Sedat Memili
Köşe Yazarı
Sedat Memili
 

ABD BAĞIMSIZLIĞININ YILDÖNÜMÜ İZLENİMLERİM

Benin Marşım, bağımsızlık aşkı ve savunma üzerine inşa edilmiştir. ABD Ulusal marşı ise “kan ve fetih” emreder… Geçtiğimiz 4 Temmuz halkı tarafından ABD’nin 247. Bağımsızlık Günü olarak kutlandı. Konsolosluklar ülkeleri adına, bulundukları ülkelerde kutlamalar yaptılar. 2015 Yılında yapılan kutlamalara (239. Yıl) ben de temsil ettiğim gazete adına katılmıştım. İzninizle o dönemin notlarını paylaşmak istiyorum.   ABD, dünya nüfusunun %6’nı oluştur ve dünyada toplam üretimin %50’sini tüketen bir canavardır. Bu bedeni beslemesi için, Makyavelist Felsefeye, Tanrısal vahiyle bağlıdır. Öyle olmak zorundadır. Kurt 1 kg besin ile doyar ama filin doyması için 150 Kg bitki ve 180 Litre suya ihtiyaç vardır. Fil, su ve ot ihtiyacını gidermek için, bitki ve su kaynaklarını kontrol etmek zorundadır.   Ölüler, istatistikî Rakamdır Irak’a, Afganistan’a, kısa vadede Suriye, uzun vadede Türkiye’ye karşı yaptığı / yapacağı operasyonlar, bu devasa kütlenin açlığını gidermeye yöneliktir. Kendi halkının refahı ve (kakaodan, tırnak ojesine, magnezyumdan, kâğıt peçetesine) tüketim malları, enerji ve su kaynakları için, kaç Afganlının öldüğü hiç önemli değildir.   Ölen Iraklı, Suriyeli, Kürt, Türk, Alevi, Sünni, çoluk, çocuk, genç, ihtiyar, kadın erkek hiç önemli değildir. Ölüler emperyal yönetimler için istatistiki birer rakamdır. Türk, Kürt, Ermeni, Alevi, Sünni, sosyalist, ulusalcılar, ABD’nin çuvala doldurduğu kedilerdir. Aynı çuvala konmuş bu kesimler (Şimdi, Suriye, Irak, Kuzey Irak, PYD, TSK, IŞİD) birbirlerini tırmalayıp, cırmalayıp yaralayıp öldürürken, ABD Yönetimi “Barış, kardeşlik, özgürlük” nutukları çeker. E, karşı koy kardeşim. Karşı koyuyorum da benim yöneticim Eş Başkandı… Kafasını uzatanı içeri atıyordu. Oysa çuvala doldurulmuşların “kaderde ve kıvançta” bir araya gelmesi, ABD’nin Kartondan İmparatorluğunun sonudur. Bunları konuşuyorum; neden mi?   Ne mutlu; kendimi yabancı hissettim. ABD’nin Bağımsızlığının 239.ncu Yıl Dönümü dolayısıyla, ABD Büyükelçisi John R. Bass ve Eşi Holly Holzer Bass ile Konsolos John Espinoza’nın verdiği resepsiyona temsil ettiğim gazete adına bulundum. Zaten böyle bir davete, ancak bu değerli gazetenin hatırı için katılabilirdim.  Basına da yansımış olan davete ilk gittiğimde yüzlerin bana çok yabancı olduğunu gördüm. Asekom Temsilciliği, İşçi Partisi İl Başkanlığı ve Araştırmacı Yazar sıfatımdan dolayı sayısız kez resepsiyonlarda bulundum. İlk kez tanıdıklarım, tanımadıklarımdan daha azdı. Şöyle de diyebiliriz ABD’liler arasında kendimi ne mutlu ki yabancı hissettim. Neyse ki gördüğüm ilk tanıdık, güler yüzü ile bütün Adana coğrafyasına soluk veren valimiz Mustafa Büyük oldu. Tam görüşürken yanımıza Çağ Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Çetin Bedestenlioğlu geldi. Sayın rektörü uzun süredir görmemiştim. Ayaküstü hasret giderdik. Sayın Valim, seçim güvenliği ilgili gazetemizin duyarlılığı için teşekkür etti. Vali Yardımcısı Cengiz Horozoğlu ile sıcak bir sohbet gerçekleşti. Bu arada Tören Başladı. İstiklal Marşımızı Amerikalı bir bayan Türkçe okudu. Vokal olarak, söylenen İstiklal Marşı’na salonda bulunan konuklar eşlik etti. Kendi kendimize mırıldar gibi söylediğimiz ulusal marşımızın ikinci bölümünde sesler yükseldi ama yine de cılız kaldı.   ABD SADECE KENDİNE MİLLİYETÇİ Notalar masumdur, bu masumiyeti niyetler kirletir Sonra, ABD Ulusal Marşı başladı. Değerli arkadaşlarım, Ulusal Marş, bir devletin, bir ulusun, duyguları, umutları beklentileri, efsaneleri yani varlığının toplamını simgeler.  O coğrafyaya sahiplenen herkese ait duyguların notalara dökülmüş halidir. O gece ABD Ulusal Marşı tek kelime ile “muazzam bir coşku ile söylendi”. Ortalığı dikkatle gözledim. Ben dahi etkilendim. Etkilenirim elbette, notalar ve duygular masumdur. Niyetler bu masumiyeti kirletir. Milliyetçilik ve ulus, devlet adına duygulandım. ABD Ulusal Marşına salonda bulunan ABD Yurttaşları tek ağız ve tek yürek ile eşlik ediyorlardı. Bu devletin Ulusal Marşını icra etme tarzı ne denli köklü bir milliyetçi olduğunun bir göstergesiydi. Ulus Devlete bağlı ve Amerikan milliyetçisi... Ayrıca, işgal edeceği ve sömüreceği ülkelerde “Ulus Devletin ve milliyetçiliğin” ne denli modası geçmiş bir gericilik olarak propaganda yaptığını anlamış oluruz. Kendi ülkesinde “Ulus devletin ve Amerikan Milliyetçiliğinin” ne denli önemli ve bağlayıcı unsurlar olduğunu görüyor ve biliyor. Ve kendi ülkesinde milliyetçilik ortak değeri üzerinde uzlaştırdığı bir araya getirdiği halkının bu milliyetçilik duygusunun ölmesiyle nasıl dağılacağını biliyor… İşte kendinden edindiği bu deney ve birikimle diğer ulusların milliyetçiliğine karşı durmaktadır.   KAN VE FETİH EMREDEN ULUSAL MARŞ Bir ara ABD Ulusal Marşı’nın Türkçe karşılığı nedir diye karıştırmıştım. Marşın içerisinde talimat veya “vahiy” gibi şu özelliklere rastladım: “Tabyalar üzerinden görkemli dalgalanışını izlediğimizi? Ve roketlerin kızıl ışığı, havada patlayan bombalar, Tanıtladılar tüm gece, bayrağımız hâlâ oradadır.” (…) “Kıyıda, denizin sisleri içinden belli belirsiz görülen, O kıyı ki orada düşmanın böbürlenen ordusu son derece sessizlik içinde yatmaktadır,” (…) “Kendi kanları yıkadı onların pis ayaklarının kirini. Hiçbir barınak koruyamaz parayla tutulan ve köleyi.” (…) “Zafer ve barışla kutsanan bu ülke Yüceltsin o Güç'ü bizi bir ulus yapan ve ulus olarak tutan! Öyleyse fethetmemiz gerek çünkü davamız haklı bir dava,..”   Roket, savaş, bomba ve fethetmenin kendilerine Tanrının verdiği bir görev sayan ve onu hatırlatan bir marş. Birçok ulusun ulusal marşını inceledim. Hiç biri bu denli vahşi unsurlar içermiyor. Özellikle Ortadoğu Halklarını marşları barış kokar. O zaman bizim aymaz, matematik mantık yoksunu aydınlarımız gelir aklıma (Aydın deyince, kesimhane ve mezarlık lambalarından söz ediyorum) , televizyonlara çıkıp, milliyetçilik gericilikmiş, ulus devlet tarihe karışmış mış… Yazık! Bu sakat ve ayrıştırıcı görüşü bize dayatanlar, dünyanın en sert ve en şiddetli milliyetçileridir. Her Alman, İngilizce bilir ama Almanca Konuşur. İngiliz’de Fransızca ve Almanca bilir ama İngilizce konuşur. Yeryüzünün hiçbir ülkesinde bizim ülkemiz kadar yabancı hayranlığı olduğunu düşünemiyorum. Ama bu dillerde “Gönül” kelimesinin karşılığı yoktur. Rahmet Diliyorum Oktay Sinanoğlu’na…   BÜYÜKELÇİNİN KONUŞMADIKLARI Büyükelçi John R. Bass’ın konuşmalarının bu yazı için fazla önemi yok. Konuşmadıkları önemli. Sonuçta, yapması gereken konuşmayı yaptı. Ne yani şöyle bir konuşma mı bekliyordum: “Irak’ta yenildik ama iş tamam. Birkaç milyon kişi öldü ama önemi yok. Ortadoğu’nun en faşist ve en totaliter rejimleri (Suudi Arabistan ve Katar gibi) ile bir araya gelip, demokratik ülke olan Suriye’ye demokrasi ve kardeşliği yayma adına yerle bir etmeyi hedefledik. Şansımızdan BOB Eş Başkanlarını da bulduk… İşler iyi. Az Kaldı Kuzey Irak’ta kurulacak bir kukla devlet ile Akdeniz’e açılacağız…” Böyle demesini mi bekliyordum. Kesinlikle hayır. Peki, ne dedi… Basından biliyorsunuz. “4 Temmuz en Amerikalı bayramdır…” “Sizleri çok sevdik.” "Her ikimizin de ülkelerini tehdit eden teröristlere karşı birlikte savaşmaya ve inandığımız değerleri savunmaya devam edeceğiz" derken içimden güldüm. Bu tehdit edenler kim ve Ortadoğu’yu hamile bırakarak bu gayrimeşru veletlerin doğmasına kim neden oldu? Espinoza, görev süresi bitiyor. Özlem dolu olarak gidecek. "Mersin, Adana ve Güneydoğu'da birçok şeyi özleyeceğim. Kebaptan lahmacuna, köfteden baklavaya kesinlikle yemekleri özleyeceğim. Tarihi yerleri ve bu bölgenin yaratıcı, entelektüel, cömert ve cesur kadın ve erkeklerini özleyeceğim" Bu konuşmaları dinledikçe sinirim bozuldu. Neyse ki, uzaktan Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve Kültür Müdürü Güven Boğa’yı gördüm. Biraz nefes aldım. Avukat Kemal Derin ile karşılaşınca daha çok soluk aldım. Av. Kemal Derin “Anadolu Devriminin Dede Sultanı Börklüce Mustafa” ve “Aşkın Hünkârı Hacı Bektaş Veli Şahdiz” kitaplarının yazarı. Ona bir cümle borcum vardı. Ve ödedim. “Sayın Kemal Derin, tahminimden de derinsiniz. Soyadı ile uygun az insana rastlamışımdır” dedim. Bu borcumdu. Daha birçok anılarla ayrıldım resepsiyondan.   Ben ABD’yi ancak, insan haklarına, özgürlüğe, demokrasiye, adil paylaşıma saygı duymasını özleyeceğim. O kanlı ellerini masum coğrafyalardan çektiği dönemleri özleyeceğim. Bu insanlığın bir özlemidir.                          
Ekleme Tarihi: 10 Temmuz 2023 - Pazartesi

ABD BAĞIMSIZLIĞININ YILDÖNÜMÜ İZLENİMLERİM

Benin Marşım, bağımsızlık aşkı ve savunma üzerine inşa edilmiştir.

ABD Ulusal marşı ise “kan ve fetih” emreder…

Geçtiğimiz 4 Temmuz halkı tarafından ABD’nin 247. Bağımsızlık Günü olarak kutlandı. Konsolosluklar ülkeleri adına, bulundukları ülkelerde kutlamalar yaptılar. 2015 Yılında yapılan kutlamalara (239. Yıl) ben de temsil ettiğim gazete adına katılmıştım.

İzninizle o dönemin notlarını paylaşmak istiyorum.

 

ABD, dünya nüfusunun %6’nı oluştur ve dünyada toplam üretimin %50’sini tüketen bir canavardır.

Bu bedeni beslemesi için, Makyavelist Felsefeye, Tanrısal vahiyle bağlıdır. Öyle olmak zorundadır. Kurt 1 kg besin ile doyar ama filin doyması için 150 Kg bitki ve 180 Litre suya ihtiyaç vardır. Fil, su ve ot ihtiyacını gidermek için, bitki ve su kaynaklarını kontrol etmek zorundadır.

 

Ölüler, istatistikî Rakamdır

Irak’a, Afganistan’a, kısa vadede Suriye, uzun vadede Türkiye’ye karşı yaptığı / yapacağı operasyonlar, bu devasa kütlenin açlığını gidermeye yöneliktir. Kendi halkının refahı ve (kakaodan, tırnak ojesine, magnezyumdan, kâğıt peçetesine) tüketim malları, enerji ve su kaynakları için, kaç Afganlının öldüğü hiç önemli değildir.  

Ölen Iraklı, Suriyeli, Kürt, Türk, Alevi, Sünni, çoluk, çocuk, genç, ihtiyar, kadın erkek hiç önemli değildir. Ölüler emperyal yönetimler için istatistiki birer rakamdır.

Türk, Kürt, Ermeni, Alevi, Sünni, sosyalist, ulusalcılar, ABD’nin çuvala doldurduğu kedilerdir. Aynı çuvala konmuş bu kesimler (Şimdi, Suriye, Irak, Kuzey Irak, PYD, TSK, IŞİD) birbirlerini tırmalayıp, cırmalayıp yaralayıp öldürürken, ABD Yönetimi “Barış, kardeşlik, özgürlük” nutukları çeker. E, karşı koy kardeşim. Karşı koyuyorum da benim yöneticim Eş Başkandı… Kafasını uzatanı içeri atıyordu. Oysa çuvala doldurulmuşların “kaderde ve kıvançta” bir araya gelmesi, ABD’nin Kartondan İmparatorluğunun sonudur.

Bunları konuşuyorum; neden mi?

 

Ne mutlu; kendimi yabancı hissettim.

ABD’nin Bağımsızlığının 239.ncu Yıl Dönümü dolayısıyla, ABD Büyükelçisi John R. Bass ve Eşi Holly Holzer Bass ile Konsolos John Espinoza’nın verdiği resepsiyona temsil ettiğim gazete adına bulundum. Zaten böyle bir davete, ancak bu değerli gazetenin hatırı için katılabilirdim. 

Basına da yansımış olan davete ilk gittiğimde yüzlerin bana çok yabancı olduğunu gördüm. Asekom Temsilciliği, İşçi Partisi İl Başkanlığı ve Araştırmacı Yazar sıfatımdan dolayı sayısız kez resepsiyonlarda bulundum. İlk kez tanıdıklarım, tanımadıklarımdan daha azdı. Şöyle de diyebiliriz ABD’liler arasında kendimi ne mutlu ki yabancı hissettim.

Neyse ki gördüğüm ilk tanıdık, güler yüzü ile bütün Adana coğrafyasına soluk veren valimiz Mustafa Büyük oldu. Tam görüşürken yanımıza Çağ Üniversitesi’nin Rektörü Prof. Dr. Çetin Bedestenlioğlu geldi. Sayın rektörü uzun süredir görmemiştim. Ayaküstü hasret giderdik. Sayın Valim, seçim güvenliği ilgili gazetemizin duyarlılığı için teşekkür etti.

Vali Yardımcısı Cengiz Horozoğlu ile sıcak bir sohbet gerçekleşti.

Bu arada Tören Başladı.

İstiklal Marşımızı Amerikalı bir bayan Türkçe okudu. Vokal olarak, söylenen İstiklal Marşı’na salonda bulunan konuklar eşlik etti. Kendi kendimize mırıldar gibi söylediğimiz ulusal marşımızın ikinci bölümünde sesler yükseldi ama yine de cılız kaldı.

 

ABD SADECE KENDİNE MİLLİYETÇİ

Notalar masumdur, bu masumiyeti niyetler kirletir

Sonra, ABD Ulusal Marşı başladı.

Değerli arkadaşlarım, Ulusal Marş, bir devletin, bir ulusun, duyguları, umutları beklentileri, efsaneleri yani varlığının toplamını simgeler. 

O coğrafyaya sahiplenen herkese ait duyguların notalara dökülmüş halidir.

O gece ABD Ulusal Marşı tek kelime ile “muazzam bir coşku ile söylendi”. Ortalığı dikkatle gözledim. Ben dahi etkilendim. Etkilenirim elbette, notalar ve duygular masumdur. Niyetler bu masumiyeti kirletir. Milliyetçilik ve ulus, devlet adına duygulandım.

ABD Ulusal Marşına salonda bulunan ABD Yurttaşları tek ağız ve tek yürek ile eşlik ediyorlardı.

Bu devletin Ulusal Marşını icra etme tarzı ne denli köklü bir milliyetçi olduğunun bir göstergesiydi. Ulus Devlete bağlı ve Amerikan milliyetçisi...

Ayrıca, işgal edeceği ve sömüreceği ülkelerde “Ulus Devletin ve milliyetçiliğin” ne denli modası geçmiş bir gericilik olarak propaganda yaptığını anlamış oluruz.

Kendi ülkesinde “Ulus devletin ve Amerikan Milliyetçiliğinin” ne denli önemli ve bağlayıcı unsurlar olduğunu görüyor ve biliyor. Ve kendi ülkesinde milliyetçilik ortak değeri üzerinde uzlaştırdığı bir araya getirdiği halkının bu milliyetçilik duygusunun ölmesiyle nasıl dağılacağını biliyor…

İşte kendinden edindiği bu deney ve birikimle diğer ulusların milliyetçiliğine karşı durmaktadır.

 

KAN VE FETİH EMREDEN ULUSAL MARŞ

Bir ara ABD Ulusal Marşı’nın Türkçe karşılığı nedir diye karıştırmıştım. Marşın içerisinde talimat veya “vahiy” gibi şu özelliklere rastladım:

“Tabyalar üzerinden görkemli dalgalanışını izlediğimizi?

Ve roketlerin kızıl ışığı, havada patlayan bombalar,

Tanıtladılar tüm gece, bayrağımız hâlâ oradadır.”

(…)

Kıyıda, denizin sisleri içinden belli belirsiz görülen,

O kıyı ki orada düşmanın böbürlenen ordusu son derece sessizlik içinde yatmaktadır,”

(…)

“Kendi kanları yıkadı onların pis ayaklarının kirini.

Hiçbir barınak koruyamaz parayla tutulan ve köleyi.”

(…)

“Zafer ve barışla kutsanan bu ülke

Yüceltsin o Güç'ü bizi bir ulus yapan ve ulus olarak tutan!

Öyleyse fethetmemiz gerek çünkü davamız haklı bir dava,..”

 

Roket, savaş, bomba ve fethetmenin kendilerine Tanrının verdiği bir görev sayan ve onu hatırlatan bir marş. Birçok ulusun ulusal marşını inceledim. Hiç biri bu denli vahşi unsurlar içermiyor. Özellikle Ortadoğu Halklarını marşları barış kokar.

O zaman bizim aymaz, matematik mantık yoksunu aydınlarımız gelir aklıma (Aydın deyince, kesimhane ve mezarlık lambalarından söz ediyorum) , televizyonlara çıkıp, milliyetçilik gericilikmiş, ulus devlet tarihe karışmış mış… Yazık! Bu sakat ve ayrıştırıcı görüşü bize dayatanlar, dünyanın en sert ve en şiddetli milliyetçileridir. Her Alman, İngilizce bilir ama Almanca Konuşur. İngiliz’de Fransızca ve Almanca bilir ama İngilizce konuşur. Yeryüzünün hiçbir ülkesinde bizim ülkemiz kadar yabancı hayranlığı olduğunu düşünemiyorum.

Ama bu dillerde “Gönül” kelimesinin karşılığı yoktur. Rahmet Diliyorum Oktay Sinanoğlu’na…

 

BÜYÜKELÇİNİN KONUŞMADIKLARI

Büyükelçi John R. Bass’ın konuşmalarının bu yazı için fazla önemi yok. Konuşmadıkları önemli. Sonuçta, yapması gereken konuşmayı yaptı. Ne yani şöyle bir konuşma mı bekliyordum: “Irak’ta yenildik ama iş tamam. Birkaç milyon kişi öldü ama önemi yok. Ortadoğu’nun en faşist ve en totaliter rejimleri (Suudi Arabistan ve Katar gibi) ile bir araya gelip, demokratik ülke olan Suriye’ye demokrasi ve kardeşliği yayma adına yerle bir etmeyi hedefledik. Şansımızdan BOB Eş Başkanlarını da bulduk… İşler iyi. Az Kaldı Kuzey Irak’ta kurulacak bir kukla devlet ile Akdeniz’e açılacağız…” Böyle demesini mi bekliyordum. Kesinlikle hayır. Peki, ne dedi… Basından biliyorsunuz.

“4 Temmuz en Amerikalı bayramdır…”

“Sizleri çok sevdik.”

"Her ikimizin de ülkelerini tehdit eden teröristlere karşı birlikte savaşmaya ve inandığımız değerleri savunmaya devam edeceğiz" derken içimden güldüm. Bu tehdit edenler kim ve Ortadoğu’yu hamile bırakarak bu gayrimeşru veletlerin doğmasına kim neden oldu?

Espinoza, görev süresi bitiyor. Özlem dolu olarak gidecek.

"Mersin, Adana ve Güneydoğu'da birçok şeyi özleyeceğim. Kebaptan lahmacuna, köfteden baklavaya kesinlikle yemekleri özleyeceğim. Tarihi yerleri ve bu bölgenin yaratıcı, entelektüel, cömert ve cesur kadın ve erkeklerini özleyeceğim"

Bu konuşmaları dinledikçe sinirim bozuldu. Neyse ki, uzaktan Seyhan Belediye Başkanı Zeydan Karalar ve Kültür Müdürü Güven Boğa’yı gördüm. Biraz nefes aldım.

Avukat Kemal Derin ile karşılaşınca daha çok soluk aldım. Av. Kemal Derin “Anadolu Devriminin Dede Sultanı Börklüce Mustafa” ve “Aşkın Hünkârı Hacı Bektaş Veli Şahdiz” kitaplarının yazarı. Ona bir cümle borcum vardı. Ve ödedim.

“Sayın Kemal Derin, tahminimden de derinsiniz. Soyadı ile uygun az insana rastlamışımdır” dedim. Bu borcumdu.

Daha birçok anılarla ayrıldım resepsiyondan.  

Ben ABD’yi ancak, insan haklarına, özgürlüğe, demokrasiye, adil paylaşıma saygı duymasını özleyeceğim. O kanlı ellerini masum coğrafyalardan çektiği dönemleri özleyeceğim.

Bu insanlığın bir özlemidir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.