KESİN DAVET 32
İNSAN NAZARINI DÜNYAYA ÇEVİRİYOR
İnsanın nazarını dünyaya yönlendirmesi,
aziz bir lezzeti elîm bir üzüntüye nasıl dönüştürüyor. Bir temsil ile anlatılabilir.
Meselâ, şu karyede, yani Isparta’nın belediyeliği olan Barla'da, iki adam bulunur. Birisinin yüzde doksan dokuz ahbabı İstanbul'a gitmişler, güzelce yaşıyorlar.
Yalnız bir tek akrabası burada kalmış. O dahi oraya gidecek.
Bunun için şu adam Barla’da kalmayı düşünmez,
İstanbul'a müştaktır. Orayı düşünür, ahbaba kavuşmak ister.
Ne vakit ona denilse, "Oraya git"; sevinip gülerek gider.
İkinci adam ise, yüzde doksan dokuz dostları buradan gitmişler.
Ona göre gidenlerin bir kısmı mahvolmuşlar,
bir kısmı ne görür, ne de görünür yerlere sokulmuşlar,
perişan olup gitmişler zanneder.
Şu biçare adam ise, bütün onlara bedel,
yalnız bir misafire ünsiyet edip teselli bulmak ister.
Onunla o çok üzüntü verici ayrılık elemini, acılarını kapamak, örtmek ister.
Başta Habibullah,
bütün ahbabımiz,
kabrin öbür tarafındadırlar.
Burada kalan bir iki tane ise, onlar da gidiyorlar.
Ölümden ürküp, kabirden korkup başımızı çeviremeyiz.
Merdâne kabre bakalım, dinleyelim, ne talep ediyor?
Erkekçesine ölümün yüzüne gülelim, bakalım, ne istiyor.
Sakın gaflete dalıp ikinci adama benzemeyelim.
İNSAN YOLCULUĞU DEVAM EDİYOR
“Ey insan!
Zaman değişmiş,
asır başkalaşmış.
Herkes dünyaya dalmış,
hayata adeta aşık olmuş,
geçim derdi ile sarhoştur diyemezsin. "
Çünkü ölüm değişmiyor.
Firak yâni ayrılık, bekaya yâni ebediyete dönüşüp başkalaşmıyor.
Beşerin acizliği, insanın fakirliği değişmiyor, ziyadeleşiyor, artıyor.
Beşer yolculuğu kesilmiyor, sür'at peydâ ediyor.
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
20.02.2020