Nihat Güç
Köşe Yazarı
Nihat Güç
 

Ölüm

Bu dünyada hiç kimsenin karşı çıkamadığı, yok sayamadığı, diklenemediği, direnemediği, erteleyemediği, teknolojinin bir türlü çare bulamadığı, tıbbın dahi tedavi edemediği tek bir gerçek var ortada, o da ölüm. Bazen yürümekte olduğunuz yol sizin için yolun sonudur. Bazen oturduğunuz sandalye, minder, kanepe veya koltuk son oturuşunuza şahitlik eder. Bazen okuduğunuz kitap ayna olur yüzünüzdeki son değişimlere. Bazen yazdığınız yazının son cümleleri içinde kıvranmakta olduğunuz ruh halinizi ortaya serer. Bazen aldığınız bilet sizi hayatınızın sonuna doğru kanatlandırarak uçurabilir. Bazen görüştüğünüz, konuştuğunuz, şakalaştığınız, tokalaştığınız, hal hatır sorduğunuz kişi görüşeceğiniz son kişi olabilir. Gözlerinizi kapatarak teslim olduğunuz derin uykunuzdan uyanamayabilirsiniz bir daha. Yapmakta olduğunuz o iş, son işinizdir, başka bir işe ömür vefa etmeyebilir. Bazen karnınızı doyurmak üzere iştahla oturduğunuz, çeşit çeşit lezzetlerle donatılmış sofra yutmaya çalıştığınız son lokmalarınıza şahitlik edecek. En ince noktasına kadar tasarladığınız, ince eleyip sık dokuduğunuz fakat uygulamaya bir türlü sokamadığınız planlarınız, projeleriniz, günlük iş ve işlemleriniz, düğünleriniz, şen şakrak kutlamaya çalıştığınız bayramlarınız hayatınızın sonuna işaret ediyor da olabilir. Belki son sürat hayat kurtarmaya giderken hayata yenik düşebilirsiniz de. Hele bir dur, daha çok zamanım var, planlarım, projelerim yetişmedi, bitirmem gereken işlerim var dediğiniz anda geliverir o vakti tayin edilmemiş büyük olay. Takdir edilen zamanın, biçilen ömrün ne vakit biteceğini, kimin için nasıl ve nerede sonlanacağını hiç kimse bilemez. “Buraya kadarmış” diyeceğimiz o nokta herkes için gizemini koruyor. Gizemini koruması bu hayatın devamı açısından son derece önemli. Hayati bir mesele. Yoka her şey anında biterdi yaşam diye bir şey kalmazdı ortalıkta. Kimisi avlanırken, kimisi eve giderken, kimisi evden giderken, kimisi işçiyken kimisi işçi ararken, kimisi mutluyken kimisi mutluluğa kanat çırparken, kimisi köşe bucak kaçarken, kimisi güle oynaya hayatın baharını yaşarken kimisi hayatın baharını aşarken ayrıldı aramızdan. Dün olduğu gibi bugün de insanlar aramızdan tek tek ayrılıyorlar. İsteyerek çıkan yok bu sahneden. Kimisi hoş bir seda bırakarak gitti bu dünyadan kimisi de lanete müstahak kalarak. Hoş bir seda bırakmak veya lanete müstahat olmak tercih meselesi… Ya aydınlık bir ortamdan ya zifiri bir karanlıktan kayıp gidecek bu hayat... Zihinsel, fikirsel ve davranışsal bir tercih… Tabi bu tamamıyla kişinin kendi çabasının ve hayatı pahasına ortaya koyduğu kazanımlarının bir sonucu. Eninde sonunda bu dünyadan ayrılacak herkes. Görebildiğimiz kadarıyla kazık çakan yok bu aleme. Gidenler hoş bir seda ile mi ayrıldılar aramızdan yoksa lanete müstahak olarak mı el salladılar perde arkasından. Önemli olan bu. Tarihin tozlu rafları bugüne el sallayan aydınlık yüzlerle dolu olduğu kadar zift gibi boyanmış kapkara yüzler de hiç az değil. Kazık sahibi Firavun ve ona destek veren askerler de öldü. Musa ve Harun (a.s.)’a taraftar olanların göçtükleri gibi zulme ve zalime, küfre ve kafire, şirke ve müşrike karşı çıkanlar da göçmek zorunda kaldılar bu alemden. Her iki taraf da istemeden çekildi bu sahneden. Ancak birileri Musa ve Harun (a.s.) veya yandaşı olarak hoş bir seda bıraktı bize, diğerleri de Firavun veya hizmetkarı bir asker olarak göçtü bu alemden. Tam anlamıyla tercih meselesi... Bizzat şahit olduğumuz ve iliklerimize kadar hissederek yaşadığımız kapkaranlık bir 28 Şubat dönemi de yaşandı bu mekanlarda. Uygulayanlar, uygulamaya sonuna kadar destek olanlar, onlar adına kaleleri zapt edenler tek tek hesap vermeye çağrılıyorlar şimdilerde. Her türlü şirk ve küfür düzenine karşı izzetli bir duruş sergileyenler de kalacak değil ya bu alemde. Onlar da tek tek göçlerini yüklüyorlar şimdilerde. Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Yerini ve safını ahiret yurduna yönelik olarak belirleyebilmek son derece önemlidir. Oynadığınız oyunun mekanı ve suresi çok da önemli değil. Ha yüz yıl sürmüş olsun bu oyun sahnesi ha bin yıl sürmüş olsun. Sahnelenen oyunun farkında olanlar; münafıklara, zalimlere, kafirlere ve müşriklere karşı diklenenler ve direnenler dün olduğu gibi bugün de kazandılar. Çünkü kaybetmek yok kitaplarında. Kimisi alnına sıkılan bir kurşunla kazandı bu kutlu sınavı, kimisi ömür boyu mahkum edildiği hapishanenin loş ve izbe bir hücresinde boynunu bükerek mahzun bir yüzle teslim etti emanetini. Kazanmak veya kaybetmek sadece bu dünya ile sınırlı değil elbet. Bu sürecin bir de ahiret boyutu var. Cennet var, cehennem var, sırat var, mizan var, hesap kitap var. Zaten tüm bu sergilenenler ahirete yönelik değil mi? Hesap kitap işi, çekenlerin ve çektirenlerin yüz yüze gelme işi ve fitleşme işi duruyor daha. Bu hesap işini kabul etmeyerek Firavunlaşanlar kendileri gibi ahireti kabul etmeyenlerin nereye gittiklerine iyi baksınlar. İbret almaya ve hayatlarına bir çeki düzen vermeye çalışsınlar. Vaz geçsinler yaptıklarından, vazgeçsinler zulüm ve zorbalıklarından, vazgeçsinler nifak ve münafıklıklarından. Bir ömür boyu yaptıklarımızla, ulu orta sergilediklerimizle, malımız ve mülkümüzle yaptığımız tercihlerimizle ya cenneti kazananlardan olacağız ya da cehenneme mustehak olanlardan. Allah muhafaza buyursun cümle ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’i. Ancak cenneti kazanamayanların mekanının cehennemden başkası olmadığını da unutmayacağız.
Ekleme Tarihi: 21 Ağustos 2022 - Pazar

Ölüm

Bu dünyada hiç kimsenin karşı çıkamadığı, yok sayamadığı, diklenemediği, direnemediği, erteleyemediği, teknolojinin bir türlü çare bulamadığı, tıbbın dahi tedavi edemediği tek bir gerçek var ortada, o da ölüm. Bazen yürümekte olduğunuz yol sizin için yolun sonudur. Bazen oturduğunuz sandalye, minder, kanepe veya koltuk son oturuşunuza şahitlik eder. Bazen okuduğunuz kitap ayna olur yüzünüzdeki son değişimlere. Bazen yazdığınız yazının son cümleleri içinde kıvranmakta olduğunuz ruh halinizi ortaya serer. Bazen aldığınız bilet sizi hayatınızın sonuna doğru kanatlandırarak uçurabilir. Bazen görüştüğünüz, konuştuğunuz, şakalaştığınız, tokalaştığınız, hal hatır sorduğunuz kişi görüşeceğiniz son kişi olabilir. Gözlerinizi kapatarak teslim olduğunuz derin uykunuzdan uyanamayabilirsiniz bir daha. Yapmakta olduğunuz o iş, son işinizdir, başka bir işe ömür vefa etmeyebilir. Bazen karnınızı doyurmak üzere iştahla oturduğunuz, çeşit çeşit lezzetlerle donatılmış sofra yutmaya çalıştığınız son lokmalarınıza şahitlik edecek. En ince noktasına kadar tasarladığınız, ince eleyip sık dokuduğunuz fakat uygulamaya bir türlü sokamadığınız planlarınız, projeleriniz, günlük iş ve işlemleriniz, düğünleriniz, şen şakrak kutlamaya çalıştığınız bayramlarınız hayatınızın sonuna işaret ediyor da olabilir. Belki son sürat hayat kurtarmaya giderken hayata yenik düşebilirsiniz de. Hele bir dur, daha çok zamanım var, planlarım, projelerim yetişmedi, bitirmem gereken işlerim var dediğiniz anda geliverir o vakti tayin edilmemiş büyük olay. Takdir edilen zamanın, biçilen ömrün ne vakit biteceğini, kimin için nasıl ve nerede sonlanacağını hiç kimse bilemez. “Buraya kadarmış” diyeceğimiz o nokta herkes için gizemini koruyor. Gizemini koruması bu hayatın devamı açısından son derece önemli. Hayati bir mesele. Yoka her şey anında biterdi yaşam diye bir şey kalmazdı ortalıkta. Kimisi avlanırken, kimisi eve giderken, kimisi evden giderken, kimisi işçiyken kimisi işçi ararken, kimisi mutluyken kimisi mutluluğa kanat çırparken, kimisi köşe bucak kaçarken, kimisi güle oynaya hayatın baharını yaşarken kimisi hayatın baharını aşarken ayrıldı aramızdan. Dün olduğu gibi bugün de insanlar aramızdan tek tek ayrılıyorlar. İsteyerek çıkan yok bu sahneden. Kimisi hoş bir seda bırakarak gitti bu dünyadan kimisi de lanete müstahak kalarak. Hoş bir seda bırakmak veya lanete müstahat olmak tercih meselesi… Ya aydınlık bir ortamdan ya zifiri bir karanlıktan kayıp gidecek bu hayat... Zihinsel, fikirsel ve davranışsal bir tercih… Tabi bu tamamıyla kişinin kendi çabasının ve hayatı pahasına ortaya koyduğu kazanımlarının bir sonucu. Eninde sonunda bu dünyadan ayrılacak herkes. Görebildiğimiz kadarıyla kazık çakan yok bu aleme. Gidenler hoş bir seda ile mi ayrıldılar aramızdan yoksa lanete müstahak olarak mı el salladılar perde arkasından. Önemli olan bu. Tarihin tozlu rafları bugüne el sallayan aydınlık yüzlerle dolu olduğu kadar zift gibi boyanmış kapkara yüzler de hiç az değil. Kazık sahibi Firavun ve ona destek veren askerler de öldü. Musa ve Harun (a.s.)’a taraftar olanların göçtükleri gibi zulme ve zalime, küfre ve kafire, şirke ve müşrike karşı çıkanlar da göçmek zorunda kaldılar bu alemden. Her iki taraf da istemeden çekildi bu sahneden. Ancak birileri Musa ve Harun (a.s.) veya yandaşı olarak hoş bir seda bıraktı bize, diğerleri de Firavun veya hizmetkarı bir asker olarak göçtü bu alemden. Tam anlamıyla tercih meselesi... Bizzat şahit olduğumuz ve iliklerimize kadar hissederek yaşadığımız kapkaranlık bir 28 Şubat dönemi de yaşandı bu mekanlarda. Uygulayanlar, uygulamaya sonuna kadar destek olanlar, onlar adına kaleleri zapt edenler tek tek hesap vermeye çağrılıyorlar şimdilerde. Her türlü şirk ve küfür düzenine karşı izzetli bir duruş sergileyenler de kalacak değil ya bu alemde. Onlar da tek tek göçlerini yüklüyorlar şimdilerde. Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden ibarettir. Yerini ve safını ahiret yurduna yönelik olarak belirleyebilmek son derece önemlidir. Oynadığınız oyunun mekanı ve suresi çok da önemli değil. Ha yüz yıl sürmüş olsun bu oyun sahnesi ha bin yıl sürmüş olsun. Sahnelenen oyunun farkında olanlar; münafıklara, zalimlere, kafirlere ve müşriklere karşı diklenenler ve direnenler dün olduğu gibi bugün de kazandılar. Çünkü kaybetmek yok kitaplarında. Kimisi alnına sıkılan bir kurşunla kazandı bu kutlu sınavı, kimisi ömür boyu mahkum edildiği hapishanenin loş ve izbe bir hücresinde boynunu bükerek mahzun bir yüzle teslim etti emanetini. Kazanmak veya kaybetmek sadece bu dünya ile sınırlı değil elbet. Bu sürecin bir de ahiret boyutu var. Cennet var, cehennem var, sırat var, mizan var, hesap kitap var. Zaten tüm bu sergilenenler ahirete yönelik değil mi? Hesap kitap işi, çekenlerin ve çektirenlerin yüz yüze gelme işi ve fitleşme işi duruyor daha. Bu hesap işini kabul etmeyerek Firavunlaşanlar kendileri gibi ahireti kabul etmeyenlerin nereye gittiklerine iyi baksınlar. İbret almaya ve hayatlarına bir çeki düzen vermeye çalışsınlar. Vaz geçsinler yaptıklarından, vazgeçsinler zulüm ve zorbalıklarından, vazgeçsinler nifak ve münafıklıklarından. Bir ömür boyu yaptıklarımızla, ulu orta sergilediklerimizle, malımız ve mülkümüzle yaptığımız tercihlerimizle ya cenneti kazananlardan olacağız ya da cehenneme mustehak olanlardan. Allah muhafaza buyursun cümle ümmet-i Muhammed (s.a.v.)’i. Ancak cenneti kazanamayanların mekanının cehennemden başkası olmadığını da unutmayacağız.
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (3)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Nevzat Batmaz
(23.08.2022 10:28 - #234)
Hayvan sevgisi bahanesi, Toplumun ruh sağlığını bozanlara karşı itiraz edemeyen insanlar, hükmedeceği zavallı kedi köpek gibi hayvanları tutsak yaparak korkularını gizlemek için bir yol olarak seçmişler...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Nevzat Batmaz
(23.08.2022 10:28 - #235)
Hayvan sevgisi bahanesi, Toplumun ruh sağlığını bozanlara karşı itiraz edemeyen insanlar, hükmedeceği zavallı kedi köpek gibi hayvanları tutsak yaparak korkularını gizlemek için bir yol olarak seçmişler...
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Nihat güç
(02.09.2022 15:41 - #259)
Nevzat Batmaz Allah razı olsun teşekkür ederim hocam
Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
(0) (0)
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.