En güzel sözlerin sahibinin adıyla…Allah’ın adıyla…
Son günlerdeki muhaliflerin ‘’Aydın ve sanatçıların’’ yazıp çizdiklerini görünce bundan tam dokuz on yıl öncesi aklımıza geliyor. Cellatların söylediği sözler hep mi aynı olur dedirtircesine benziyor söylemler. Topluma ‘ Yurtta sulh cihan da sulh, demokrasi ve BAHAR…’Nasıl? Çok tanıdık söylemler değil mi? Bir ağızdan çıkan sözlerle esir alınır bazen iradeler… Şimdi kısa bir bakalım adına ‘Bahar’ dedikleri darbelerin ayak sesleri nasıl başlamış…
17 Aralık 2010 günü 26 yaşındaki Tunuslu Muhammed Buazizi, seyyar satıcılık yaptığı sırada zabıtaların onu tokatlaması üzerine, bir pazar yerinde kendini yakmış, buna tepki olarak 18 Aralık günü Tunus’ta halkın sokaklara dökülmesiyle de “Arap Baharı” olarak adlandırılacak muhalif hareketlerin kıvılcımı yakılmıştı. ’Yasemin devrimi ‘olarak da adlandırılan bu devrim sonrasında ‘Arap Baharı ‘ nın başlangıcı olarak anılacaktı. 23 yıl iktidar olan Zeynel Abidin Bin Ali ülkeden ayrılmıştı. Halkın çoğunluğu ekonomik sıkıntılar, yoksulluk , diktatörlük gibi sebeplerle sokağa çıkmış ve darbeyi gerçekleştirmiş oldular.
Bu olayın ardından 25 Ocak 2011’ de Mısır’ın en büyük meydanı olan Tahrir meydanında aynı Tunus’ taki gibi insanlar yoksulluk, işsizlik ve ülke yönetimini protesto etmeye başladılar. İnternet üzerinden birlik oluşturdu. Ülkede gitgide büyüyen isyan nedeniyle Hüsnü Mübarek’in 1981’de başlayan yönetimi 11 Şubat 2011 ‘de istifa etti. Halk iradesiyle seçilen Mursi referandum sonucu birinci kısımda yüzde 57 “evet”, ikinci kısımda da yüzde 64 “evet” oyuyla kabul edildi. Bu sonuçlarla birlikte tahrir meydanı, Mursi karşıtı protestocularla dolup taştı. Ülkedeki tartışmaların ve protestoların artmasıyla beraber 1 Temmuz 2013’te Mısır Ordusu, Mursi’ye olayları çözmek için 48 saatlik bir süre verdi. 48 saatlik bu sürede eğer sorunlar çözülmez ise yönetime el koyacağını belirtti.
Sular ters akmaya, esen rüzgar ise insanların gönlünü serinletmeye değil üşütmeye başladı ve 30 Haziran 2013 ve 31 Aralık 2014 tarihleri arasında 2.600 kişinin darbe sonucu yaşamını yitirdiği belirtildi. Mursi’nin casusluk davasından müebbet hapis ve hapishane baskını davasından idamına karar verildi.
Aynı senaryo Libya’da, Suriye’de ve Bahreyn’de devreye sokuldu. Arap Baharı olarak adlandırılan bu kaos ortamından mutluluk duyan Batı, yapmak ve yaptırmak istediğini bu şekilde devreye sokmuş oldu. Adı nedense hep ‘Bahar, Demokrasi, Huzur, Güzel Günler’ olmuş. İnsanlara adeta bir cennet vaat etmiş ama onlara sunduğu bir savaş milyonlarca insanın ölümü ve ülkelerinden iltica etmek ve onlara bu sahte cenneti vaat edenlerden yardım dilenmek oldu.
Şimdilerde ve geçtiğimiz yakın tarihimizde ‘Arap Baharını’ ve daha da beterini üzerimize oynadıklarını gördük. 17- 25 Aralık’ta, Gezi olaylarında da gördük ve en pervasızca oynanan 250 Vatan evladımızın vatansız satılmışlar tarafından şehit edilmesini de yaşadık. Yaşadık da çabuk unuttuk!!
15 Temmuz akşamını yaşayan herkes için en önemli şeyin sadece Vatan olduğunu idrak ettiği bir zamanı yaşadık. Şimdilerde ise Deccal’in cennetine çağırır gibi tüm terör örgütleriyle işbirliği yapıp menfaat pazarlığından kalkmadan insanları sahte cennetlerine çağırır oldular. Öyle bir algı ve yanılgı üzerinden hareket ediyorlar ki zannedersiniz ki Vatanı ; işbirliği içinde olduklarıyla onlar kurtaracak.
Seçimlerde yapılan tüm usulsüzlüklerin ardından mağdur ayağına yatıp, aynı ‘Arap Baharı’ olaylarında ki gibi halkı sokağa ve kaosa sürüklemek. Yapılan usulsüzlüklerin üzeri adeta örtülüp halkı kışkırtmak isteniyor. Yenir mi? Yemezler !!
23 Haziran İstanbul seçimlerinde halk kimi istiyorsa yine oyunu ona verecek. En azından halkın içindeki şüphe kalkmış olacak denmiyor da bir savaşa çağırır gibi bizden olmayan, menfaatlerine tuz basılmış aydını, düşünürü ve sanatçısı, halkı kışkırtmaya başladı. Herkes eteğindeki taşı döküyor bu bizler için de iyi oluyor aslında. Terör örgütleriyle iş tutanlar, her şeyin güzel olacağını söyleseler ne söylemeseler ne! Deccal’in cennet vaadine kanıp, onun cehennemine düşeceklerinden habersiz gibi görünüyorlar.
Omuzlarımızdaki vebal çok büyük işimiz zor ama ‘Allah inanlarla beraberdir’… Daha önce hangi duygu ve düşünce bizi bir kılıyor ve birleştiriyorsa aynı duygulara dönmemiz lazım. Soğan patatesi veya parayı her zaman bulabiliriz ama kaybedilen bir vatanı geri alamayız.
Ravza ZEYBEK
Anasayfa
Yazarlar
Ravza Zeybek
Yazı Detayı
Bu yazı 605+ kez okundu.
DECCAL DE CENNETİNE ÇAĞIRIR !
En güzel sözlerin sahibinin adıyla…Allah’ın adıyla…
Son günlerdeki muhaliflerin ‘’Aydın ve sanatçıların’’ yazıp çizdiklerini görünce bundan tam dokuz on yıl öncesi aklımıza geliyor. Cellatların söylediği sözler hep mi aynı olur dedirtircesine benziyor söylemler. Topluma ‘ Yurtta sulh cihan da sulh, demokrasi ve BAHAR…’Nasıl? Çok tanıdık söylemler değil mi? Bir ağızdan çıkan sözlerle esir alınır bazen iradeler… Şimdi kısa bir bakalım adına ‘Bahar’ dedikleri darbelerin ayak sesleri nasıl başlamış…
17 Aralık 2010 günü 26 yaşındaki Tunuslu Muhammed Buazizi, seyyar satıcılık yaptığı sırada zabıtaların onu tokatlaması üzerine, bir pazar yerinde kendini yakmış, buna tepki olarak 18 Aralık günü Tunus’ta halkın sokaklara dökülmesiyle de “Arap Baharı” olarak adlandırılacak muhalif hareketlerin kıvılcımı yakılmıştı. ’Yasemin devrimi ‘olarak da adlandırılan bu devrim sonrasında ‘Arap Baharı ‘ nın başlangıcı olarak anılacaktı. 23 yıl iktidar olan Zeynel Abidin Bin Ali ülkeden ayrılmıştı. Halkın çoğunluğu ekonomik sıkıntılar, yoksulluk , diktatörlük gibi sebeplerle sokağa çıkmış ve darbeyi gerçekleştirmiş oldular.
Bu olayın ardından 25 Ocak 2011’ de Mısır’ın en büyük meydanı olan Tahrir meydanında aynı Tunus’ taki gibi insanlar yoksulluk, işsizlik ve ülke yönetimini protesto etmeye başladılar. İnternet üzerinden birlik oluşturdu. Ülkede gitgide büyüyen isyan nedeniyle Hüsnü Mübarek’in 1981’de başlayan yönetimi 11 Şubat 2011 ‘de istifa etti. Halk iradesiyle seçilen Mursi referandum sonucu birinci kısımda yüzde 57 “evet”, ikinci kısımda da yüzde 64 “evet” oyuyla kabul edildi. Bu sonuçlarla birlikte tahrir meydanı, Mursi karşıtı protestocularla dolup taştı. Ülkedeki tartışmaların ve protestoların artmasıyla beraber 1 Temmuz 2013’te Mısır Ordusu, Mursi’ye olayları çözmek için 48 saatlik bir süre verdi. 48 saatlik bu sürede eğer sorunlar çözülmez ise yönetime el koyacağını belirtti.
Sular ters akmaya, esen rüzgar ise insanların gönlünü serinletmeye değil üşütmeye başladı ve 30 Haziran 2013 ve 31 Aralık 2014 tarihleri arasında 2.600 kişinin darbe sonucu yaşamını yitirdiği belirtildi. Mursi’nin casusluk davasından müebbet hapis ve hapishane baskını davasından idamına karar verildi.
Aynı senaryo Libya’da, Suriye’de ve Bahreyn’de devreye sokuldu. Arap Baharı olarak adlandırılan bu kaos ortamından mutluluk duyan Batı, yapmak ve yaptırmak istediğini bu şekilde devreye sokmuş oldu. Adı nedense hep ‘Bahar, Demokrasi, Huzur, Güzel Günler’ olmuş. İnsanlara adeta bir cennet vaat etmiş ama onlara sunduğu bir savaş milyonlarca insanın ölümü ve ülkelerinden iltica etmek ve onlara bu sahte cenneti vaat edenlerden yardım dilenmek oldu.
Şimdilerde ve geçtiğimiz yakın tarihimizde ‘Arap Baharını’ ve daha da beterini üzerimize oynadıklarını gördük. 17- 25 Aralık’ta, Gezi olaylarında da gördük ve en pervasızca oynanan 250 Vatan evladımızın vatansız satılmışlar tarafından şehit edilmesini de yaşadık. Yaşadık da çabuk unuttuk!!
15 Temmuz akşamını yaşayan herkes için en önemli şeyin sadece Vatan olduğunu idrak ettiği bir zamanı yaşadık. Şimdilerde ise Deccal’in cennetine çağırır gibi tüm terör örgütleriyle işbirliği yapıp menfaat pazarlığından kalkmadan insanları sahte cennetlerine çağırır oldular. Öyle bir algı ve yanılgı üzerinden hareket ediyorlar ki zannedersiniz ki Vatanı ; işbirliği içinde olduklarıyla onlar kurtaracak.
Seçimlerde yapılan tüm usulsüzlüklerin ardından mağdur ayağına yatıp, aynı ‘Arap Baharı’ olaylarında ki gibi halkı sokağa ve kaosa sürüklemek. Yapılan usulsüzlüklerin üzeri adeta örtülüp halkı kışkırtmak isteniyor. Yenir mi? Yemezler !!
23 Haziran İstanbul seçimlerinde halk kimi istiyorsa yine oyunu ona verecek. En azından halkın içindeki şüphe kalkmış olacak denmiyor da bir savaşa çağırır gibi bizden olmayan, menfaatlerine tuz basılmış aydını, düşünürü ve sanatçısı, halkı kışkırtmaya başladı. Herkes eteğindeki taşı döküyor bu bizler için de iyi oluyor aslında. Terör örgütleriyle iş tutanlar, her şeyin güzel olacağını söyleseler ne söylemeseler ne! Deccal’in cennet vaadine kanıp, onun cehennemine düşeceklerinden habersiz gibi görünüyorlar.
Omuzlarımızdaki vebal çok büyük işimiz zor ama ‘Allah inanlarla beraberdir’… Daha önce hangi duygu ve düşünce bizi bir kılıyor ve birleştiriyorsa aynı duygulara dönmemiz lazım. Soğan patatesi veya parayı her zaman bulabiliriz ama kaybedilen bir vatanı geri alamayız.
Ravza ZEYBEK
Ekleme
Tarihi: 14 Mayıs 2019 - Salı
DECCAL DE CENNETİNE ÇAĞIRIR !
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.