“Hayat Sayın Erdoğan’a göre sonuç; Sayın Baykal’a göre ise formüldü.”
CHP’nin seçime girdiği (80) bölgede toplam 579 milletvekili adayı olarak gösterilmiştir. Bu adaylardan 34 tanesi, Atatürkçü Düşünce Derneğinin başkan veya yöneticidir. Kaç tanesi bu adaylar arasında yer almıştır. İddia şu: Hiç
Bu soruyu ortaya soruyorum. Umarım iddia doğru değildir.
CHP’yi eleştirdiğim için üzülen dostlarım için ayrıca açıklama yapacağım.
Ama öncelikle, İki yıl önce İnkılâp Kitapevi’nden çıkan bir anı kitabından söz edeyim. “30. Harfi arayan Adam”
CHP’nin On Yıldan fazla bir süreçte Türkiye Genelinde mitinglerini organize eden, Sayın Namık Kemal Biçer anılarını anlatmış.
Okudukça zihinlerinizi, anlayış ve inançlarınızı allak bullak eden satırlar göreceksiniz. Okudukça CHP’nin neden yıllardır seçim kazanmadığını anlayacaksınız. Ve okudukça gerçekten, CHP yöneticilerinin havanda su döverek halkımızın umutlarını nasıl heba ettiğini anlayacaksınız.
KÖPRÜDEN ÖNCEKİ SON ÇIKIŞ
“22 Temmuz 2007 tarihinde yapılan genel seçimler öncesi CHP Genel Başkanı Deniz Baykal: “Ben, meclisin tarihi bir sorumluluk altında olduğunu düşünüyorum. Bu, TBMM için köprüden önceki son çıkış” diyerek halk oylamasının önemini vurgulamıştı.
SONUÇLAR VE FORMÜLLER
ERDOĞAN İLE BAYKAL
Sayın Baykal çok haklıydı. O nedenle DSP ile koalisyona gitme kararı aldı. Aslında “Şeytanın gör dediğini ben de gözlerimle görüyordum” Sayın Baykal, DSP’nin partiye bir şey katmayacağını, aksine ters tepki yaratacağını çok iyi biliyordu. Fakat, basın ve kamuoyu çok bastırıyordu ve bunu Sayın Erdoğan’da çok istiyordu. Çünkü solda birleşme hareketinin parçalanma ideolojisine döneceğinden çok emindi. Bloklaşma için bu birlikteliğe ihtiyaç vardı.
Sayın Erdoğan kamuoyu araştırmalarına yüzde yüz inanan bir liderdir. Sayın Erdoğan için önemli olan “4” sayısını bulmaktı. Bu “4” sayısına ulaşmak için yöntemin hiçbir önemi yoktu. Kaçla, kaç toplanmış, kaçtan kaç çıkarılmış, kaç ile kaç çarpılmış hiç önemli değildi. Tek önemli şey “4” e ulaşmaktı. Ve artık herkes biliyordu ki, Sayın Erdoğan “4”e ulaşma konusunda Türkiye’nin tek otoritesi idi.
Siyaset kurdu olduğuna inandırıldığımız Baykal ise matematiğin kesin bir sonuç olduğundan, formüller peşinde çok zaman harcıyordu.
GENEL SEKRETERLİK HAKKÂRİ KADAR UZAK…
DSP genel başkanı Sayın Zeki Sezer, CHP merkezine giriş yaptığında ben, genel sekreter yardımcıları ile birlikte dördüncü katta bir odada oturuyordum. Yaklaşık on üst düzey yönetici ile geldiler. Bu tarihi olayı, Hakkari ve Edirne’deki halk, TV’den canlı yayın kanalı ile izlerken, biz de 4.katta aynı şekilde izliyorduk. Anlatmak istediğim şu; Genel Başkan’ın bitişiğindeki genel sekreterlik odası ile Edirne veya Hakkâri aynı uzaklıktaydı.
İşin garip tarafı bu yetkili kişiler, kendi seçim bölgelerinden konuyla ilgili şu cevabı veriyorlardı: “Sayın Sezer partiye giriyor. Telefonu kapatmak zorundayım.”
Oysa arayan da, cevap veren de aynı anda aynı ekrana bakıyor ve konu hakkında bilgileri yoktu. Bu çok trajikomik bir olaydı.
Sayın Baykal’ın “Köprüden önceki son çıkış” dediği 2007 Temmuz genel seçim kampanyasına AK Parti 16 mayıs tarihinde Erzurum’da start verirken, CHP 26 mayıs tarihinde Mersin’de adeta gövde gösterisi ile başladı.
2007 yılının Mayıs ayının ilk haftasından itibaren, Türkiye kamuoyu, “Baykal ve Sezer görüşecek mi?” “Görüşme tarihleri belli oldu” “Az sonra görüşecekler” diye oyalanırken, AK parti mitinglere başlamıştı bile…
DSP ile ortaklık, Sayın İlhan Kesici’nin partiye katılımı, CHP tabanına gelecek için güven verici bir formül olarak sunuldu. Oysa seçim kampanyaları aiie içerisinde dansın ötesinde sosyal birleşmenin matematiksel sonucu olmalıydı.
Sayın Erdoğan bunu çok iyi biliyordu. Hayat Sayın Erdoğan’a göre sonuçtu; Sayın Baykal’a göre ise formüldü.”
ÇÖP BİDONLARI DOLDU TAŞTI
2007 yılının 26 Mayıs tarihinde verilen miting startı, maalesef 12 haziran2a kadar tünel girişinde bekleyecekti. Sayın Erdoğan ise yirminci mitingini bitirmiş, “Durmak yok yola devam” diyordu. Bir lider düşünüp formül ararken, diğer lider sonuca koşuyordu.
CHP kurmayları ise havanda su dövüyorlardı. “Kim milletvekili olacak?” “Milletvekilleri sıralara nasıl yerleşecek?” “Kim kaçıncı sırada yer alacak?” gibi konular için savaşıyorlardı. Çünkü ne demiştik: hayat, sayın Erdoğan’a göre sonuç, sayın Baykal’a göre, ise formüldü. Doğal olarak bu anlayış, tepeden tabana yansıyacaktı.
Oysa benim köyümün koca adamları için matematik “4” ten ibarettir. Formül ise sonu olmayan karmakarışık yazı karakterleriydi. Koca adamlar için, ahırdaki inek sayısı ile tarladaki ürünün toplamı kışın çıkmasına yetiyorsa sorun yoktu. Din de elden gitmiyorsa, hayat koca adamlara güzeldi…”
DERİM Kİ;
Bu olayların devamı ve daha niceleri, olayların içinde bizzat yaşayan Namık Kemal Biçer’in anılarını içeren “30. Arayan Adama” kitabında. Öneriyorum…
Gördüğünüz gibi, CHP, birleşe birleşe çoğalmıyor, tam tersine birleşe birleşe küçülüyor ve kendine yabancılaşıyor.
CHP’yi kurtaracak olan, parti bayrağında bulunan kurucu değer ve ilkelere dönmesidir.