Yoğun hayatlarımız içinde koştururken bir nefes almak, bir durup dinlenmek, kendimizle yüzleşmek aklımıza gelmez çoğu kez.
Çünkü hep acelemiz vardır.
Yetişmesi gereken işler.
Kredi ödemeleri.
Yapılması gereken iş toplantıları.
Çocukların okul taksitleri.
Yurt içi, yurt dışı tatilleri.
Yeni bir ev.
Yeni bir araba.
Ve daha neler neler...
Sanki dünyanın bütün dertleri her yanımızı sarıvermiştir.
En etik değerlerimiz, erdemlerimiz kaybolmaya yüz tutmuştur, maddi değerlerin ön plana çıktığı, manevi değerlerin ise gitgide kaybolduğu bir dünyada.
Bir süre dünyanın hay huyundan sıyrılıp, kendimizle yüzleşmek, kendimizle baş başa kalmak için vakit bulamayız bir türlü.
Ya da içimizden gelmez.
Oysa arada bir içimize eğilsek, kendimizle yüzleşsek, içimize bir bakıversek, neler neler göreceğiz.
İçimizdeki güzellikleri.
İyilikleri.
İnsan sevgisini.
Empati kurmayı.
Hoşgörüyü.
Özetle bizi biz yapan değerleri.
En çokta hatalarımızı…
Sabrı, hoşgörüyü,
Empati,
İyilik yapma duygumuzdan nasıl uzaklaştığımızı göreceğiz.
Çevremizi nasıl kirlettiğimizi…
Rant uğruna ormanlarımız nasıl yaktığımızı?
En değer verdiğimiz dostlarımızı sevdiklerimizi nasıl gereksiz yere kırdığımızı fark edeceğiz.
Kâh elimizle, kah dilimizle.
Biraz kendimize baktığımızda töre, inanç, aile, ideoloji vatan, bayrak vb gibi duygularımızı nasıl kaybettiğimizi göreceğiz.
Çıkarlar söz konusu olduğunda, sadakatlerin nasıl bittiğini göreceğiz.
VE ONLARI NASIL TEKRAR KAZANACAĞIMIZI.
Birazcık duralım.
Bir nefes alalım.
Biraz düşünelim.
Sonra yeniden devam edelim.
Hatta eskisinden daha iyi devam edelim.
Bunu da etik değerlerimizden ödün vermeden yapalım.
İnanın bu dünyada para, şöhret, ünvan, sayısız evler, apartmanlarınızın, arabalarınızın olmasının hiç önemi yok.
Neyi, nasıl bildiğinizin de.
Haddinizi biliyor musunuz mesela?
Dostlarınızın, arkadaşlarınızın, en önemlisi sizi sevenlerin kıymetini biliyor musunuz?
Birine sizi seviyorum dediğinizde, bunun anlamını ta yüreğinizde hissederek söyleyebiliyor musunuz?
Birisine çok üzgünüm dediğinizde "O" kişinin gözlerinin içine bakarak "O"nun için gerçekten üzüldüğünüzü hissettirebiliyor musunuz?
Demem o ki; kendisiyle yüzleşip, eğrisiyle, doğrusuyla, kabullenen, kusurlarını, kusursuzluğa çeviren insanlar hayata daha olumlu bakar.
Kendini tanıdıkça daha özgürleşir.
Kendinizle ilişkinizi, diğer insanlarla ilişkinizi, hayatla ilişkinizi doğru kurun.
Hem kendinizi, hem çevrenizi mutlu etmek için çaba gösterin.
Paylaştığınızda, ondan alacağınız haz, sağlıklı olmanızı, mutlu olmanızı, dolayısıyla hem kendinizle hem çevrenizle barışık olmanızı sağlayacaktır.
Nerede okuduğumu şimdi hatırlayamadığım ama geçmişin travmalarından kurtulmak için sık sık yaptığım bir şey var.
Sizinle de paylaşmak isterim.
"Geçmişin kaderini geçmişte bıraktım.
Geçmiş geçti.
Bitti.
Gitti.
Ben bugün yepyeni bir kadere hazırım ve razıyım.
Seçimlerimle, kendi kaderimi, kendimi "an" olan "anı" yeniden örüyor, kendime yepyeni bir kader yazıyorum"
Hatalarınızla yüzleşin, kendinizle barışın.
"Gerçek yüzleşme değişim ve dönüşüm dibe vurmadan gerçekleşmez" diyor Robin Sarma.
En dibe vurduğunuzda da, tükendiğinizi hissettiğinizde yeniden güçlenmenin bir yolunu bulun.
Asla umudunuzu kaybetmeyin.
En çokta kendiniz olun.
Amerikalı Emerson'un dediği gibi "Seni sürekli başka biri yapmaya çalışan bir dünyada kendin olabilmek en büyük başarıdır"
Etik değerlerinizi yitirmeden, iç sesinizi dinleyip, kendiniz olmanız, huzuru ve mutluluğu içinizde bulmanız dileğimle.