Lübnan’da meydana gelen telefon patlamaları, yüzeyde bir teknik arıza gibi görünebilir, ancak bu olayın arkasında kimlerin olduğunu düşündüğümüzde soru işaretleri bir anda çoğalıyor. Bu tarz olaylar, sadece basit kazalar veya hatalar değil, bilakis şımarık ve saldırgan bir istihbarat örgütü olan Mossad’ın izlerini taşıyor olabilir. Peki, bu durum biz Müslümanlar ve Türk gençleri için ne ifade ediyor? En önemlisi, güvende miyiz?
Bu olay bize bir gerçeği bir kez daha hatırlatıyor: Bizler teknolojik anlamda dışa bağımlıyız. Kullandığımız telefonlar, yazılımlar ve uygulamalar tamamen yabancı güçlerin elinde. Bu durum, siyonist yapıların bizi anlık olarak takip edebileceği, her hareketimizi izleyebileceği anlamına geliyor. Telefonlarımız, sadece iletişim aracı değil; aynı zamanda birer casusluk aygıtı haline dönüşüyor.
Geçmişteki İslam medeniyetine baktığımızda, Müslümanlar bilim ve teknoloji alanında öncüydüler. Matematik, astronomi, tıp gibi alanlarda büyük keşifler yapan âlimlerimiz, dünya tarihine yön verdiler. Ancak bugün teknoloji, başkalarının elinde bir silaha dönüşmüş durumda. Eğer kendi milli teknolojilerimizi geliştiremezsek, bizler sadece seyirci kalmakla yetineceğiz. Dışa bağımlı yazılımlar, cihazlar ve ağlar üzerinden izlenecek, anlık bilgi akışlarımız denetlenecek.
Üstad Necip Fazıl Kısakürek’in dediği gibi:
“Biz, Müslümanlar olarak geçmişte olduğu gibi, yeniden kendi teknoloji devrimimizi başlatmak zorundayız.” Eğer bugün bu adımları atmazsak, sadece bir tüketici toplum olmaktan öteye geçemeyeceğiz. Dahası, bu tüketici toplumun her bireyi, farkında olmadan siyonist güçlerin ellerinde birer ajan gibi kullanılıyor olacak.
Lübnan’da yaşanan telefon saldırısı, bu meselenin ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Telefonlar patlayarak can kaybına yol açtığında bizler sadece bir teknik arızaya mı odaklanmalıyız? Yoksa bu olayın arkasındaki daha büyük tehditleri mi görmeliyiz?
Müslüman ve Türk gençlerine burada büyük bir sorumluluk düşüyor. Geleceğin inşa edilmesinde yer almak, teknolojiyi sadece kullanmakla kalmayıp, aynı zamanda üretmek ve geliştirmek zorundayız. Kendi yazılımlarımızı, kendi cihazlarımızı üreterek bu bağımlılık zincirini kırmak elimizde. Aksi takdirde, telefonlarımız ve cihazlarımız üzerinden izlenmeye, takip edilmeye ve manipüle edilmeye devam edeceğiz.
Teknolojik alanda bağımsızlık, bizim için bir zorunluluktur. Milli teknolojilerimizi geliştiremezsek, sadece teknolojik anlamda değil, kültürel ve manevi anlamda da bağımsızlığımızı kaybederiz. Unutmayalım ki, bir milletin gerçek gücü sadece askeri veya ekonomik gücünde değil, aynı zamanda teknolojik ve bilimsel kapasitesindedir.
Lübnan’da yaşanan bu olaydan ders çıkarmalı, Türk ve Müslüman gençleri olarak teknolojiye dört elle sarılmalıyız. Aksi takdirde, siyonistlerin ellerinde birer ajan olmaktan öteye geçemeyiz.
Yasin Taha Keskin