İlteriş Ülkü
Köşe Yazarı
İlteriş Ülkü
 

DEVLET, DİN VE SİYASET: GERÇEKÇİ BİR STRATEJİYE DOĞRU

DEVLET, DİN VE SİYASET: GERÇEKÇİ BİR STRATEJİYE DOĞRU Devlet olmadan millet olmaz, millet olmadan medeniyet kurulmaz. Günümüz dünyasında uluslararası sistem, akıl, bilim ve strateji üzerine inşa edilmiştir. Eğer bir devletin yoksa, ne bağımsız bir karar alabilirsin ne de inancını özgürce yaşatabilirsin. Bu yüzden devletin bekası, sadece dünyevi bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal düzenin ve dini özgürlüklerin korunması için de bir zorunluluktur. İslam Devlet mi Kurmalı, Devleti mi Korumalı? Tarih boyunca din ile devlet ilişkisi birçok kez tartışıldı. Bazı düşünceler, İslam’ın doğrudan bir devlet kurmasını zorunlu kıldığını iddia ederken, bazıları da devletin dini yaşamak ve yaşatmak için bir araç olduğunu savundu. Gerçek şu ki: Din, devlet olmadan yaşayamaz ama devlet dini kontrol altına almak zorunda değildir. Devletin görevi, dini korumak, ona alan açmak ve toplumsal barışı sağlamaktır. Aksi takdirde, kontrolsüz bırakılan dini hareketler, kaosa yol açar ve dış güçlerin manipülasyonuna açık hâle gelir. Irak, Suriye, Lübnan ve Gazze: Devletsizliğin Bedeli Bugün Ortadoğu’da yaşanan en büyük kriz, devletsizliktir. Devlet düzeninin olmadığı bölgelerde, terör örgütleri, mezhepsel çatışmalar ve dış müdahaleler kol gezer. Lübnan’da Hizbullah, Filistin’de Hamas ve diğer gruplar, İsrail ile savaşıyor; ancak arkalarında güçlü bir devlet mekanizması olmadığı için bağımsız hareket etmek zorundalar. Sonuç? Sürekli kriz, sürekli yıkım ve sürekli bir belirsizlik! Oysa güçlü bir devletin olduğu yerde, halkın güvenliği ve refahı korunur. İslam Dünyası Birleşmeden Gazze’ye Gitmek Mümkün mü? Bugün İslam dünyasında stratejik akıl yerine duygusal refleksler hâkimdir. Filistin için ayağa kalkıyoruz, protestolar düzenliyoruz ama en basit gerçeği unutuyoruz: Oraya nasıl gideceğiz? Karadan: Suriye var, İran var, Irak var – bu ülkelerle doğrudan geçiş imkânsız. Havadan: İsrail hava sahası kontrol ediyor, ABD Akdeniz’de her şeyi izliyor. Denizden: Mısır izin vermiyor, uluslararası deniz hukuku engel çıkarıyor. Bu durumda, Türkiye’nin doğrudan Gazze’ye askerî bir müdahalede bulunması mümkün değil. Peki çözüm nedir? Önce devletini güçlü kılacaksın. Sonra ekonomik, teknolojik ve askeri gücünü artıracaksın. İttifaklarını sağlamlaştırıp uzun vadeli bir oyun kuracaksın. Bugün Türkiye’nin Filistin konusunda izlediği strateji tam olarak budur. İslam Dünyasının Rolü: İdeolojik mi, Stratejik mi? Dünyada İslamî değerler bugün hiç olmadığı kadar güçlü bir karşılık buluyor. İnsanlık, kapitalizmin ve materyalizmin çözümsüz bıraktığı sorunlara karşı adalet, dayanışma ve ahlak arayışında. Ancak burada bir kritik nokta var: İslam’ı sadece bir ideolojiye indirger ve siyasi bir araç olarak kullanırsan, dünya seni ciddiye almaz! İslamî medeniyet kurmak için önce Müslüman insan yetiştirmek gerekir. Vergi veren ama zekât vermeyen bir toplum, İslamî düzen kuramaz. Bireyler İslamî değerlere sahip çıkmazsa, devlet ne kadar uğraşırsa uğraşsın başarılı olamaz. Bu yüzden İslam’ın geleceği, sadece bir yönetim biçimiyle değil, toplumsal dönüşümle mümkün olabilir. Bugün önümüzdeki en büyük hata, “Devleti İslamîleştirirsek her şey düzelir” yanılgısıdır. Oysa önce insanları bilinçlendirmek, ahlâkî ve ekonomik olarak güçlendirmek gerekir. Devlet Dini Kullanmalı mı? Tarihte birçok devlet, dini kullanarak güç kazanmaya çalıştı. Emeviler, Abbâsîler, Osmanlı, Safevîler ve diğerleri… Hepsi bir dönem dinî meşruiyeti arkasına aldı, ancak sonunda devlet kirlenirken din de siyasetin içine çekildi. Peki, çözüm nedir? Devlet, dini bir araç olarak kullanmamalıdır. Din, devletin kontrol ettiği bir mekanizma olmamalıdır. İslam gönüllülük esasına dayanır; zorla dayatılan bir din, devletin otoritesini güçlendirmez, aksine halkı devlete karşı soğutur. Sonuç olarak, İslam’ı yaşatmanın yolu güçlü bir devlet inşa etmekten geçer, ama devleti İslamcı bir rejime dönüştürmekten değil! Önümüzdeki 150 yıl içinde dünya düzeni radikal değişimler geçirecek. Eğer Müslüman toplumlar bilim, ekonomi ve siyaset alanında güçlenirse, o zaman İslam gerçekten oyun kurucu bir güç hâline gelebilir. Ama bugünün şartlarında, önce devletini koruyacak, sonra insanını bilinçlendirecek, sonra da dünya sahnesinde güçlü bir aktör olacaksın!    Son Söz: Duygularla değil, akılla hareket etmek zorundayız! Devleti koruyarak, toplumu güçlendirerek, İslam’ı yaşatarak ilerlemeliyiz! Bugün pragmatizm, yarın idealizm!    Özetle: Devlet, halkını koruyacak; halk, İslam’ı yaşayacak; İslam, insanlığı aydınlatacak!
Ekleme Tarihi: 18 Mart 2025 - Salı

DEVLET, DİN VE SİYASET: GERÇEKÇİ BİR STRATEJİYE DOĞRU

DEVLET, DİN VE SİYASET: GERÇEKÇİ BİR STRATEJİYE DOĞRU

Devlet olmadan millet olmaz, millet olmadan medeniyet kurulmaz. Günümüz dünyasında uluslararası sistem, akıl, bilim ve strateji üzerine inşa edilmiştir. Eğer bir devletin yoksa, ne bağımsız bir karar alabilirsin ne de inancını özgürce yaşatabilirsin. Bu yüzden devletin bekası, sadece dünyevi bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal düzenin ve dini özgürlüklerin korunması için de bir zorunluluktur.

İslam Devlet mi Kurmalı, Devleti mi Korumalı?

Tarih boyunca din ile devlet ilişkisi birçok kez tartışıldı. Bazı düşünceler, İslam’ın doğrudan bir devlet kurmasını zorunlu kıldığını iddia ederken, bazıları da devletin dini yaşamak ve yaşatmak için bir araç olduğunu savundu. Gerçek şu ki: Din, devlet olmadan yaşayamaz ama devlet dini kontrol altına almak zorunda değildir. Devletin görevi, dini korumak, ona alan açmak ve toplumsal barışı sağlamaktır. Aksi takdirde, kontrolsüz bırakılan dini hareketler, kaosa yol açar ve dış güçlerin manipülasyonuna açık hâle gelir.

Irak, Suriye, Lübnan ve Gazze: Devletsizliğin Bedeli

Bugün Ortadoğu’da yaşanan en büyük kriz, devletsizliktir. Devlet düzeninin olmadığı bölgelerde, terör örgütleri, mezhepsel çatışmalar ve dış müdahaleler kol gezer. Lübnan’da Hizbullah, Filistin’de Hamas ve diğer gruplar, İsrail ile savaşıyor; ancak arkalarında güçlü bir devlet mekanizması olmadığı için bağımsız hareket etmek zorundalar. Sonuç? Sürekli kriz, sürekli yıkım ve sürekli bir belirsizlik! Oysa güçlü bir devletin olduğu yerde, halkın güvenliği ve refahı korunur.

İslam Dünyası Birleşmeden Gazze’ye Gitmek Mümkün mü?

Bugün İslam dünyasında stratejik akıl yerine duygusal refleksler hâkimdir. Filistin için ayağa kalkıyoruz, protestolar düzenliyoruz ama en basit gerçeği unutuyoruz: Oraya nasıl gideceğiz?

  • Karadan: Suriye var, İran var, Irak var – bu ülkelerle doğrudan geçiş imkânsız.
  • Havadan: İsrail hava sahası kontrol ediyor, ABD Akdeniz’de her şeyi izliyor.
  • Denizden: Mısır izin vermiyor, uluslararası deniz hukuku engel çıkarıyor.

Bu durumda, Türkiye’nin doğrudan Gazze’ye askerî bir müdahalede bulunması mümkün değil. Peki çözüm nedir?

  • Önce devletini güçlü kılacaksın.
  • Sonra ekonomik, teknolojik ve askeri gücünü artıracaksın.
  • İttifaklarını sağlamlaştırıp uzun vadeli bir oyun kuracaksın.

Bugün Türkiye’nin Filistin konusunda izlediği strateji tam olarak budur.

İslam Dünyasının Rolü: İdeolojik mi, Stratejik mi?

Dünyada İslamî değerler bugün hiç olmadığı kadar güçlü bir karşılık buluyor. İnsanlık, kapitalizmin ve materyalizmin çözümsüz bıraktığı sorunlara karşı adalet, dayanışma ve ahlak arayışında. Ancak burada bir kritik nokta var: İslam’ı sadece bir ideolojiye indirger ve siyasi bir araç olarak kullanırsan, dünya seni ciddiye almaz!

  • İslamî medeniyet kurmak için önce Müslüman insan yetiştirmek gerekir.
  • Vergi veren ama zekât vermeyen bir toplum, İslamî düzen kuramaz.
  • Bireyler İslamî değerlere sahip çıkmazsa, devlet ne kadar uğraşırsa uğraşsın başarılı olamaz.

Bu yüzden İslam’ın geleceği, sadece bir yönetim biçimiyle değil, toplumsal dönüşümle mümkün olabilir. Bugün önümüzdeki en büyük hata, “Devleti İslamîleştirirsek her şey düzelir” yanılgısıdır. Oysa önce insanları bilinçlendirmek, ahlâkî ve ekonomik olarak güçlendirmek gerekir.

Devlet Dini Kullanmalı mı?

Tarihte birçok devlet, dini kullanarak güç kazanmaya çalıştı. Emeviler, Abbâsîler, Osmanlı, Safevîler ve diğerleri… Hepsi bir dönem dinî meşruiyeti arkasına aldı, ancak sonunda devlet kirlenirken din de siyasetin içine çekildi. Peki, çözüm nedir?

  • Devlet, dini bir araç olarak kullanmamalıdır.
  • Din, devletin kontrol ettiği bir mekanizma olmamalıdır.
  • İslam gönüllülük esasına dayanır; zorla dayatılan bir din, devletin otoritesini güçlendirmez, aksine halkı devlete karşı soğutur.

Sonuç olarak, İslam’ı yaşatmanın yolu güçlü bir devlet inşa etmekten geçer, ama devleti İslamcı bir rejime dönüştürmekten değil! Önümüzdeki 150 yıl içinde dünya düzeni radikal değişimler geçirecek. Eğer Müslüman toplumlar bilim, ekonomi ve siyaset alanında güçlenirse, o zaman İslam gerçekten oyun kurucu bir güç hâline gelebilir. Ama bugünün şartlarında, önce devletini koruyacak, sonra insanını bilinçlendirecek, sonra da dünya sahnesinde güçlü bir aktör olacaksın!

   Son Söz:

  • Duygularla değil, akılla hareket etmek zorundayız!
  • Devleti koruyarak, toplumu güçlendirerek, İslam’ı yaşatarak ilerlemeliyiz!
  • Bugün pragmatizm, yarın idealizm!

   Özetle: Devlet, halkını koruyacak; halk, İslam’ı yaşayacak; İslam, insanlığı aydınlatacak!

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.