimi) Kadı İyaz'ın Şifâ-i Şerif’ine havale ediyoruz.
Elhak (gerçekten), o zât, o mu'cize-i ahlâk-ı hamîdeyi (övülmüş, güzel ahlâkı)
pek güzel beyan edip (açıklamış) ispat etmiştir. (Mektubat 258)
Hem pek büyük ve
dost ve düşmanla musaddak (doğrulanan) bir mu'cize-i Ahmediye (a.s.m.) (Hz. Muhammed’in mu’cizesi),
şeriat-i kübrâsıdır (büyük şeriat, kanunlarıdır) ki,
ne misli gelmiş ve ne de gelecek.
Şu mu'cize-i âzamın (büyük mucizenin) bir derece beyanını (açıklamasını),
bütün yazdığımız otuz üç Söz ve otuz üç Mektuba ve otuz bir Lem'aya ve on üç Şuaya havale ediyoruz.
Hem Resul-i Ekrem aleyhissalâtü vesselâmın mütevatir
(yalanda birleşmeleri mümkün olmayan, toplulukların birbirinden aktardığı haber) ve
kat'î bir mu'cize-i kübrâsı (kesin en büyük mu’cizesi),
şakk-ı kamerdir (Peygamber (a.s.m.) bir işaretiyle Ay’ın ikiye bölünmesi mu’cizesi).
Evet, şu inşikak-ı kamer (Ay’ın ikiye bölünmesi),
çok tariklerle mütevatir bir surette (hadislerin birbirlerinden aktardığı şekilde),
İbni Mes'ud, İbni Abbas, İbni Ömer, İmam-ı Ali, Enes, Huzeyfe gibi pek çok eâzım-ı Sahabeden (sahabenin büyüklerinden)
müteaddit tariklerle (birçok kanallarla) haber verilmekle beraber, nass-ı Kur'ân'la (Kur’ân’ın kesin ve açık hükmü, ifadesi),
اِقْتَرَبَتِ السَّاعَةُ وَانْشَقَّ الْقَمَرُ 2 âyeti
2- "Kıyamet yaklaştı, ay yarıldı." Kamer Sûresi, 1.),
o mu'cize-i kübrâyı (en büyük mucizeyi) âleme ilân etmiştir.
O zamanın inatçı Kureyş müşrikleri (Allah’a şirk ve ortak koşanlar),
şu âyetin verdiği habere karşı inkârla mukabele etmemişler (karşılık vermemişler), belki yalnız "Sihirdir" demişler. 3
(3- Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, (54) 5; Müsned, 4:82; Ayrıca bk. Kamer Sûresi, 2. âyet.)
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
07.06.2024