MAĞALARIMIZA DÖNÜYORUZ
Sinan Canan Hocayı dinliyorum öğrenme ve öğretme gibi konulardaki düşüncelerine katılırken diyor ki: ‘Beyni zorlamazsanız beyin çürümeye başlıyor’ diyor ve ‘ konfor bizi çürütür’ diyerek konuyu bağlıyor. Çok da doğru söylüyor. Vietnam’ da insanlar, Amerikalı askerlerden saklanmak için yerin altında devasa tüneller yapmışlar. Yaptıkları tünelleri sadece kendi bedensel özelliklerde yaparak korunmuşlar. Amerika’lı askerler isteseler de o mağaralara girememişler. Girebilen askerler tünellerden bir daha çıkamamış yada çıkabilen askerler çıldırmış. Ülkemizde de gerek İstanbul’da gerek Nevşehir’de ve Anadolu’nun birçok şehrinde tarihi eser olarak görüyoruz mağaraları ve tünelleri. Tarihte bu tünelleri ve mağaraları insanlar çok büyük bir gayret ve insanüstü bir çalışma ile oluşturmuşlar.
Hazır hayatı biraz yavaşlattığımız bu günlerde gönlüme Ashab-ı Kehf ve Hz. Peygamberin Hira Mağarasında ve hatta Sevr Mağarasında geçirdiği zamanlar geldi. Neden insan ömrünün en güzel zamanlarında kendini küçücük bir mağaraya hapseder orada vakit geçirir? Cahiliye döneminin en karanlık dönemidir o dönem. İnsanların insanlıktan, merhametten ve adaletten yana nasiplerinin olmadığı zamanlar. Zulme ‘Dur’ diyemediği, kadınların sadece bir eşya gibi görüldüğü, zenginin zenginle olduğu, fakir fukaranın hor görüldüğü insan onurunun, haysiyetin olmadığı ve Hakkın yerini batılın aldığı zamanda(Hiç yabancı değiliz sanki günümüzden farklı değilmiş aslında) Allah Rasulünün kalbini avutan sadece Hira Mağarası oluyor. Niçin?
Allah Rasulü efendimizin Risaletinden yaklaşık beş yüzyıl öncesinde Hz. İsa peygamberin Risalet dönemine rastlar Ashab-ı Kehf’in yaşadığı zaman… İmanlarını gizlemeden yaşadıkları dönemin putperest anlayışına, çarpık inanışlarına ve zulüm iktidarına baş kaldıran, sayıda az olan ama kuvvette Allah’ın yanlarında olan imanlı gençler… ‘O (yiğit) gençler mağaraya sığınmışlar ve: Rabbimiz! Bize tarafından rahmet ver ve bize, (şu) durumumuzdan bir kurtuluş yolu hazırla! demişlerdi.’(Kehf Suresi 10.Ayet)
Öyle bir mücadele vermişler ki en sonunda Allah’a yönelerek ondan bir yardım beklemeleri ve Allah’ın onları bir mucizeyle şereflenmeleri. Bir mağara ve kötülüklerden korunma, Allah’a dönme onun korumasına sığınma…
Mağaranın dışı oraya sığınanların manen dayanamadıkları zulümlerle dolu. Mağaranın dışında vahşet, haksızlık, insanlığın katledildiği ne yazık ki elden bir şeylerin gelmediği yer. Peki mağaranın sunduğu neydi? Ashab-ı Kehf’e korunak bir sığınak, özgür bir alandı ve korundular. Hz. Peygambere ne idi Hira? Bir mâbed, bir teselli ve zamanın tüm haksızlığa karşı kalben bir direnişti. Tüm kötülüklere önce içinde verdikleri bir mücadeleydi. Dış âlemin size sunduğu konforun olduğu ama manevi bir dinamiğin, manevi bir sofranın olmadığı yerde dış dünyanın sizi mutmain etmeyişidir. Ve beklenen vahye muhataptı…Risaletti!
Covid-19 salgınında tüm dünya gördü ki ne kadar paranız, malınız, mülkünüz olsa da sizi sahip olduğunuz konforunuz kurtaramayacak. Şuan tüm insanlık kendi mağarasına çekilmek zorunda! Korunmak için, hayatta kalmak için, sevdikleriyle beraber olmak için… Eğer o evlerin ki bizim mağaralarımız, içinde Asha-ı Kehf gibi arkadaşlarınız varsa yüzyıllar geçse de bir mucizeye şahit olmanız kaçınılmazdır. Eğer sığındığınız o evler bir Hira olursa Allah’ın vahyi hayatınızın sınır çizgilerini oluşturuyorsa ebedi bir mucizeye yol alıyorsunuz demektir. Eğer o evler bir Sevr ise ve Alah’a güvenmiş bir imanınız varsa, ardınıza düşen en azılı düşman olsa da Allah’ın yardımı her şartta sizi bulacaktır. Gönlümüzün mağaralarında Allah’ın bize göstermek istediği hakikati bulmak ümidiyle…
Ravza ZEYBEK
Samsung Galaxy akıllı telefonumdan gönderildi.