Dünya hayatı hep bir mücadele ve hep bir uğraşla devam eder. Bazen zorlu yollardan, bazen de kolay yollardan geçeriz. Bu yolları belirleyen nedenlerin başında da yaşadığımız coğrafyalardan kaynaklı. Afganistan'da yaşayan bir gençle, İsviçre'de yasayan bir gencin yaşam mücadelesi tabii ki aynı değildir. Coğrafyanın yanında bağnaz inanışlar ve fikirler de vardır muhakkak.
Bizim gibi ülkelerin insanları ise genellikle hem coğrafya ve hem de inanışlar, fikirler arasında kalmıştır. Ne tam coğrafyasının özelliklerini taşımıştır, ne de tam anlamıyla diğer yanındaki ülke insanları gibi davranmıştır. Birbirine bağladığı iki kıtanın da özelliklerini taşımaktadır ülkemiz. Dini inanışlar bağnazlık getirir mi peki, her şeyi dine bağlayan fikirler ise tabii ki bağnazlık getirir çünkü dinde adı konmamış bir buluşun veya fikrin kabul görmemesi olağan bir durumdur.
Bin beş yüz yıl veya iki bin yıl önceki dinlerin şeriat kanunlarıyla, şu dönemdeki kanunlar bir olabilir mi diye soracak olursak şayet, kimileriniz hayır veya kimileriniz de evet der. Bu cevaplar ise genellikle inancına veya fikirlerine göre yine değişir insanların. Özellikle Müslüman toplumlarda yaşayan halkın kendi halinden memnun olduğunu söylersek büyük yanılgı içine gireriz. Mesela İran'da veya Afganistan gibi ülkelerde yaşayan insanlara Avrupa’ya gider misiniz veya gitmek ister misiniz diye sorulursa, çok ezici çoğunluğu gitmek isteyeceğini söyler. Tabii ki oradaki yöneticiler ve yönetme şekilleri de bu duruma büyük etkendir. Yönetim tarzı olarak Kuzey Kore devletini de gösterebiliriz bu duruma.
Yönetimsel olarak sıkıntılı olan ülkelerin haliyle ekonomi durumları da kötü oluyor, tabii ki petrol yataklarınız varsa durum değişir. Bu değişim ise yöneticilerin petrol gelirlerinden bir lokma da halka vermesiyle, halk uyutulmaya devam edilir. Arabistan, BAE gibi ülkeler bunların başında gelir. Tabii ki güney Amerika ülkelerini de buna ekleyebiliriz Meksika, Brezilya gibi. Bu ülkelerin geneline baktığımızda ise yine yönetimsel sıkıntılar olduğunu ve yöneticilerinin hırsız, bağnaz ve halkı köle olarak gördüklerini küçük bir araştırmayla öğrenebiliriz. Dünyanın genelinde durum böyledir, sürekli bir düzensizlik ve sürekli bir çatışma hali ortada görünüyor.
Özellikle yaşadığımız coğrafyada bu durum daha fazla, sürekli savaşlar, katliamlar ve çatışmalar vardır. Firavunlardan, peygamberlerin zamanına ve şimdiki döneme kadar bu olaylar gelişmiştir. Halbuki dünya halklarının paylaşamayacağı bir şey yoktur ve dünya hepimize yeter ama zenginlerin daha çok zengin olmak istemesi sonucunda ve buna çanak tutan inanışlar, dinler olduğu sürece bu düzen devam eder. Din ve para için insanlar ölüyor, bebekler parçalanıyor ve herkes izliyor. Asırlardır bu durum hiç değişmedi, değişmeyecek muhakkak. Fakirin uyanmasını engelleyen tüm sistemleri değiştirmek lazım. Düşünebiliyor musunuz, din için insanları katletmek nasıl iyi durum olabilir. Şu an İsrail ve Yahudilerin yaptığı gibi!