Çevremizden çokça şahit olmuşuzdur, iyi niyetli ve güzel davranışa sahip insanların fazlaca sıkıntı yaşadığını. Onlarla oturup, konuşunca bitmek bilmeyen çilelerini dinleriz. Saatlerce dilleri susmaz çünkü iyi niyetlerinin kurbanı olmuşlardır. Her geleni ve her gideni, kendileri gibi gördükleri için yardımlarına koşmuş, sırlarını anlatmış ve onlarla yol yürümüşlerdir, ta ki yol yürüdüklerinin gerçek yüzlerini görene kadar.
Nasihatler, atasözleri ve toplumun geneli iyiliğe teşvik eder insanları ve yakınlarını, halbuki bazı şeyler iyilikle çözülmez çünkü karşındaki insan bu iyiliği anlayacak kalbe sahip değildir. Hal böyleyken, sürekli şiir gibi olmayı öğretmek bir yerden sonra doğru değildir çünkü hayat zordur ve hayatın çetrefilli oyunlarını da öğrenmek gerekir. Özellikle ailemiz, çocuklarımızla yaşadığımız ortamlara çok fazla hakim olamayız bazen ve kimin iyi, kötü olduğu pek belli olmaz ve zaten kimsenin alnında da yazmaz.
Hep şiir olamayız ve olamazsınız, masal aleminde yaşamıyoruz ve her şey de masal değil. Dünyanın gerçeklerini öğrenmek gerekiyor, ona göre hareket edip ve ona göre tavır almak en doğru olanıdır. Tabii ki bu anne karnında öğrenilmez, yaşayarak anlaşılır bu durum. Şiirlere kıyarlar bu memlekette, bir şiir için sürgün eder, mahpuslarda çürütür ve dertlerinize roman yazdırırlar. Herkesin hayatı boyunca uğradığı bir veya birden çok saldırı vardır, kimi tanıdığından, kimisi de yabancıdan ama önünde sonunda anılara birikmiş ve hatırlayınca da insanı üzen olaylar yaşanmıştır.
Bazıları yufka yüreklidir ve sokakta gördüğü bir kediyle bile oturup saatlerce konuşup, sevebilir o hayvanı ve kimisi de vardır ki yanından geçen bir hayvana tekme atmayı marifet sanır. Birinci insana şiir yazdıranlardır, kediye tekme atan mahluklar. Zarif düşünenlerin dertleri çoktur, anlatacakları ve öğütleri bitmez çünkü olmayacak olaylar yaşamışlardır. Hassas oldukları için en küçük bir olayı bile kendine dert ederler, aslında bu iyi bir şey değildir ama o güzel insanların pamuk kalbi de böyledir ve kolay kolay da değişmez.
Gürültü gibidir kötülük, hep rahatsız eder. Her olaydan bir güzellik çıkaran insan, iyi insandır. Kötülük ise her iyilikten bile, bir çirkinlik çıkarandır. İşte iyi insanlar ne yaparlarsa yapsınlar kötüye yaranamazlar çünkü kötü, iyilikten ne anlasın. Onun içindir ki kötülük edenden kaçınmak gereklidir ve mümkün olduğunca aramıza almamak lazım. Çok zor biliyoruz ama iyilerle, kötülerin yaşadığı bir yerde mecburuz buna çünkü başka çare de yoktur ve en önemlisi iyilerin, şiire konu olabilecek insanların güçlü olması gerekir ki kötüler istediğini yapamasın. Kötüler güçlü olunca daha bir arsız olurlar ve yapacaklarının sınırı yoktur, bu yüzden iyiler güçlü olmalı her daim.