MERHABA ÇOCUKLAR 13
ALLAH’IN NİMETLERİNE KARŞI BİR DUA EDELİM
Çocuklar bu duayı hem yemeklerden sonra yapalım ve hem de ezberliyelim.
"Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız!
Bize gösterdiğin nümunelerin ve gölgelerin asıllarını, menbalarını göster.
Ve bizi makarr-ı saltanatına celb et.
Bizibu çöllerde mahvettirme.
Bizi huzuruna al.
Bize merhamet et.
Burada bize tattırdığın leziz nimetlerini orada yedir.
Bizi zevâl ve teb'îd ile tazib etme.
Sana müştak ve müteşekkir şu muti' raiyetini başıboş bırakıp idam etme"
Şimdi de bakalım bu dua ne diyor anlamaya çalışalım.
Ey bizi verdiğin çeşitli yiyecek ve içeceklerle bizi besleyen Allah’ım.
Bu nimetlerden börek ve baklavalardan tutun da kebap ve balıklara kadar saymakla bitmeyecek yiyecekler.
Su ve ayrandan tutun da şerbet ve sodaya kadar saymakla bitmeyecek içecekler.
Çocuklar bizim saydığımız bu yiyecek ve içecekler ve burada gördüklerimiz bir numunedir. Yâni gölge ne demek numune ve gölge; size tadına bakmak için yemekten bir kaşık getirseler ne dersiniz?
Gerisi nerede?
Hoşuna giderse gerisi gelir derler.
Peki gölge ne demek?
Gölge benim gölgem beni ne kadar anlatır, rengimi, saçımı, gözümü, burnumu, kulağımı, kokumu ifade eder?
Güzel bir elmanın gölgesini görsek işte renksiz bir şekildir.
Ne tadını ve kokusunu ne kendini göstermez. Peki amma bizim yediklerimiz bunlar, Allah Allah…
Çocuklar bir düşünün yahu bunların aslıları nasıldır?
Gerçekleri nasıl ve kaynakları nasıldır?
Ne göz görmüş ne bu aklımız onu hayal edebilir.
Allah Allah gel de şimdi bunlara karşı Allah’a teşekkür etmeyelim.
Devam edelim:
Bizi Cumhurbaşkanının makamına, idare ettiği makama götürseler.
Yâni saltanat merkezi, peki saltanat merkezi nasıl olur?
Düşünün Türkiye’de İstanbul ve İstanbul’un dışındaki şehirleri…
Herkes İstanbul’a gitmek ister, ya da Ankara’ya gitmek ister.
Çünkü oralarda ülkenin idare edildiği makamlar olduğu için.
İyi ce çocuklar, bu makamlar geçici, deprem oluyor, yıkılıyor, yıpranıyor, aşınıyor.
Öyle bir saltanat merkezi olmalı ki orada yıpranma, eskime olmamalı, aşınma olmamalı, her gün yenilenmeli, her gün baktıkça zevk almalıyız.
Her gün bir önce görmediğimizi görmeliyiz.
Cenabı Allah’dan bu duada onu talep ediyoruz, istiyoruz.
Devam edelim:
Dolayısıyla bu ebedi köşklerin, sarayların, saltanat merkezlerinin yanında buralar olsa olsa çöl olur.
Bizim ömrümüz buralarda geçiti ve bir an evvel oraya al diye talepte bulunulmaz mı, istenmez mi?
İşte duada onu söylüyoruz.
Yâni demekki bakın oraya gitmeyi herkes arzu ediyor.
Oraya gitmenin de yolu var.
O yol nereden gidiyor?
Onun da üzerinde duracağız.
Bize burada tattırdığın lezzetli yiyeceklerini içeceklerini orada yedir, içir, diyoruz.
Burada tadıyoruz, sadece bir şeyin tadına bakınca çok güzelmiş deriz. Ama yiyemeyiz ve doyamayız.
İşte oruç bize o nimetleri yemeyi ne kadar arzu ettiriyor.
Bu duada da o saltanat makamında o leziz yiyeceklere bizi davet ediyor.
Onlara gitmeye bizi gayrete getiriyor, arzumuzu iştihamızı artırıyor.
Bizi ayrılıkla ve uzaklaştırmakla cezalandırmaz, ızdırap vermez diyoruz bu duada değil mi?
Burada sevdiklerimizden ayrıyız. Peygamberimizden ayrıyız, anamızdan babamızdan ayrıyız, dedemizden nenemizden ayrıyız, oysa onlarla birlikte olmayı istemiyor muyuz?
İşte bu dua onlarla beraber bir arada olmamızı arzu eden, talep eden bir istektir.
Son cümlede de sana aşıkım, seni çok arzu ediyorum, sana teşekkür etmek istiyorum ve sana itaat ediyorum, isyan etmiyorum.
Yâni Senin idaren ve emrinin altında olan yarattıklarını da başıboş bırakıp, idam etme.
Artık onları huzuruna al, diye dua ediyoruz.
Cenabı Allah da bunları işitiyor. O halde madem bizim dualarımızı duyuyor ve yerine getirmeye de gücü yetiyor.
O halde yerine getirecektir.
Bugün de burada konuşmamızı sonlandıralım inşallah devam edeceğiz.
20.03.2025
Cahit Kurbanoğlu