BİR RAMEN’DEN ÖĞRENDİĞİM
En güzel sözlerin sahibinin adıyla…Allah’ın adıyla…
Karantina günlerimizde yaşadığımız olumlu ya da olumsuz birçok şeyin getirisini ve götürüsünü bu süreci atlattıktan sonra göreceğimiz aşikâr. Gözümüz görmüyor ama birçok insanımızın yüreğine ateşler düştü. Rabbim kayıp yaşayan tüm vatandaşlarımızın gönlünü ferahlatsın…
‘Gönül Ferahlığı’ ne güzel bir ifade. Huzuru ve rahatlığı çağrıştırıyor. O zaman her şey zıddı ile kaim olduğuna göre, ‘Gönül Darlığı ‘ diye bir kavram daha var. Bu günlerde kimi evler biraz daha huzuru çoğaltırken, bazı evlerde darlığı iliklerine kadar hissetmekte. Bazı şikâyetler gelmekte; karantinadan sebep, sıkılmakla beraber aile huzursuzluklarının arttığına dair çoğu kişi bunalıma girmiş durumda. Zorunlu evde kalışlarımız bizi daha çok birbirimize yakınlaştırması gerekirken neden aynı evi paylaşanlar huzursuz olur?
Bu süreçte iyi olmayan ilişkiler gün yüzüne çıkmış durumda desek yanılıyor muyuz? İçimizde tuttuğumuz öfkeler, kırgınlıklar, anlaşma sağlanamamış tartışmalar, uzun süreli birlikte bir arada duran herkes için bu duygular gün yüzüne çıkar ve olumlu veya olumsuz neticeleri olur. Her türlü sorunlarda Allah Rasulü efendimizin ‘Mü’min mü’minin aynasıdır’ hadisini hatırlarım. İnsan insana ayna olduğunu bildik mi güzel görmek size ait, kusur size, çirkin görmek size ait olur. Geçen sene bir filim izlemiştim. Filimde genç bir kız Japonların geleneksel yemeği olan ‘Ramen’i yapmayı öğreniyor ama bir türlü istenilen lezzeti yakalayamıyordu. İlginç olan bu yemeği hangi ruh halinizde yapıyorsanız o ruh hali yiyenlere sirayet ediyor. Aslında biz bunu Şah-ı Nakşibent Hazretlerinin öğütlerinde de biliyorduk. Öfkeyle pişirilen yemeği talebelerine yedirmezmiş mübarek. Filimde ki kızımızı bir bilge kadına götürüyorlar ve bu kızın neden bu yemeği yapamadığını soruyorlar. Yemeği yaptırıp yemeğin tadına bakan bilge kadın şöyle bir cümle kuruyor ‘Senin zihnin o kadar dolu ki tüm benliğini yemeğe veremiyorsun!’ Tüm filimde bu kızın bu yemeği öğrenmek için verdiği mücadele ve bilge kadının söylediği söz kaldı zihnimde. Yani sen bir ayna olamıyorsun!
Neden mi? Çünkü bu korona günleri bizlere şunu da öğretti, zihnimiz ve kalbimiz çok dolu. Lüzumlu lüzumsuz birçok ‘şey’ var. Görüntüler, hayeller, hırslar, kinler ve öz benliğimiz!
Tasavvuf öğretisinde dervişe önce ayakucuna bakmayı öğretirler ki elde ettiği manevi durumları dünyanın boş endamına kanıp kaybetmesin diye.
Gönül hanesi hastalıklı ise bakışınız doğru olmaz. İster evde olsun ister işte olsun insanlar ile sürekli bir savaş verir durursunuz. Girdiğiniz ortam neresi olursa olsun ya cennet gibi yaşanılan bir yer olur yada cehennem gibi çekilmez bir olur. Siz kendi gönül hanenizi temizler ve parlatırsanız karşınızda ki insanların güzelliklerini görmeye başlarsınız. Tıpkı bir ayna gibi o güzellikler size geri döner. Evlerimizde ki bu günlerin kıymetini bilelim derim. Yenilenmek için birbirimize ayna olmak için buna ihtiyacımız var…
Gönlümüzün içinde biriktirdiğimiz her ne ise onunla er ya da geç yüzleşeceğiz. Ama bu arada en basiti tüm malzemelerimiz tam olsa da yaptığımız yemeklerimiz lezzetsiz olmaya devam edecek. İçimizi Ramazan ayının mübarek ikliminde temizleyebilir, kalbimizi Kur’an’ın nuruyla nurlandırabiliriz. Biz iyi olursak evimizin içi iyi olacak, biz iyi görürsek, kusurlar silinip gidecek. Hayatı daha basit ama değerli gördüğümüz müddetçe, yediğiniz yemeklerin, içtiğiniz suyun aynı olmadığını göreceksiniz.
Ağzınızın tadı kalbinizin huzuru daim olsun.
Ravza Zeybek
Samsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.