KUTLU DOĞUM 4
PEYGAMBERİMİZİN ŞAHSİYETİ (ASM)
Bundan önce Barla Lahikasından kısımlar alarak devam etmekteydik.
“Birinci esas: Nasıl ki nur-u Muhammedî (Peygamberimizin (asm) nuru) ve hakikat-i Ahmediye aleyhissalâtü vesselâm (Hz. Muhammed’in (asm) mânevî şahsiyeti),
divan-ı Nübüvvetin (peygamberlik divanının, makamının) hem fatihası (başlangıcı), hem hâtimesidir (sonuncusudur)”.
Evet değerli okuyanlarımız, öyle bir ümmetiz kl; mensup olduğumuz Hz. Muhammed’in (asm) nuru ve manevi şahsiyeti, peygamberler makamına hem kaynaktır, başlangıçtır. Yani bütün Âdem’den (as) itibaren kendisine kadar gelen bütün peygamberler onun nurundan gelmektedir. Aynı zamanda da kendisi son peygamberimizdir.
“Bütün enbiya (nebiler, peygamberler)
onun asl-ı nurundan (nurunun aslından) istifaza (feyizlenmiş, feyiz almış) ve hakikat-i dininin (dinin hakikatinin, esasının) neşrinde (yaymasında) onun muînleri (yardımcıları) ve vekilleri (peygamberimizin adına ve yerine hareket eden, asıl vazifelinin yerine çalışanları) hükmünde oldukları ve“
Buradan benim anladığım, bütün peygamberler geldikleri zamanlarda, hatta bazı zamanlarda da oldukça çok peygamber gelmiş, hepsi peygamberimiz adına Allah’ın CC varlığı ve birliğini anlatmışlardır.
Çünki peygamberimizin dininin esası olan tevhidi anlatmışlardır. Onun yayılmasında âhirzamanda gelecek olan son peygamberimize yardımcı olmuşlar ve vekalet etmişlerdir. Peygamberimizin yerine çalışmışlardır.
“nur-u Ahmedî (asm) (Muhammed’in (asm) velâyet nuru) cephe-i Âdem'den (Hz. Âdem’in yüzünden, alnından), tâ zât-ı mübarekine (Hz. Muhammed’e (a.s.m.)) müteselsilen (sıra ile, zincirleme bir şekilde) tezahür edip (belirip, görünüp) neşr-i nur ederek (nurunu yayarak), intikal ede ede tâ (geçerek, ulaşarak) zuhur-u etemle (tam ve eksiksiz bir şekilde zuhur ederek, belirerek) kendinde cilveger olmuştur (tecelli etmiştir, görünmüştür).”
Hz. Muhammed asm velâyeti nuru yâni; en yüksek mertebede Allah’ın yakınlığını ve dostluğuna mazhariyet nuru, Âdem (as) alnından görünerek sıra ile ta Resulullah (asm) kendisine gelinceye kadar nurunu yayarak, onlardan geçerek, tam ve eksiksiz bir şekilde görünerek, en son Peygamberimizde tecelli etmiştir.
“Bütün enbiyanın usul-ü dinleri (peygamberlerin dini prensiplerini) ve esas-ı şeriatları (şeriatın kurallarını), hülâsa-i kitapları (kitaplarının özü) Kur'ân'da bulunduğuna, ehl-i tahkik (gerçeği araştıran ve delilleriyle bilen âlimler) ve ehl-i hakikat (doğru ve hak yolda olan kimseler) ittifak etmişler (fikir birliğine varmışlardır).” (Barla Lahikası, 440)”
Öyle ise peygamberimizde (asm) bu yansıma ve görülme çok yönleriyle ortaya çıkmıştır. Bunlardan bir tanesi de Yirmi Beşinci Sözde kırk yönüyle mucize olduğu ispat edilen Kur’an-ı Kerim’dir.
Bütün peygamberlerin dini prensiplerini ve şeriat kurallarını, kitaplarının özünü Kur’an vasıtası ile bizlere takdim ettiğini; bu alandaki araştırmacılar, âlimler ve hak yolda olan bilim insanları fikir birliğiyle ortaya koymaktadır.
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu
04.11.2023