En güzel sözlerin sahibinin adıyla…
Mesleğime başladığım ilk sene, çocuklarla göz göze geldiğimde ne hissedeceğimi çok merak etmiştim. Tarifsiz bir heyecan ve merak ile sınıflara girdiğimde bana bakan ve nasıl konuşacağıma ve söyleyeceğime dikkat kesilmiş öğrencilerimi gördüğümde ‘işin çok büyük kızım’ dedim kendi kendime... Çünkü korkmuştum. Evet korku! İşimin ne büyük vebali olduğunu o gün anladım. Bu çocuklara bilerek veya bilmeyerek yapacağım bir hata onarması mümkün olmayan tahribatlara sebep olabilirdi.
Ben şanslıydım çok güzel öğretmenlerim olmuştu. Öğretmenliği sadece teoriden ibaret saymayan ; bilginin ise sadece bu dünyadan olmadığını bilen öğretmenlerin elinde yetişmiştik. Benim yüreğime dokunan öğretmenlerim olmuştu. Yüreğimin elinden tutan ve o tuttukları yürekleri bırakmayan öğretmenler. Bende dedim ki yüreklerine dokunabilmeliyim.’ Zor iş hocam şimdinin çocukları çok zor’!!.diyenlerin sayısı oldukça fazla. Öyle ama ‘güçleştirmeyin kolaylaştırın, nefret ettirmeyin müjdeleyin ‘ demiyor mu efendimiz?
Hz. Ali’nin çağları aşan güzel sözlerinden biri de ‘çocuklarınızı kendi zamanınıza göre değil, kendi zamanlarına göre yetiştirin’ buyurur. Her şeyde olduğu gibi bilmeyle idrak etmenin yanılgısını Rabbimiz bizlere öğreterek gösterir çoğu zaman.
Doğrudur aslında ne çok şey biliyoruz biz! Bir sürü kitaplar okuyoruz, televizyona bir çok hocalar çıkar bilmediklerimizi sorar sağolsunlar o hocalardan da öğreniriz! Müftüler bir telefon kadar yakındır artık…Ama o da ne? Bizim çocuklar bize bir o kadar uzak. Konuşamıyoruz, anlaşamıyoruz ve istediğimiz hiçbir şeyi yaptıramıyoruz. Nerde kaldı dini bir eğitim vermek….Her şeyi ezberliyorlar yüksek yüksek notlar alıyorlar peki sorun ne ? Sorun zihinlerinde ki sorulara tatmin edici cevap alamamak. Kalpleri mutma’in olmaması.Çok soru soruyorlar düşünüyorlar muhakeme ediyorlar’gerçek mi’diye teyit ediyorlar. Bizim çocukluğumuzda aklımızın ucundan geçmeyen şeyleri soruyorlar ve iyi cevaplara teslim oluyorlar. Bu ne büyük bir nimettir! Sakın bizler nimetlere nankörlük ediyor olmayalım?
‘ İbrâhim "Rabbim! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster!" deyince, rabbi "Yoksa inanmıyor musun?" demişti. O "Hayır inanıyorum, fakat kalbim tam kanaat getirsin diye" cevabını verdi. Rabbi "Kuşlardan dört tane al, onları kendine alıştır, sonra (parçalayıp) her bir tepeye onlardan bir parça bırak, sonra onları çağır. Koşarak sana gelecekler ve şunu bil ki, Allah hep galiptir ve hikmet sahibidir" buyurdu.’ Bakara Suresi:260.Ayet
Çocukların eksiği tam da buydu. İslam’ı n şartlarını İmanın şartlarını kolay öğreniyorlar kabul de ediyorlar…Ama Allah’ın onlarını ne kadar çok sevdiğini, sevdiği için bizi yarattığını öğrendiklerinde Rabbimizin onlara verdiği değer olduğunu, Allah’ın mü’min kullarına Rahmetini ve merhametini duyunca daha bir başka gözleri parlıyor. Yüce Rabbimizin yarattıkları üzerinden kendilerini keşfetmelerini sağlamak en önemli bilgi olsa gerek. Çocukları sevdiğimiz zannıyla onları daha fazla yalnızlığa ittiğimizin farkında bile değiliz aslında.
Toplumsal bir afyon verilmiş gibi uyutulmaya çalışılan gerek sosyal alanda gerek özel alanda Müslümanların uyanışına şahitlik etmedeyiz. Bizim çocuklar, uyuyan bir dev misali daha güçlü daha bilgili daha donanımlılar Allah’ın izniyle.
Çocuklarımız koşuyorlar onlara yetişmek için çabalamak biraz fazla çalışmak kafi. Kalbinden tutmuyorsanız bizim çocuklar olmayacaklar .Bu ister öğrenciniz olsun ister çocuğunuz isterse tüm insanlar olsun…Tuttuğunuz kalpleri bırakmamanız temennisiyle.
Ravza ZEYBEK