KESİN DAVET 9
İHTİMALLER NE HATIRLATIYOR
İnsan yüzde bir tehlike ve helâket, felaket ihtimali bulunan bir yolda bir tek habercinin sözünü nazara alarak o yolda hemen gitmez ve sorarak araştırmaya başlar.
Eğer onun sözünü dinlemeyip o yolda gitse o adamın, başına bir tehlike ve bela gelecek endişesi ve mânevî üzüntü ve elem, onun yemek iştahını kaçırmaktadır.
O halde böyle yüz binler sadık, doğru ve sözüne güvenilir haberciler diyorlar ki;
dalâlet,
sapkınlık ve
sefahet,
göz önündeki kabir darağacına ve
ebedî haps-i münferidine yani tek başına sonsuza kadar yalnız başına kalacağı hapse girmesine,
yüzde yüz ihtimalle,
kat'î, kesinlikle sebep olmaktadır.
Aynı yetkili ve delilleriyle sözlerinin doğruluğu tartışılmayan bu haberciler
"Allah’a iman ve ibadet etmenin,
yüzde yüz ihtimalle o darağacını kaldırıp,
o tek başına hapse atılmayı kapatıp,
şu göz önündeki kabri,
ebedi bir hazineye,
bir saadet sarayına açılan bir kapıya çeviriyor"
diye haber vermektedirler.
Ölümün hemen takipçisi olan kabir ve
onu takip eden ebedi hayat ile ilgili olarak bu haber veren zatlar,
bu gerçeğin delillerini ve eserlerini gösterdikleri halde,
bu acip ve garip ve dehşetli ve azametli mesele karşısında bulunan biçare insan ve
hususan Müslüman,
eğer iman ve ibadeti olmazsa,
bütün dünya saltanatı ve lezzeti bir tek insana verilse,
acaba o göz önündeki her vakit oraya çağırılmasına nöbetini bekleyen bir insana verdiği o endişeden gelen elim ıstırabı nasıl kaldırabilir?
ENDİŞENİN KAYNAKLARI
İnsan genellikle bir ölüm gerçeğini ve kabir konusunu aklına getirmek istemiyor ve
hatta konuşulduğu zaman üzüntü duyuyor ve
bu konunun hatırlatılmasını istemiyor.
Ancak hayatın akışı buna şöyle cevap veriyor.
Madem ihtiyarlık var,
o halde ihtiyarlıktan sonra gençlik mi gelmektedir?
Madem hastalık var,
hastalık ya sağlıkla veya ölümle neticelenmiyor mu?
Madem musibetler var, bunların sonu da yaralanma hastalık ve sonunda da ya sağlık veya ölümle neticelenmiyor mu?
Bütün bu olaylar her tarafta ölümleri sürekli gözümüz önüne sermekte,
o dehşetli elemi deşmekte ve
insanları her an ihtar etmektedir.
Herkes her yaşta ölebilir demektedir.
Bu gerçeği görmek istemeyen o ehl-i dalâlet ve
sefahet yâni imân ve İslâmiyet’ten ayrılıp zevk ve eğlenceye dalanlar,
yüz bin lezzeti ve zevki alsa da, o mânevî bir cehennem her zaman onun kalbinde yaşayıp ve onu yakmaz mı?
Burada akla gelen sorumsuz ilk düşünce neden görünmüyor,
böyle bir halet olsa anlaşılmaz mı?
Çünkü insandaki pek kalın gaflet sersemliği geçici olarak hissettirmiyor.
Sonuç itibari ile bu gerçek insanı her zaman rahatsız ediyor.
Ama bu rahatsızlığın sebebini düşünmeye zaman ayıramıyor.
Hele zamanımızda vakit alacak o kadar vasıtalar çoğaldı ki; onlara bir dalıyorsunuz ve bir de çıkıyorsunuz, bakıyorsunuz ki ömür bitmiş.
Prof. Dt. Cahit Kurbanoğlu
04.01.2020