Nasıl anlatayım ve nereden başlayayım çok çok dolu bir kişilik. Çünkü anlatacağım Zat’ın ASV dünyaya gelişi, çocukluğu, Risalet’ten öncesi, gençliği harikalarla doludur. Hele peygamberliği öyle bir eğitim ihtiva etmekte ki talebeleri gün geçtikçe çoğalan ve kıyamete kadar da insanın yaratılışına uygun verdiği eğitim ile değeri artan bir öğretmendir. Bir insan böyle emsalsiz bir terbiyeciyi anlatılacak, tarif edilecek yeteneğe sahip olması mümkün değildir.
Bütün bilim adamları bir araya gelse de O’nun ASV meziyetlerini ve tebliğini neşr edemezler, kitaplar yetersiz kalır, bilgiler kifayet etmez.
O insanlığın medar-ı iftiharı ve nevi beşerin sertacıdır.
Biz şimdi bir de peygamberliğinden önceki Arap Yarımadasına bakılacak olsa ilk göze çarpan edebiyat ve belagatte oldukça ileri gitmeleridir. Öyle ki bir şiirle iki kavim birbiriyle savaşıyor, ya da iki kavım birbiriyle barışıyor.
Arap Yarımadasında meşhur şairler şiirlerini o zaman herkese ilan ediyorlar. Şiirin belagatine secde ediyorlar.
Bunun yanında yarımadada çok vahşice uygulamalar da gözümüze çarpıyor. İnsanlar parayla satın alınıp köle yapılıyor ve canları heder ediliyor, para karşılığında el değiştirebiliyor.
Diğer taraftan kız çocukları onlar için utanç kaynağıdır. Onları diri diri gömüyorlardı. Artık o varlıklı kavimlerin uygulamaları çekilemez olmuştu.
Helvadan put yaparak tapıyorlar, sonra da yiyorlar. Orada kim kuvvetli ise kanunu o yapıyor, uyguluyor. Yani kuvvetli kanundur. Bu halin devam etmesi mümkün değildir. İnsanlık bir kurtuluş aramaktadır, bunalımdadır.
Çobanlık yapanlar bilir, çok karanlık gecelerin peşinden şafak söker ve aydınlığın işaretleri ortaya çıkar.
İşte böyle karanlık bir toplum içerisinde, karanlık bir çağda bütün kainatı aydınlatacak bir insan ve mükemmel bir öğretmen dünyaya teşrif etmiştir.
Bu öyle bir geliştir ki, O’nun gelişiyle matem içinde olan kainat adeta sevinç ve sürura gark olmuştur. Bitkiler alemi, hayvanlar alemi ve adeta bütün canlı varlıklar onun gelmesiyle yeniden mana hayatına kavuşmuştur.
O zatın dünyaya gelişi çok farklı ve unutulmaz olmuştur. Yıkılmaz denen Saray’lar çatlamış, Sönmez denen ateşler sönmüş, Tanrı denen putlar yıkılmıştır.
@@@Bütün bunlar kainatın medar-ı iftiharı, ümmet sevdalısı ve insanlığın hidayetine kendini adamış, Hazreti Muhammet Mustafa Sallallahu Aleyhi Vesellem’in dünyaya teşriflerini işaret ediyordu.
Evet kutlu Nebi dünyaya geldikten sonra, daha çocukluğunda önemli bir vazife ile tavzif edileceğine işaretler vardı. Zaten kendisi de dünyaya geldiği zaman sanki çok önemli bir görev altında ve sorumluk içinde ümmetini düşünüyordu.
Fakat ne var ki kainatın efendisi insanlığın medar-ı iftiharı peygamber efendimiz, çocukluğunda annesini kaybetti ve yetim kaldı. Artık büyümesi için amcasının yanında hayatını devam ettirdi. Neticede 25 yaşındaki bir delikanlı o zaman Rabb’imizin takdiri ile 40 yaşındaki Hatice-i Kübra Validemizle hayatlarını birleştirdiler.
Bundan sonraki hayatında, Peygamberlik gelinceye kadar da ticaret ile meşgul olup, tüccarlar için de iyi bir öğretmen numunesi olmuştur.
Peygamber efendimize 40 yaşında peygamberlik geldikten sonra neler yaptı bir bakalım.
Resul-u Ekrem ASV öyle bir öğretmendi ki; karşısına aldığı insanı tanır ve onun aklına, ruhuna, kalbine ve latifelerine ayni anda hitap ederdi. Bu öyle bir öğretmendi ki hitabetinde alimler de, çocuklar da, gençler de, ihtiyarlar da hissesini alırlardı. Onun eğitim modeline ne kadar çok ihtiyacımız var.
O peygamber henüz ilkokul tahsili bile görmemiş bir mü ‘mine, öğretmenlikte en son en modern tekniği ve en verimli eğitim modelini kullanıyordu. Bir şeyi öğrettiği zaman, bu öğretilen bir daha unutulmuyordu. Biz ilkokul görmemiş bir öğrenciye lise ve üniversite eğitimi verirsek, öğretemeyiz ve başarı elde edemeyiz. Öğretmek mümkün olmaz.
Ancak Peygamber Efendimiz ASV, ilkokul tahsili almamış birisine, üniversite tahsilini öyle bir veriyordu ki; ne kendisi öğretmekte zorluk çekiyordu ne de karşısındaki öğrenmekte zorluk çekiyordu. Çünkü o bugün anlatmaya çalıştığımız öğrenme metotlarını o zaman uyguluyordu.
Ondan bir kere ders alan, O dersin doğrultusunda elde etmiş olduğu eğitimin en yüksek şeklini, tekniğini sergiliyor, uyguluyor ve etrafına örnek oluyordu.
İnsanlık, insanlığını ahirzaman Nebi’si ile buldu. İnsan neymiş, aile neymiş, öğretmen neymiş, insanlar arasında muamele neymiş, anneye ve babaya karşı davranış neymiş, çocuklara davranış neymiş, ihtiyarlara davranış neymiş, gençlik nasıl eğitilirmiş, yoksullar, fakirler nasıl gözetilirmiş, insanlık bütün bunları hep O’ndan öğrendi. Hayvanlar alemi ve bitkiler alemi manasını O’nun gelişi ile buldu.
Oyle bir kavme geldi ki; örf ve adetlerine bu mutaasıbane bağlı ve bir takım alışkanlıklar onlara gelir kaynağı olmuş bir Arap Yarımadasında, hakimiyetlerini sürdürmek için her türlü yolu mübah gören bir milleti, o örf ve adetlerinden vazgeçirip, hatta kızlarını bile diri diri gömmekten vazgeçiren, puta tapmaktan menfaat elde edenlerin Hakk’ı kabul etmelerine ve Allah’a CC ibadet etmelerine vesile olan bir peygamber bunu harika bir şekilde başarmıştır ve bu başarı dünyadaki insanlığın sonuna kadar devam edecektir.
Sigara gibi basit bir alışkanlığı terk ettirmenin bile ne kadar zor olduğu bilinmektedir. Örf ve adetlerine ölümlerine bağlı olan bir kavimde bu Öğretmen’in başarılı olmasını, bütün öğretmenler düşünmemiz gerekir.
Bu yazımda insanlığın medar-ı iftiharı kainatın Sultanı Resul-ü Ekrem ASV veladetinin seneyi devriyesi vesilesiyle ve öğretmenler gününde bir hoşamedi babından anlatmaya çalıştım.
Ya Resulallah sana ümmet olma şerefini bana bahşeden Rabbime şükür ediyorum. Ben senin şefaatini diliyorum. Layık Ümmet olmak için ve ihlaslı bir mümin olmak için dua ediyorum ki Yarabbi kusurumuzu affet, bizi kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl amin. 27.11.2018
Prof. Dr. Cahit Kurbanoğlu