Nihat Güç
Köşe Yazarı
Nihat Güç
 

Eğitim Güzel Ahlakla Mümkündür -2-

Geçen yazımızda anlattıklarımızı daha iyi anlayabilmek adına geliniz şu iki konuya dikkatlerimizi celbedelim. Biraz daha yoğunlaşalım. İki konu da bizden. İkisinin başkahramanları da biziz. Unutmayınız bizler ya biz olacağız bu serüvende ya da bize düşman bizler yetişecek bu seralarda. Zamana bağlı olarak yırtılıp insanın dizlerini tamamıyla dışarı çıkaran elbiseyi “ayıptır, günahtır, rezilliktir, iğrençliktir, noksanlıktır” diyerek giydirtmeyen ama kendi eliyle yepyeni elbiseyi kestirten ve dizleri tamamıyla dışarı sarkıtan, ismine de “moda, medeniyet, popolarite, tarz, özgürlük, çağdaşlık, ilericilik, gençlik, merak ve heves” diyerek giydirten mahluk şeytan veya şaytanlaşmış varlıklardan başkası değildir. İnsan nezdinde hiçbir doğru bir anda yanlışa tebdil edilmediği gibi hiçbir yanlış da bir anda doğruya evrilmez. Damlaya damlaya göl olur hesabı zamana bağlı olarak, yavaş yavaş gerçekleşir. Aklı başında her insan doğruya doğru der. Bu konuda bir sorun yok. Ancak bireye yanlışı doğru olduğuna inandırmak müthiş bir çabanın sonucu. Ya da bir başka ifadeyle bu derekeye ancak toplumun genleriyle ve ana iskeletiyle uyuşmayan bir eğitimle duçar bırakılabilir. Doğruluğuna ve yanlışlığına bakmadan çevreye ayak uydurma mücadelesi olan moda; özgürleşmek, doğal olmak, bağımsız kalmak ve başına buyruk hareket etmek olarak tanıttılar bize. Başından aklı alınan bir toplum; her çeşit rezilliği, her çeşit melaneti, her çeşit pespayeliği moda ve medeniyet adı altında işlemeye müsait hale gelebilir. Yasin suresinde geçen: “Şeytana ibadet etmeyin!” (Yasin/60) ayeti bana bunu hatırlattığını ifade etmeden geçemeyeceğim. Yepyeni bir elbiseyi kesmek, paçavra haline dönüştürerek giyebilmek, pespaye ve sûfli bir hayatı medeniyet olarak görmeyi sağlamakla mümkündür. Bu işin lamı cimi olmadığı gibi başka bir isim de yer almıyor literatörde. Bir de madalyonun öteki yüzüne bakalım. Yaz sezonuyla birlikte hemen her camide Kur'an kursları açıldı. Sabah saatlerinde balkona çıkın ya da pencereden camiye doğru yol alan sokaklara dikkatlice bakın. Allah’ın evine doğru yola revan olan kızlı erkekli onlarca çocukla karşılaşacaksınız. Hemen hepsi gittikleri mekanın önemini kavramış gibi gereklerine göre de giyinmişlerdir. Hani çocuklar sizin dediklerinizi giymiyorlardı? Allah’ın evi, Allah’ın kulu ve Allah’ın emri. Üçü bir araya geldiğinde bambaşka bir birey, bambaşka bir yaşam ve bambaşka bir toplum, bambaşka bir ahlak zuhur ediyor ortaya. Kimi okulda tekme savrulan Kur’an-ı Kerim, cami yolunda el işlemeli kılıflara konularak boyunlarda taşındığı gözünüze de çarpacaktır. Mushaf'a tekme savuran çocuğun camiyle ilgi ve alakasını kestiği kesin. Yoksa bu cinayeti işleyemezdi. Cami yolunda ilerleyen hanımlar gibi giyinmiş gözleri ışıl ışıl parıldayan kızlar dikkatimi hep celbetmiştir. Giydikleri uzun etek ve başlarına bağladıkları örtüleriyle birer gül misali sokakları şenlendirdikleriyle sevincim katbekat artmaktadır. Okul sezonunda aynı sokaktan geçen aynı mahallenin büyük oranda aynı evin çocukları boya badana küpüne banmış, üst baş soyunmuş, göbek fora, daracık elbiseler içinde, birçoğu bakkaldan aldıkları tekli siğarayı kızlı erkekli tüttürerek metrelerce ileriden insanların burun direklerini kıran kötü bir parfüm kokusu eşliğinde yola revan olduklarına da sizler her gün şahit olabilirsiniz karma eğitim yapan bir okulun giriş ve çıkış saatlerinde. Toparlayacak olursak; Gelmiş geçmiş tüm zamanların, hem birey hem de toplum açısından en büyük eğitimcisi ve yönlendiricisi kuşkusuz Hz. Muhammed (s.a.v)'dir. Eğitim ve öğretimde O’nu kendisine örnek alan sadece bu dünyada değil ahirette de kurtulmuştur. Ancak Hz. Muhammed (s.a.v)'i rehber ve önder olarak kabul etmeyen, emir ve direktiflerine göre bir yaşam, bir eğitim, bir öğretim, bir hedef belirlemeyen bireyler ve toplumlar beyhude bir uğraşın, dibi görünmeyen bir cenderenin içinde debelenip duracaklardır. Bu süreçte ne kendileri olabilirler ne de benzemeye çalıştıkları millet. İki arada bir derede zaman oynarlar. Kuşkusuz iman etmek de inkara yeltenmek de bir tercihtir, bir süreçtir. Ancak tercihler süreç içinde şekillenir. Süreç İslami olduğunda tercihler de İslami olacaktır. Ancak süreç Hristiyan ve Yahudilerin direktifleriyle çizilmiş ise tercihlerin farklılaşması imkansızdır demeyelim ama çok zordur. İman veya inkar sinede bir anda peydahlanmadığı gibi bir anda sönerek ortadan da kaybolmaz. Kişi din yolunda niyet ederek yürümeye başladığı andan itibaren iman bir ışık huzmesi gibi yanmaya ve sinede parlamaya başlar. Işıl ışıl aydınlatır yola bakan gözleri. Ve yine kişi dini vecibelerden uzaklaşmaya başladığı andan itibaren küfür filizlenmeye başlar yürekte. Aradan geçen zaman kadar zifiri karanlığa saplanır. Tercih ne ise süreçte o olur. O halde cennete veya cehenneme doğru yürüdüğümüz bu dünya serüveninde yolumuza ve adımlarımıza dikkat etmemiz gerekmez mi? Tercih sonucu yanımıza aldıklarımız bizi ya imana götürüyordur ya da inkara. Peşinden seğirttiklerimiz de öyle değil mi?
Ekleme Tarihi: 07 Ağustos 2022 - Pazar

Eğitim Güzel Ahlakla Mümkündür -2-

Geçen yazımızda anlattıklarımızı daha iyi anlayabilmek adına geliniz şu iki konuya dikkatlerimizi celbedelim. Biraz daha yoğunlaşalım. İki konu da bizden. İkisinin başkahramanları da biziz. Unutmayınız bizler ya biz olacağız bu serüvende ya da bize düşman bizler yetişecek bu seralarda. Zamana bağlı olarak yırtılıp insanın dizlerini tamamıyla dışarı çıkaran elbiseyi “ayıptır, günahtır, rezilliktir, iğrençliktir, noksanlıktır” diyerek giydirtmeyen ama kendi eliyle yepyeni elbiseyi kestirten ve dizleri tamamıyla dışarı sarkıtan, ismine de “moda, medeniyet, popolarite, tarz, özgürlük, çağdaşlık, ilericilik, gençlik, merak ve heves” diyerek giydirten mahluk şeytan veya şaytanlaşmış varlıklardan başkası değildir. İnsan nezdinde hiçbir doğru bir anda yanlışa tebdil edilmediği gibi hiçbir yanlış da bir anda doğruya evrilmez. Damlaya damlaya göl olur hesabı zamana bağlı olarak, yavaş yavaş gerçekleşir. Aklı başında her insan doğruya doğru der. Bu konuda bir sorun yok. Ancak bireye yanlışı doğru olduğuna inandırmak müthiş bir çabanın sonucu. Ya da bir başka ifadeyle bu derekeye ancak toplumun genleriyle ve ana iskeletiyle uyuşmayan bir eğitimle duçar bırakılabilir. Doğruluğuna ve yanlışlığına bakmadan çevreye ayak uydurma mücadelesi olan moda; özgürleşmek, doğal olmak, bağımsız kalmak ve başına buyruk hareket etmek olarak tanıttılar bize. Başından aklı alınan bir toplum; her çeşit rezilliği, her çeşit melaneti, her çeşit pespayeliği moda ve medeniyet adı altında işlemeye müsait hale gelebilir. Yasin suresinde geçen: “Şeytana ibadet etmeyin!” (Yasin/60) ayeti bana bunu hatırlattığını ifade etmeden geçemeyeceğim. Yepyeni bir elbiseyi kesmek, paçavra haline dönüştürerek giyebilmek, pespaye ve sûfli bir hayatı medeniyet olarak görmeyi sağlamakla mümkündür. Bu işin lamı cimi olmadığı gibi başka bir isim de yer almıyor literatörde. Bir de madalyonun öteki yüzüne bakalım. Yaz sezonuyla birlikte hemen her camide Kur'an kursları açıldı. Sabah saatlerinde balkona çıkın ya da pencereden camiye doğru yol alan sokaklara dikkatlice bakın. Allah’ın evine doğru yola revan olan kızlı erkekli onlarca çocukla karşılaşacaksınız. Hemen hepsi gittikleri mekanın önemini kavramış gibi gereklerine göre de giyinmişlerdir. Hani çocuklar sizin dediklerinizi giymiyorlardı? Allah’ın evi, Allah’ın kulu ve Allah’ın emri. Üçü bir araya geldiğinde bambaşka bir birey, bambaşka bir yaşam ve bambaşka bir toplum, bambaşka bir ahlak zuhur ediyor ortaya. Kimi okulda tekme savrulan Kur’an-ı Kerim, cami yolunda el işlemeli kılıflara konularak boyunlarda taşındığı gözünüze de çarpacaktır. Mushaf'a tekme savuran çocuğun camiyle ilgi ve alakasını kestiği kesin. Yoksa bu cinayeti işleyemezdi. Cami yolunda ilerleyen hanımlar gibi giyinmiş gözleri ışıl ışıl parıldayan kızlar dikkatimi hep celbetmiştir. Giydikleri uzun etek ve başlarına bağladıkları örtüleriyle birer gül misali sokakları şenlendirdikleriyle sevincim katbekat artmaktadır. Okul sezonunda aynı sokaktan geçen aynı mahallenin büyük oranda aynı evin çocukları boya badana küpüne banmış, üst baş soyunmuş, göbek fora, daracık elbiseler içinde, birçoğu bakkaldan aldıkları tekli siğarayı kızlı erkekli tüttürerek metrelerce ileriden insanların burun direklerini kıran kötü bir parfüm kokusu eşliğinde yola revan olduklarına da sizler her gün şahit olabilirsiniz karma eğitim yapan bir okulun giriş ve çıkış saatlerinde. Toparlayacak olursak; Gelmiş geçmiş tüm zamanların, hem birey hem de toplum açısından en büyük eğitimcisi ve yönlendiricisi kuşkusuz Hz. Muhammed (s.a.v)'dir. Eğitim ve öğretimde O’nu kendisine örnek alan sadece bu dünyada değil ahirette de kurtulmuştur. Ancak Hz. Muhammed (s.a.v)'i rehber ve önder olarak kabul etmeyen, emir ve direktiflerine göre bir yaşam, bir eğitim, bir öğretim, bir hedef belirlemeyen bireyler ve toplumlar beyhude bir uğraşın, dibi görünmeyen bir cenderenin içinde debelenip duracaklardır. Bu süreçte ne kendileri olabilirler ne de benzemeye çalıştıkları millet. İki arada bir derede zaman oynarlar. Kuşkusuz iman etmek de inkara yeltenmek de bir tercihtir, bir süreçtir. Ancak tercihler süreç içinde şekillenir. Süreç İslami olduğunda tercihler de İslami olacaktır. Ancak süreç Hristiyan ve Yahudilerin direktifleriyle çizilmiş ise tercihlerin farklılaşması imkansızdır demeyelim ama çok zordur. İman veya inkar sinede bir anda peydahlanmadığı gibi bir anda sönerek ortadan da kaybolmaz. Kişi din yolunda niyet ederek yürümeye başladığı andan itibaren iman bir ışık huzmesi gibi yanmaya ve sinede parlamaya başlar. Işıl ışıl aydınlatır yola bakan gözleri. Ve yine kişi dini vecibelerden uzaklaşmaya başladığı andan itibaren küfür filizlenmeye başlar yürekte. Aradan geçen zaman kadar zifiri karanlığa saplanır. Tercih ne ise süreçte o olur. O halde cennete veya cehenneme doğru yürüdüğümüz bu dünya serüveninde yolumuza ve adımlarımıza dikkat etmemiz gerekmez mi? Tercih sonucu yanımıza aldıklarımız bizi ya imana götürüyordur ya da inkara. Peşinden seğirttiklerimiz de öyle değil mi?
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve habergundemim.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.