Adalet ekmeğini halk ile birlikte pişirip, birlikte yemek için yola çıktılar;
Halkın gönül fırınında pişen ekmeğin temiz ve şerefli kokusunu birlikte sineye çekip, birlikte mutlu oldular.
Ekmeğin bu saf kokusu, adalet, vicdan ve emek kokusunu güçlendirerek, ülkenin semalarına dağıldı.
Sonra ekmeğin mübarek kokusuna para kokusu karıştı. Pis, sinsi, haram kokusu…
Para kokusu, ekmeğin kokusundan üstün gelmeye başladı.
Dünün adaletçileri bu günün adalet simsarlarına;
Dünün merhametlileri, bu günün merhamet tüccarlarına dönüştü.
İktidara gelmek için üç beş laf edenler, parti iktidara gelince, alacaklı masasına oturdular. Partiyi iktidara taşıyan erdemi çoğaltacaklarına, partinin imkânlarını “hak görerek” kullanmaya başladılar.
Bir yandan kapanan fabrikaların yerini AVM’ler aldı, diğer yanda, gençleri ahlak batağına sürükleyen, kafeler, pıtrak gibi açıldı. Bir yandan her ilçeye bir üniversite açarken, diğer yanda her ilçede bir fabrika kapandı.
O gencecik çocuklar, ne ara kahve tiryakisi oldular ve ne ara kolları kalınlığındaki marpuçlarla nargile tiryakisi oldular?
Televizyonlarda Türk aile ve ahlak yapısını sanki yerle bir etmeye kararlı programlar art arda yayınlanıyor. Adına da kadın programları deniyor. (hep merak ederim, acaba kadın kuruluşlarımız neden ahlaksızların teşhir edildiği o programları protesto etmezler?)
Özgürlük, ruhumuzun ve davranışlarımızın denetimidir. Ama bu kavram başıboşluk ve serbestlik olarak algılandı.
Alçakgönüllü kadınlarımız, türbanlarının üzerine yabancı markalı gözlükler takarak ciplerine bindi ve gelir düzeyi düşük mahallelerde merhamet avcılığına çıktı. Bu görüntüleri ile hayranlık uyandırdıklarını düşünüyorlar ama maalesef AK Parti’ye ve inanca öfkeli insanlar biriktiriyorlar.
Halk bilgisiz olabilir, ama cahil değildir.
Paranın kokusunun, inancın mistik kokusuna nasıl egemen olduğunu görmeye başladılar.
Eski kader arkadaşlarındaki tevazuunun, aç gözlülük karşısında nasıl çaresiz kaldığına tanık oluyorlar.
AK Partiyi iktidara getiren güç, insanlığa, adalete, ahlaka hizmet edenlerin, aldıkları manevi haz ile yetinmeleriydi.
Şimdi paraya hizmet eder oldular.
İbadethanelerden yayılan mistik kokunun huzurunu, paranın aç gözlü kokusuna kurban ettiler.
Komşusu aç iken tok yatmayan toplumdan “Komşusunu aç bırakma pahasına tok yatan” bir topluma dönüştük.
Merhamet duygumuz, “Vererek Cennetin kapısını Aralama Niyetine” kurban edildi.
Para hırsı ile zenginleştikçe, cenneti de parayla alacağını düşünmeye başladılar.
Düşük ücretle ve sosyal güvencesiz çalıştırmakla edindikleri günah ve suç bulaşmış kazancın bir kısmını, koliyle gıda dağıtarak, meşrulaştırdıklarını düşündüler. Haramı, sadaka ile örteceklerini düşündüler. Daha da ötesi, bir gözleriyle koli dağıtırken, diğer gözleriyle de cennetin kapısının ne kadar aralandığını görmeye çalıştılar. (Elbette genelleme yapmıyorum. Ahlaka uygun davrananları tenzih ediyorum)
Oysa merhamet bu değildir. Bu yazıyı okuyanların hepsi, merhametin ne olduğunu bilir.
AK PARTİDE GRUPLAR
Dönem ilerledikçe AK Parti’de saflar net olarak belirlendi.
Bir; Kâbe’ye doğru secde ederken, aklında dolar olan mutlu kesim. Bunlar paylarını yükselttikçe, AK Parti’nin itibarını zedeleyenlerdir. Sayıları az güçleri çoktur.
İki: Üst sınıfa geçmek için, her türlü değeri iktidar hırsına kurban edenler. Sayıları orta düzeyde olup, etkindirler. AK Parti’ye koşulsuz bağlılıkları ile, AK partiye koşulsuz nefret kazandıranlardır. (Buna, körlüğe karşı körlük diyorum)
Üç; Bunların hiç biri ile ilgili olmayıp, temiz inançlarıyla AK Parti’nin adaletli yönetimini isteyenlerdir. AK parti’nin varlığını borçlu olduğu gruptur. (Bu grup, çoğunluktur)
Belki bilmek istersiniz: AK partili değilim. Ama bu ülkenin yurttaşıyım ve ülkemden yanayım. Ülkem için güzel şeyler yapanın yanında, yapmayanın karşısında yerimi alırım.